ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 296
Yazar: Selçuk Türkyılmaz
Ölen kimdi, diriliş vakti gelmiş miydi ve amentü ne demektir?

Ölen kimdi, diriliş vakti gelmiş miydi ve amentü ne demektir?Bir şairi ve şiirlerini belirli bir zaman aralığına sıkıştırmak elbette onu kalıplara hapsetmek anlamına gelebilir. İyi bir şair, zamanın ve mekânın üstüne çıkar ve ötelere seslenebilir. Bu Sezai Karakoç gibi büyük bir şair için de geçerlidir. Fakat bu tespitte farkında olmadan zaman ve mekânı aşılması gerekli unsurlara indirgemiş oluruz. Hâlbuki iyi bir şair kendi zamanının ve mekânının üstüne çıkmış olsa da esas kavgasını kendi döneminde verir, yaşadığı dönemin koşullarına teslim olmaz ve arkadan gelenlere cümleleriyle yol açmaya çalışır. Cümleleriyle yol açabilmek için en başta şiar edindiği prensiplere riayet etmesi gerekir yoksa o cümleler kısa zamanda tükenir ya da anlamını yitirir.

Aziz üstat Sezai Karakoç, en başta şiar edindiği prensiplere riayet etmekten hiçbir zaman vazgeçmedi ve bu sebeple de açılan yol kapanmadı, cümleleri tükenmedi ve anlamını yitirmedi. Üstadın son otuz yılında yanından ayrılmayan vefalı dostumuz Muhittin Ağırman altı delinmiş ayakkabıya şahitlik ettiğini söylediğinde prensiplere riayetin bedeli daha iyi anlaşılıyordu. Üstelik bir defa olsun bu durumdan şikâyet etmedi. Bu, sanırım, büyük şair ve fikir adamı Sezai Karakoç’un, kendini, belirli bir zaman ve mekân içinde görebiliyor olmasından kaynaklanmıştı. Bu sebeple Sezai Karakoç’un bütün eserleri bakımından ölüm, diriliş ve amentü anahtar kelimeler olarak öne çıkar.

Biz 1980’lerde öğrenciydik. Haklı olarak kuşak kavramını ve dönemleri önemsiyoruz. Dolayısıyla kendimizi seksen kuşağı olarak göstermemizde bir sakınca yok zannediyorum. Onun 1969’da yazılmış “Masal” başlıklı şiirinden çok etkilendiğimizi söyleyebilirim. “Masal”da Doğu ve Batı karşıtlığı yeni bir gözle işlenmişti. Karakoç’u bu şiir ekseninde anlamaya çalıştım. Zaten zaman ve mekân unsurlarını öne çıkarmamın sebebi de bu şiirdeki yeni bakış açısıydı. Bu şiirden hareketle Karakoç’un kendinden öncekilerden farklılaştığını, açıkça yeni bir dönemin insanı olduğunu anlayabilirdik. Aynı dönemde Frantz Fanon, Ali Şeriati, Cengiz Aytmatov, Bahtiyar Vahapzade ve Aliya İzetbegoviç’in eserlerini de okuduk. Bu yazarları birbiri ile buluşturan bir dönem ruhundan bahsedebiliriz.

Karakoç’un zamanını belirlerken Ali Şeriati ile aynı yaşta olduklarını belirtmek isterim. Karakoç Bahtiyar Vahapzade, Aliya İzetbegoviç ve Frantz Fanon’dan sekiz, Cengiz Aytmatov’dan beş yaş küçüktür. Eğer sadece Türkiye’nin kendi koşulları içinde anlamaya çalışırsak Karakoç gibi neredeyse bütün Osmanlı coğrafyasını, Türk ve İslam âlemini kucaklamaya çalışan bir fikir adamını sınırlandırmış oluruz. Nitekim Karakoç Cezayir bağımsızlık savaşı ile yakından ilgilenmiş, öze dönüş kavramının gündeme geldiği zamanlarda dirilişten bahsetmiştir. Fanon’un eserleriyle “Masal”ı karşılaştırdığımızda ilgi çekici sonuçlara ulaşabiliriz. Onun şiirleriyle ilgili olarak yapılan bazı ileri yorumları derinlemesine incelemek gerektiğini düşünmüşümdür. Sağ ve sol kavramlarının dışına çıkmasını dönemine göre oldukça ileri adımlar olarak görebiliriz. Bütün bu nitelikler belirli bir döneme ve daha geniş bir coğrafyaya odaklanmamız gerektiğini gösterir.

“Masal”da da vurgulandığı gibi Doğu ve Batı karşıtlığında bir kaybeden vardır. Doğu’nun çocukları ilk önce şaşırır, sonra âşık olur ve kendini kaybeder, sonra hedeflerinden vazgeçer, kendi tarihine ve uygarlığına yabancılaşarak kaybolup gider. Batıda kendini fark eden şair çocuk da divane olur. Onu takip edeni de aynı akıbet beklemektedir. Dikkat edilirse altı çocuğun akıbetinde ölüm ya da kayboluş vardır. Yedinci çocuk ise bile bile ölüme gider. Ölmek için kendini gömer. Bunu bir diriliş isteği olarak görmek gerekir. Karakoç değişmeden dirilmekten bahsetmiştir. Bu sebeple de amentüye ihtiyaç vardır.

Aziz Üstat, Salı günü rahmet-i rahmana kavuştu. Namazı Şehzadebaşı Camii’nde kılındı. Allah rahmet eylesin. Kuşkusuz 20. yüzyılın en önemli sanat ve fikir insanlarından biriydi. Eserlerini okumuş, fikirlerinden etkilenmiş ve kendisiyle tanışma fırsatı bulmuş biri olarak Karakoç’un ölümünden etkilenmemek mümkün değil. Yalnız bir insandı, çevresinde sevenleri çoktu ama o hiçbir zaman bir grup ya da çevreye ait olmadı. Fikir insanıydı ve belirli prensiplere riayet etmekten kaynaklanan bütün sıkıntılara göğüs gerdi. Fakat belirli gruplara yaslanan ve imkânlardan yararlanmayı kanıksayan insanlarla kıyaslanamayacak kadar etkili oldu. Onların muştuladığı dirilişi yaşadığımız için bahtiyarız.

Mekânı cennet olsun. Âmin!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Selçuk Türkyılmaz
18-11-21
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Ölen kimdi, diriliş vakti gelmiş miydi ve amentü ne demektir?
Online Kişi: 24
Bu Gün: 318 || Bu Ay: 7.672 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.253 || Toplam Tıklanma: 52.146.646