ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 237
Yazar: Yunus Emre Altuntaş
ŞULE YÜKSEL ŞENLER

ŞULE YÜKSEL ŞENLERBugün Şule Yüksel Şenler’in vefatının yıl dönümü. Yunus’un “Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun” mısrasındaki hikmeti anlayabilirsek, Şule annemizi de anlamaya başlayabiliriz.

1960 darbesinden sonra cuntacıların ve hazırladıkları anayasanın, komünizmin önündeki bentleri yıkmasıyla ülkemiz büyük bir kaosun içine düşmüştü. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren sürekli eziyet gören, dışlanan, hakir görülen, inançlarını yaşaması engellenen Müslüman halk bu dönemde de benzer sıkıntılarla boğuştu. Cuntacılarla işbirliği halindeki komünist güruhlar hep birlikte inançlarımıza, değerlerimize ve tarihimize saldırdılar.

Tüm bu saldırılara cevap verebilecek kalemlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bu birkaç isim de mahkemelerle, cezaevi veya ölüm tehditleriyle susturulmaya çalışılıyordu. Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Mehmet Şevket Eygi, Ali Fuat Başgil, Cemil Meriç ve Ahmet Kabaklı bu isimlerden birkaçıdır. O dönemde bayan olarak hiçbir isim bulunmuyordu. Ta ki Şule Yüksel Şenler gelinceye kadar…

Şule Hanım daha çok “Huzur Sokağı” isimli romanıyla bilinir. Fakat milletimizin tarihindeki yeri bundan çok daha fazlasıdır. Şule Hanım her türlü zulmün, tehdidin zirvede olduğu o yıllarda korkusuzca ortaya atılarak Allah’ın emrettiği tesettür ayetlerini vaaz ederek kadınlarımızın aslına dönüşünde büyük rol oynamıştır.

Kadın olmasına rağmen ülkenin bütün şehirlerini dolaşarak yüzbinlerce kadınımıza Allah’ın ayetlerini anlatan Şule annemiz, gittiği her yerde büyük bir teveccühe mazhar olmuştur. Gittiği şehirlerde polislerce yolunun kesilmesine, savcıların tehditlerine, sabotajlara ve her türlü provokasyona rağmen Şule Yüksel Şenler sonuna kadar mücadelesini sürdürmüştür.

17 Kasım 1967 tarihinde Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde verdiği konferans sonrası tüm şehirlerde olduğu gibi Ankara sokaklarında da büyük bir değişimin göze çarpmasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın gazabını üzerine çekmiş, konferanstan altı ay sonra cumhurbaşkanına hitaben yazdığı yazıdan dolayı henüz birkaç aylık evliyken 13 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Hapse girdikten iki ay sonra aynı cumhurbaşkanı tarafından affedildi ancak Şule Yüksel Şenler “Suçlunun suçsuzu affettiği nerde görülmüştür?” diyerek affı kabul etmedi ve cezasını Bursa Cezaevi’nde tamamladı. Dönemin şartlarını ve kadın olmasını dikkate aldığımızda Şenler’in bu cevabı, benzeri olmayan bir duruştur. Çünkü o yıllarda siyasi nedenlerle hapse düşmek demek aynı zamanda işkenceye uğramak veya faili meçhule kurban gitmek demektir.

Şule Yüksel Şenler’in hayatının son 15 yılında yaşadığı sağlık sorunları geçmişinde yaşadığı bu yoğun tehdit, saldırı ve cezaevi şartlarının bir sonucudur. Şule annemiz ömrünü bu davaya bahşetmiş öncü bir isimdir. Cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye'nin dört bir yanını dolaşarak konferanslar vermeyi sürdüren Şenler, Hür Söz, Yeni İstiklal, Babıalide Sabah gazetelerinde kadın sayfaları hazırladı. Bugün gazetesinde 1967-1971'de köşe yazarı olarak yer aldı. Seher Vakti dergisinin başyazarı oldu ve 1980'den sonra aralarında Milli Gazete'nin de olduğu gazetelerde yazdı.

Kaleme aldığı satış rekorları kıran romanı “Huzur Sokağı”, Yücel Çakmaklı tarafından “Birleşen Yollar” ismiyle sinemaya uyarlandığında da gişe rekorları kırdı. Hem roman hem de film 1970’lerden bugüne bizim de dâhil olduğumuz nesilleri derinden etkilemiştir. Dönemin başat romanları olan “Minyeli Abdullah” ile birlikte en fazla okunan roman “Huzur Sokağı” olmuştur.

Sayısız suç duyurusu, sayısız mahkeme, sayısız saldırı ve hakaret, konferanslarına gerçekleşen bomba tehditleri, protesto yürüyüşleri, evinin kundaklanması, ölüm listelerine alınması hiç ama hiç biri onu yıldırmadı. Ancak tam bir imtihan haline gelen özel hayatı, göğüslediği zorluklar ve pek çok hastalıkla inzivaya çekildiği uzun yılların ardından yeniden toparlanma dönemi içine giren Şule Yüksel Şenler 28 Ağustos 2019’da vefat etti. Bu ülke insanı için yapıp ettiklerinden dolayı bir Cumhurbaşkanı tarafından cezaevine gönderilen Şule Yüksel Şenler, yine bu ülke insanı için yapıp ettiklerinden dolayı bir cumhurbaşkanının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı.

Şimdilerde yaşadığımız özgürlüğü kolay kazanmadığımızı yeni nesillerin bilmesi gerekiyor. Bu özgürlüğe ulaşmak için bir asırdır mücadele veren isimleri unutmamamız ve hatıralarına hürmet göstermemiz gerekiyor. Bunun için de örtülü kardeşlerimizin ödenen bedelleri göz önüne alarak tesettürü sadece bir modaymış gibi algılamamaları lazım. Bu ülkede bir daha inancımıza kement vurulmaması için, özgürlüğümüzün kısıtlanmaması için geçmişimizi bilerek yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Çünkü vefası olmayan insanlar vefa göremez.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yunus Emre Altuntaş
09-09-22
E mail: dirilispostasi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞULE YÜKSEL ŞENLER
Online Kişi: 16
Bu Gün: 327 || Bu Ay: 8.863 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.108 || Toplam Tıklanma: 52.157.947