ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 227
Yazar: Gökhan Özcan
GÜL KOKARDI, GÜL OLDU

GÜL KOKARDI, GÜL OLDUAh ki gurûb etti güneş. Gurubun rengi har oldu, yangın oldu içimize düştü ilkin. Sonra yine gül oldu, kokusu sinemize doldu.

"Topraktan gelip toprağa giden sadece bedendir. Kul Allah'tan gelip Allah'a gider" derdiniz, muradınıza erdiniz. Sözünüzün eriydiniz, ağlayarak geldiniz bu dünyaya, pîr-u pak yaşadınız, dâr-ı bekâya da en güzel halinizle gülerek gittiniz.

Siz vuslata eriştiniz, vatan-ı aslînize döndünüz, biz burada, şu fani dünyada, gurbette kaldık. Önce 'göçtü kervan, kaldık dağlar başında' acısı düştü gönlümüze, sonra baktık giden yok, her yer sizinle, eserlerinizle, sesinizin, sözünüzün, özünüzün aks-i sedâlarıyla dolu. Gördük ki, aşıklar ölmez, bir kere bulundukları yerden bir daha gitmez. Sizden nasiplendiğimiz ne varsa, işte yine elimizi uzatıp alabileceğimiz yerde. Yeter ki, buna er kişi miktarınca dirayetimiz olsun.

Ne güzel severdiniz Risaletpenah Efendimiz'i (SAV), O'na muhabbeti ne güzel yaşardınız. Kelimeleri O'nunla ne güzel tezyin eder, harfleri yoluna nasıl da gül diye sererdiniz. Bize O güzeller güzelinin kavlinden, yolundan, ahlakından, sünnetinden, kemalinden başka bir şey söylemediniz. Her söylediğinizi tazimle, aşkla, muhabbetle O'na söylediniz. Her dile getirdiğinizi O'ndan söylediniz, O'nunla söylediniz. Siz söyledikçe biz O'nu daha başka bildik, daha başka gördük, daha başka sevdik. O'nu sevdik, Allah'ı sevdik. Çünkü O'nu sevmenin Allah'ı sevmek olduğunu bize öğrettiniz. O yaratılmışların en şereflisiydi, Rahmeten lil Alemîn'di, sonsuzluk kapısını açan anahtar, kulların en güzeli, İnsan-ı Kamil'di O. Bize bu hakikat-ı ilâhîyi bellettiniz.

Efendimizi (SAV) öyle cân-ı gönülden severdiniz ki, o heybetli, o gönüller şifası sesiniz titrerdi ol Habib-Kibriya'nın mübarek ismi şerifi gönlünüzden dilinize her geldiğinde. Öyle severdiniz ki, görmemiştik biz daha önce böyle seveni, sevmenin böylesini, bu kadar enginini, hayatın her vaktinde kendini bu kadar aşikâr edenini... Her güzelliği O'ndan bilirdiniz, vallahi öyleydi. Her derdin devasını O'nda bulurdunuz, vallahi öyleydi. Her şeyin başladığı, her yolun çıktığı yer O'ydu sizin için, vallahi ve billahi ve tallahi öyleydi. O varlığın nuru, gururu, sürûru, sebeb-i hilkatiydi. Bu sırra gözümüzü açtınız, her halinizle bize can gözüyle bakmamız, canımızdan çok sevmemiz gereken Sevgili'yi işaret buyurdunuz. O sevdiği için sevmeyi, O'nun sevdiği gibi sevmeyi öğrettiniz.

Sizi sevdik, sevdiklerinizi sevdik, hamdolsun muhabbetinizin şahidi olduk. Gittiniz görünüşte ama bu pahaya gelmez mirası yaşayan bir cevher, bir hazine olarak evlatlarınıza bıraktınız. Görünüşte gittiniz ama aslında gitmediniz.

Baktığınızda bizi görür müsünüz diye merak ederdik hep, elbet görürdünüz. Ayıbımızı bilir misiniz diye çekinirdik, elbet bilirdiniz. Hatamızı örter misiniz diye boyun bükerdik, elbet örterdiniz. Bizi sever misiniz diye murad ederdik, elbet severdiniz. Severdiniz çünkü sevmek en iyi bildiğiniz şeydi. Öyle severdiniz ki, sevmek de sizi severdi. Siz sevdiniz ki, biz de sizi sevdik. Siz muhabbetinizden ikram ettiniz ki, biz de muhabbeti bildik. Kıymetinizi bildik mi, bilemedik. Ama kıymeti tartan her terazinin de malumunuz ki bir sıkleti var, kifayet etmezdi bizim takatimiz kıymetinizi takdire.

Gönüllerin sultanı, gönlümüzün efendisi... Muradınız muradımız, niyazınız niyazımız, mübarek ayağınızın izi nefes aldıkça güzergâhımız inşallah...

Rabbul-Alemîn sizi huzuruna aldı, sevdiklerinizle buluşturdu. Bir gün bizi de sizinle, sevdiklerinizle buluştursun. Madem ki burası dünya, madem ki sayılı da olsa alınacak nefes var daha, o vakit bize de her nefeste, sizin baktığınız yerlere bakmaya, sizin gördüğünüz şeyleri görmeye bir kere daha hâlisâne niyet etmek düşer. Hakkını veremezsek kavl-i kararımızın, biliyoruz ki sırf gayretimiz için bizi hoş görürsünüz. 'Kahrın da hoş, lütfun da hoş" kelam-ı latifini dilinden düşürmeyen, nasıl hoş görmez? Neye baktınız da içindeki hoşluğu görmediniz, neyi gördünüz de içinde bir hoşluk bulmadınız? Şahidiz, bakışınız hoş bakar, hoş görürdü. Baktınız, gördünüz, bize de gösterdiniz. Sadece hoş görmeyi değil, hor bakmamayı da... Kendimiz kadar elbet, kabiliyetimiz miktarınca...

Belli ki bize dünya artık gurbet yeri, belli ki her sevincimizin içine hasretinizin incecik sızısı ilişecek. Ancak takdir-i ilâhinin üstüne söylenecek söz yok.

Makamınız âlî, menziliniz mübarek olsun.

Umarız, dileriz, dileniriz ki, Allah-u teâlâ ganî gönlünüzü bizlerden hoşnud-u razı eyleye.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Gökhan Özcan
08-09-22
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GÜL KOKARDI, GÜL OLDU
Online Kişi: 27
Bu Gün: 588 || Bu Ay: 5.978 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.838 || Toplam Tıklanma: 52.114.668