ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 211
Yazar: Ali Osman Aydın
LGBT'ye karşı yapılan yürüyüşün analizi

LGBT'ye karşı yapılan yürüyüşün analiziPazar Günü Yapılan Yürüyüşe Dair Notlar

Pazar günü LGBT dayatmasına karşı yürüyüş yapıldı. İki erkek ya da iki kadından oluşan, trans çocuklu “ailelerle” dolu bir gelecek hayaline toplumun bir kesiminin tepki göstermesi kadar doğal bir şey olamaz. Doğal olmayan, anormal olan toplumun büyük kesiminin buna tepki göstermemesidir. Adama, “Nasıl tepki göstermezsin?” diye sorarlar.

Öyle ya birileri kitle iletişim araçlarını, uzmanları, satılık bilim adamlarını kullanarak insanlığın yeryüzündeki son sığınağı olan aile kurumunu tarumar etmeye çalışıyorsa, her namuslu, akıllı, sağlıklı, dürüst ve toplumsal geleceğini düşünen insanın buna karşı çıkması gerekir.

Fakat… Özellikle ünlüler cephesi sinir krizi geçirdi “yürüyüşten” dolayı. Sapkınların yürüyüşünü “onurlu” olarak görenler tabii ki bu yürüyüşü “nefretle” anacaklar, bunda gariplik yok. Çünkü böyle bir yürüyüş onların içinde yaşadıkları sahnedeki dekoru tekmelemekten farksız.

Onlar öyle göstermeye çalışsalar da programda hiçbir nefret cümlesi kurulmadı. Kesinlikle kurulmamalı anlamında söylemiyorum bunu. Bence sükunetin nedeni orada çocuğunu LGBT çetelerine kaptırmış bir anne-babanın olmamasıydı. Öyle insanlarla görüştüğümde şahit olmuştum… 17 yaşındaki oğullarını önce geleneksel, sonra dini değerlerden ardından da cinsel kimliğinden koparıp başka bir şeye dönüştürdükten sonra bar bar, kulüp kulüp dolaştırıp kim bilir neler yaptıran bu iğrenç lobilere karşı ateş püskürüyorlardı. Hatta çocuğun babası yaşadığı şeylere dayanamamış kalp krizi geçirmişti. Kendinizi onun yerine koyun, o annenin çığlığında nefret olmayacak da ne olacak Allah aşkına? Köşelerindeki şezlonga uzanmış sapkın hamiliğine soyunan şerefsizler hız ölçer gibi “nefret” var mı yok mu ölçe dursunlar, gerçek hayat can yakıcı ve nefret doludur bazen.

Fakat bütün bunlara karşın programda bu işin arkasındaki ideolojik mekanizmaya, finansal yapılara ve bunları koordine edenlere hücum edildi. Nasıl edilmesin ki? Gözle görülür bir biçimde son on yıldır, tüm kitle iletişim araçlarından müthiş bir LGBT propagandası yapılıyor.

Küçük bir miktar zeka bile bunun kişisel tercihlerin çok ötesinde eni konu tasarlanmış uluslararası bir beyin yıkama operasyonu olduğunu anlar. Fakat toplumumuzun kiralık beyinleri, gönüllü sömürgeleri meseleyi “kişisel özgürlük” üzerinden okuyarak kasıtlı bir biçimde çarpıtıyorlar. Deniz Ülke Arıboğan’ın öfkeyle dolu paylaşımlarını buna yordum mesela.

Bu yürüyüşle Fatih Altaylı’nın gizli yarasına mı basıldı bilinmez öyle gocunmuş ki, “nefret” hissine teslim olmuş. “Yürüyüşe katılanların cinsel tercihlerinden şüphe ederim” demiş nefret nöbeti geçirirken. İlla şüphe duyulacaksa “eşcinselleri” baştacı eden kendisinin de içinde bulunduğu topluluğun tercihlerinden şüphe duyması daha mantıklı olur bence. Nihayetinde hemcinsle ilişkiyi legalleştirenlerin toplumda daha fazla yer bulabilmesi için yırtınan, “olağan şüpheli” kendileri, biz değiliz!

Peki Program Nasıldı?

Ben olsam oyuncuları, mankenleri ve sosyal medyada isimleri siyasal spekülasyonlara çok bulaşmış kimseleri sahneye çıkarıp konuşturmazdım. O özverili topluluğun gösterdiği kararlı duruşun bir kaç isimle gölgelenmesine, “etiketlenmesine” izin vermezdim.

Program için Fatih iyi bir tercihti. Fakat kalabalık yeterli değildi. Hatta çok azdı. Evet park ve çevresi doluydu ama böyle hayati bir konuda, Fatih gibi bir yerde ve verilmek istenilen mesaj düşünüldüğünde o kalabalığın çok, çok daha büyük olması gerekirdi. Ancak cadde ve sokakları dolduracak büyük bir kalabalık o programın dikkat çekmesini sağlayabilir, etki uyandırabilirdi. Ama istenildiği ölçüde olmadı.

Allah’tan insanımızın “bir kesimi” böyle düşünmüyor. Onlar yağmura rağmen tek bir fire bile vermeden, vakur bir şekilde “biz buradayız” dediler. Son derece nazik, duyarlı ve medenilerdi. Özdil çok bozulacak ama her yer tertemizdi.

Programın söylem yanı zayıftı. Genelde benzer hamasi şeyler söylendi, arada bazı doktor kökenli kişiler daha derli toplu kuşatıcı bir söylem ortaya koydular.

Fakat yeterli değildi. Söylem üstünlüğü olmadan olmaz. Böyle bir konuda daha fazla argüman üretmek, kitleleri bu argümanlarla bilinçlendirmek, tanım yapma inisiyatifini karşı tarafa bırakmamak gerekiyor. “Aileyi yıktırmayacağız!” sloganı güzel, ama nasıl? Evet nasıl? Her yanımız enformasyon aygıtlarının uyarıcı mesajlarıyla doluyken nasıl direneceğiz, aileyi nasıl koruyacağız?

İşte konunun en can alıcı kısmı bu. Üretilecek söylem, ortaya konacak argümanlar bunlara cevap vermeli. Bu da demektir ki önümüzde uzun bir mesai var. Yazıp çizen herkes bir şekilde bu konularla ilgili düşünmeli ve de üretmeli.

Ayrıca programda rahatsız edici olan bir başka şey de ailenin ehemmiyetine vurgu yapılırken Kemalist metinlerden örnekler vermekti. Aile değerlerimizi korurken meşruiyeti Kemalist argümanlarda aramak yanlış. Bizim kendi değerler sistemimiz var ve hareket noktası olarak da ölçü olarak da onları merkeze alırız.

Bütün bu tenkidin yanında bir ilk olması hasebiyle bu yürüyüş önemliydi. İnşallah daha büyük, organize ve etkili olanları da ilerleyen günlerde yapılacaktır. Yeter ki dindarlar durumu ciddiyetle ele alıp, üzerlerindeki ölü toprağını atsınlar…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
20-09-22
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
LGBT'ye karşı yapılan yürüyüşün analizi
Online Kişi: 15
Bu Gün: 64 || Bu Ay: 6.576 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.052 || Toplam Tıklanma: 52.122.920