ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 191
Yazar: Mustafa Çelik
DİNDARLIK; HAYATTAN UZAK DURMAK DEĞİL, HARAMDAN UZAK DURMAKTIR

DİNDARLIK; HAYATTAN UZAK DURMAK DEĞİL, HARAMDAN UZAK DURMAKTIRDin hususunda Kur’ân’ı, sünneti ve sahâbeyi yetersiz ve gereksiz görüp devre dışı bırakarak sadece kendi akıllarını gerekli ve yeterli görenlerin ilahları kendi hevâları, peygamberleri ise aynı şekilde kendi akıllarıdır. Bunların bir kısmının diplomalı, doktoralı olmalarına da bakmayın, bunların küllisi şeytanın emrine amade olmuş putlaşan aklın kurbanlarıdır.

Din va’zi ilâhî, dindarlık ise kesbi beşeridir. Dinde noksanlık veya fazlalık olmaz, ama dindarlıkta olabilir. Peygamberlerin dışında hiç kimse masum değildir. Din içeriğinden, ahlâk bağlamından uzaklaştırıldı mı; bırakın dini darları, dindarlar dahi Allah’tan gelmiş olan dinin dilencisi olurlar. 

İslâm; karanlık izbelerin, çıkmaz dehlizlerin, seraların dini değil, sahaların, meydanların dinidir. Meydanları Ebu Cehil’lere, Ebu Cehil’lerin torunlarına bırakanlar, henüz dindarlaşmamış dini dar kalmış mürtecilerdir. 

Haramlardan vazgeçemeyenler, haramzadeleri etkili ve yetkili kılanlar, dindar nesiller yerine kindar nesilleri yetiştirirler. Haramdan uzak kalmayanlar sayesinde coğrafyamızda kindar bir nesil doğdu. Bu nesil; iyilik namına, dine hizmet namına her ne varsa egemenlik ihtirasıyla boğdu. Hiçbir makam, hiçbir mevki, hiçbir rütbe Allah’ın ve Rasûl’ün tespit ve tayin buyurduğu helalı ve haram ihlal etmeyi meşru kılmaz. Bunun aksini iddia edenin makamı, mevkii, rütbesi, unvanı ne olursa olsun, o koyu bir yobaz. Rabbimiz ferman ediyor:

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Rasûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.” (Tevbe Sûresi/ 29) 

Haramlarla ve haramzadelerle mücadele, Allah’a ve âhiret gününe imanın bir muktezasıdır. Haramdan uzak durmayana dindarlık uzaktır. Geçimi haramdan olanın din adına söyledikleri her ne varsa, dine ve dindara kurulmuş bir tuzaktır. 

Kendilerini haram ve haramzadelere mahkûm edenler, helal olana giden bütün yolları kapatanlardır. Helalin bedeline katlanmayan için harama dayalı hayattan ötesi olmaz. İlk nesil/sahâbeler, helal parayı bütün kazançlarının üzerine takdim ederlerdi. Çünkü onlar kesin bir şekilde âhiret ehlindendiler. Âhiret ile ilgili halis ameller haram veya şüpheli şeyleri yiyenler tarafından gerçekleşemezler. Kim haram yerse onun yapacağı fiil de haram olacaktır. Kim şüpheli bir şey yerse ondan da şüpheli şeyler meydana gelecektir. Hatta haram yiyen kişi Allah’a itaatta bulunmak istese de onu başaramaz. Yunus b. Ubeydullah (rahimehullah) şunları söylüyordu: “Bugün helal paradan daha az bir şey yoktur. Şayet onu bulsaydık onunla hastalarımızı tedavi ederdik.” 

Süfyan es-Sevrî (rahimehullah) bu hususta şunları belirtiyordu:  “Kişinin ekmeği helal ise onun dini yaşantısı iyidir. Bugün sofralarında helal ekmek bulunan insanlar garipler/fakirlerdir.” 

Abdullah b. Abbas (radiyallahuanhu) şunları ifade ediyordu: “Bir mü’min için helal kazancı elde etmek, bir dağı yerinden söküp başka bir dağa nakletmekten daha zordur.” (Tenbîhü’l Muğterrin/İmam-ı Şa’rânî, Sh: 154- 155, Beyrut/ 2001)

Dinde helalin hesabından, haramın da azabından şüphe edilmez. Helalin bedeline katlanmayanlar, haram olandan uzak durmayanlar, dindar olamazlar. Dindarlaşma; Allah’tan gelmiş olan dininin helal ve haramlarıyla mukayyed kalmanın sonucundan ortaya çıkar. Dindarlaşma aynı zamanda harama dayalı bir düzen kurup haramları dayatanlarla kesintisiz mücadelenin sonucunda gerçekleşir. Helalleri yasaklayan, haramları ise serbest kılıp teşvik eden sosyal ve siyasal düzenlerle mücadele etmeyi terk edenler, terk-i din eyledikleri için asla ve kat’a dindar sayılmazlar. 

Türkiye’de varlık sebepleri din düşmanlığı olanları bu topraklarda yeniden iktidar ve muktedir yapmaya çalışanlar, velev ki Kur’ân hafızı da olsalar dindarlardan değil, kindarlardan sayılırlar. Dün Hak’tan cüda kalanları, hukuku sürgüne gönderenleri gördük biz. Yaka silkip; “Allah sizi kahretsin”, demedik mi hepimiz? O günlere bir daha istemeyiz dönmeyi; ey dini darlığı dindarlık zannedenler ayni müthiş kâbusu yeniden yaşatmayın bize siz!

Haramlara dayalı, haramları yaygınlaştıran, haramların işlenmesini kolaylaştıran sosyal ve siyasal sistemlerle mücadelenin terk edildiği bir yerde dindarlık sona ermiştir. Osmanlı devletini yıkan kindarlar, kendilerine itiraz eden herkesi “dinci” ilan edip dine ve dindarlara saldırdılar. Allah’tan gelmiş olan din neye haram demişse onu dayattılar. Kur’an okuyanlara, Arapça ezan okuyanlara nefes bile aldırmadılar. Bu kindarların hile ve desiselerinden kurtulmak, haramlardan uzak duran dindarların eliyle olacaktır. Haramlardan uzak durmayan dindarlar da eninde sonunda bu kindarlardan sayılacaklardır. Dindarlar muhabbet fedaileridir onların husumete vakitleri olmaz!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
04-01-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DİNDARLIK; HAYATTAN UZAK DURMAK DEĞİL, HARAMDAN UZAK DURMAKTIR
Online Kişi: 23
Bu Gün: 150 || Bu Ay: 6.662 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.249 || Toplam Tıklanma: 52.124.791