ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 198
Yazar: Ali Karahasanoğlu
28 Şubat mazlumu Yaşar Kaplan ağabeyi de kaybettik!

28 Şubat darbesinin mimarları cezaevinde gün sayarken..

Daha doğrusu, aldıkları mahkumiyet kararının sonucu olarak ömürlerini cezaevinde tamamlamaları gerekir iken, hala güçlerini tam olarak kaybetmemiş olmalılar ki, zulmettikleri dindar insanların eli ile çıkarılacak tahliye amaçlı düzenlemeleri beklerlerken..

28 Şubat’ta zulmedilen bir ismi daha kaybettik..

Yaşar Kaplan ağabey, 28 Şubat sürecinin en koyu dönemlerinde, gazetemizde yazarlık yapıyordu..

Şehid başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Türkiye İran olmaz. Türkiye Cezayir olmayacak. Türkiye’nin Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz.” sözlerinde hedef alınan, askeriye içindeki bir grup darbecinin, mezhepsel bir oluşum içinde olduklarına dair iddiaların tartışıldığı dönemlerdi..

Onları hedef alarak şehid başkan yazıcıoğlu, “Türkiye’nin Cezayir olmayacağını, İran olmayacağını” belirtiyor..

Ama birileri, Suriye’deki % 10’luk azınlığın (Nusayri azınlığın), % 80’lik çoğunluğu (Sünni çoğunluğu) yönetmesindeki gibi, mezhepsel bir dikta rejimi örneği Türkiye’de hayata geçirilmek istenirse, ona da kendilerinin izin vermeyeceğini ifade ediyordu..

Tam o günlerde, askeriye içindeki bazı yapılanmalar ile ilgili iddialar, Yaşar Kaplan abi tarafından köşesine taşınmıştı..

Bugünlerde “Biz ne yaptık ki? Biz Erbakan hükümetine baskı uygulamadık ki? Biz gazetecileri hiçbir baskı uygulamadık ki?” diyen 28 Şubat darbecilerinin hışmı ile, Yaşar Kaplan ağabey gözaltına alındı..

Tutuklandı..

Yanlış anlaşılmasın..

Bugünlerde “hak, hukuk, adalet” naraları atanların beğenmedikleri sivil mahkemelerce değil..

Sivil mahkemeler de darbeci askerlerin emri altında idi ama..

Sivil mahkemelere de güvenmedikleri için, Genelkurmay Askeri Mahkemesi Savcılığı olaya el atıp, tutuklamayı yaptırmıştı..

Bu vesile ile “hak, hukuk, adalet” diyen şarlatanlara..

“Abdülhamit” deyip, ardından “istibdat” ile devam edenhokkabazlara..

Bugünün “demokrasi istiyoruz, hukuk istiyoruz” diyen  çorbacılara hatırlatalım..

AK Parti iktidarında, sivillerin, askeri mahkemelerde yargılanmasına son verildi..

AK Parti öncesinde, siviller, hatta gazeteciler, askeri mahkemelerde yargılanıyorlar, askeri cezaevlerine konuluyordu..

Yaşar Kaplan ağabey de, askeri mahkemede yargılanan, askeri cezaevinde kalan gazetecilere somut örnekti..

Öyle örnek ki..

Duruşması yapılacağı günü anlatan, o tarihlerde yayınlanan haberi size aktarayım:

“Araştırmacı-yazar Yaşar Kaplan’ın Genelkurmay’daki mahkemesine gelen sakallı ve başörtülü Müslümanlar ile İslami tandanslı gazete ve TV’ler içeri alınmadı. İçeri alınmayanların arasında Kaplan’ın 68 yaşındaki babası ve başörtülü eşi de vardı Kaplan’ın babası Ahmet Kaplan emekli idi. MGK’daki tanıma uygun mütedeyyin bir Müslüman’dı. Ta Niğde’den gelmişti. İçeri alınmayınca şaşırmış ve sonra da: ‘Askerliğimi Erzurum’da yaptım. Hem de 24 ay. Bu vatana belki hepinizden fazla hizmetim oldu. Size asker yetiştirdim. Yıllarca devlete vergi verdim. Şimdi oğlum tutuklu. Duruşması var. Bu yaşlı halimle ta Niğde’lerden kalkıp geldim ve siz bana sakalımı bahane ederek -giremezsin- diyorsunuz! ..’ diyerek dakikalarca dil döktü. Ama nafile. Aynı şekilde Yaşar Kaplan’ın eşi de evli olduğuna dair evlenme cüzdanını gösteriyordu. Ona söyledi, buna söyledi, ama dinletemedi. Herkes: ‘Emir yukarıdan, bizi aşar’ diyordu. Başörtüsünden dolayı o da içeri alınmamıştı. Hanımı, eşinin mahkemesini bile izleyememişti.”

Yaşar Kaplan ağabeyin babası ve eşinin yaşadıklarının yanısıra, o tarihteki sorumlu müdürümüzün yaşadıklarını da bana sorun..

Sorumlu müdürümüz Murat Balıbey, tutuklu yargılanan Yaşar Kaplan ağabeyin duruşması uzamaması, tutukluluğu devam etmemesi için, ilk duruşmaya katılmak üzere Ankara’ya götürüyoruz..

Sorumlu müdür de, Yaşar Kaplan ağabey ile birlikte sanık. Ama o tutuklanmamış.

Askeri mahkemedeki duruşmaya katılmak üzere, dış kapıda kimliğini gösteriyor, Murat Balıbey..

Akit gazetesi sorumlu müdürü olduğunu belirtiyor, içerde duruşması olduğunu hatırlatıyor..

Ama nafile..

Kapıdaki erleri boşverin..

Çağırdıkları üsteğmen de..

“Akit gazetesi Genelkurmay’da akredite değil.. Akit gazetesine mensup hiç kimseyi içeri alamayız” diyor..

“Ben sanığım. Ben gazeteci olarak, duruşmayı takip etmek için değil, ifade vermek için içeri girmek istiyorum” dese de..

28 Şubat’ın kudretli darbecilerinin kontrolündeki o askeri alana, girmek mümkün olmuyor..

Sorumlu müdürümüzün tepesi atıyor..

“Almıyorsanız, ben de girmiyorum” diyor, ordan ayrılmak üzere iken, biz Yaşar Kaplan ağabeyi tahliyesini amaçladığımız için, duruşma salonu önündeki avukat arkadaşlarla irtibatımızda, askeri mahkeme hakimine durumunu iletiyoruz..

“Diğer sanık, kapıda bekliyor ama. İçeri alınmıyor” diyoruz..

Neyse ki, Askeri mahkeme başkanının emri ile, sanık konumundaki sorumlu müdür içeri alınıyor..

Ve en acıklısı..

“Askeri cezaevinin kuralı bu” denilerek, gazeteci Yaşar Kaplan’ın sanık sandalyesine askerler eşliğinde getirildiğinde görülüyor ki, saçları ve sakalı zorla kesilmiş..

“Bir dokun, bin ah işit” derler ya..

Bugünlerde, “85 yaşındaki emekli askerlerden ne istiyorsunuz diyorlar ya..

Sizler gazetecilerden ne istediniz?

Onlarca yıl gurbette yaşamak zorunda kalan ve 71 yaşında vatanından uzak bir yerde vefat eden Yaşar Kaplan ağabeyden ne istediniz?

Buyrun söyleyin..

Ne istediniz Yaşar ağabeyden..

Ki, Genelkurmay’daki askeri mahkeme yargılamaları da yetmedi..

Van’da verdiği bir konferanstan dolayı, 312/2’ye aykırılıktan ayrı bir mahkumiyet daha verildi..

Emekli olduğunda hemen CHP’ye üye olan Naci Ünver başkanlığındaki 8. Ceza Dairesi de, o mahkumiyeti onadı..

Ne deniyordu mahkumiyet kararında:

“İddianame ve hüküm konusu konuşma metni tümü ile incelendiğinde; Şeriat özentisi kimliğinde olan sanığın, Türkiye’nin doğulu-güney doğulu, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, inanan-inanmayan ayırımı yapmayan yöneticiler tarafından yönetilmiyor olması gibi bir problemi olduğunu, en büyük eşkiyanın Ankara’da bulunduğunu, hukukun ve yasaların Ankara’da ayrı Tatvan’da farklı uygulandığını, terör bölgesi gerekçesine sığınıldığını, anayasal hakların kullanımında fırsat eşitliği bulunmadığını, tatbikatın bölgeden-bölgeye, şahıstan-şahısa değiştiğini, .. deyimlerle TCK.nun 312/2. madde ve fıkrasındaki suç tipini oluş- turan halkı, sınıf, din ve etnik köken gözetip kin ve düşmanlığa kışkırtma eylemini işlediği,  ..”

Evet, kürt kardeşlerimize de burda seslenelim..

O dönem kürt kardeşlerimize yapılan zulme, bakın kimler karşı çıkmış, kimler bedel ödemiş..

Görsünler ve bugün HDP’deki üç tane ateistin, “kürtlerin hakları için sadece biz çalışıyoruz” söylemlerine kanmasınlar..

Yaşar ağabeye Allah’tan rahmet dileklerimle.. 

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Karahasanoğlu
08-01-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
28 Şubat mazlumu Yaşar Kaplan ağabeyi de kaybettik!
Online Kişi: 23
Bu Gün: 137 || Bu Ay: 6.649 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.220 || Toplam Tıklanma: 52.124.492