ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 301
Yazar: Mustafa Çelik
Zelzele sonrası hayatın normale dönmesi değil, milletin Allah’a dönmesi gerek

Zelzele sonrası hayatın normale dönmesi değil, milletin Allah’a dönmesi gerekDeprem dediğimiz zelzele diğer musibetler gibi bir musibettir. Musibetler gönle dokunurlar. Musibetler metinler üzerinden değil, ibretler üzerinden okunurlar. Bizim hidayete ermemize vesile olan, hidayet yolundaki cehdü gayretimizi kavileştiren musibet, bizi azdıran nimetten daha hayırlıdır. Sahâbe neslinden Abdullah ibn-i Mesud (ra) der ki: “Musibet birdir. Kişi sabır göstermez, feryad ederse iki olur; birisi musibetin kendisi, diğeri de musibetin ecrinin yok olup gitmesidir. İşte asıl musibet de budur!”

Büyük zelzele; imanın zaafa uğraması, ahlâkın bozulması, Müslümanların birbirlerine güvenmemesi, Müslümanların idaresinin la dinilerin eline geçmesi, toplumun sosyal dokusunun çürümesidir. Yaşadığımız bu asır bu yönüyle bir zelzele asrıdır. Zelzele sadece toprağın yerinden oynaması değildir. Zelzele zulmün adaletin yerine geçmesi, heva adamlarının da dava adamlarının önüne geçmesidir.

“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara Sûresi/ 214)

Allah’a iman ettiğini söyleyen bir millet, Allah’ın indirdikleriyle idare olunmuyorsa, o milletin zelzelesi kopmuştur. Afetler, musibetler, Allah’ın ayetleridir onları Allah’ın muradına göre okumak gerekir. Bu âyet-i kerime’de de görüldüğü gibi, Peygamber ve sahabesi, zelzele esnasında Allah’tan yardım dilemişler, Allah’tan gelecek yardımı beklemişler. Zelzele sonrası hep Allah demişler. Allah’ın hükmünden ve hâkimiyetinden başkasına kaçmamışlar. Allahû Teâla, gönderdiği şeriat ile hükmetmeyenlere yardım etmez. Allah’ın yardımı, kendilerini Avrupa’yla, NATO’yla, Avrupa Birliği ile mukayyed görenler değil, aksine kendilerini Allah’ın şeriatiyle mukayyed görenlere gelir.

Allah’a dönmek, Allah’ın kaderine teslim olmak demektir. Kader, Allah’ın ölçüsüdür. Allah her şeyi bir ölçü ile yaratmıştır. Ölçüsüz hareket ediyorsan, evi, binayı yaparken ölçüye riayet etmiyorsan, Allah’ın kaderini yalanlıyorsun demektir. Allah yolunda Allah için çalışırken, helal lokma kavgasını verirken depremde göçük altında kalıp ölen şehiddir. Binayı yanlış yapan, zeminini kontrol etmeyen, demirini eksik atan, çimentosundan kısıtlamaya giden, binanın kolonunu kesen de, buna göz yumman da katildir. Bunun lemi de cimi de yoktur.

Zelzeleden sonra kaldığımız yerden günahlara, haramlara devam ediyorsak, hayatın normale dönmesi mümkün değildir. Mesele hayatın normale dönmesi değil, milletin Allah’a dönmesidir. Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmesidir. Hükümde, hâkimiyette, hukukta, siyasette, ticarette, hayatın her alanında Allah’a dönmeyen bir milletin hayatı normal değil anormaldir. 

Allah’a dönmenin önemini zelzele günlerinde idrak etmek, kıyamet aşısıyla aşılanmaktır. Deprem bölgesinde 58 saat elini sıkmadan, uyumadan muhabbet kuşunu tutan çocuktan güveni, 88 saat sonra önce kedimi kurtarın diyen çocuktan vefayı, 90 saat sonra çıkan beş yaşındaki çocuğa uzatılan suyu daha muayene olmadım diye içmemesinden bilimi, 78 saat sonra enkazın altında kalan çocuğun, “çıkamam, çıkarsam babam sıkışır” sözünden merhameti, 61 saatten sonra çıkarılan çocuğun annemin sesi kesildi önce ona bakın demesinden vicdanı, enkazın altından sağ çıkana ulaşınca “Allahü Ekber” diyerek kendi nefsine pay ayırmadan Allah’a olan aidiyetimizi haykıran fedakârdan İnkılab-ı İslâm’ın sabahını, enkazda bulduğu ziynet eşyalarını sahibine teslim eden eminden emaneti, enkaz altından başörtüsüz çıkmak istemeyen kadından iffet ve hayâyı, Suriye›de yıkılan binanın enkazı başında yalnız kalıp “nerdesin Ümmet-i Muhammed” diyen Abdullah Ali’den yalnızlığın hicranını, dağ köylerinde köyden biraz uzak evinde tek başına ailesinin bütün ferdlerini kaybetmiş geride kalan iki küçük çocuğunu enkaz altından kurtarmaya çalışan baba birisini kurtardıktan sonra ikincisini de kurtarmaya çalışırken geri dönüp baktığında enkazdan kurtardığı çocuğunun kurtlar tarafından götürüldüğünü gören babadan acıyı, bizim şu anda bu yardıma ihtiyacımız yok diğer çadıra götür diyen depremzededen fütüvveti, empatiyi, deprem bölgesinde bir an önce görünme ve görüntülenme derdine düşenlerden de riyanın bir çeşit şirk olduğunu, enkazın altında canlı olduğunu öğrenince kendi binasının enkazını bırakıp canlı bulunan binaya koşan kişiden adaleti öğrenmeli insan...

Allah’a dönmeden normale dönmek isteyenlerin ısrarı, daha büyük musibetlere davetiye çıkartmaktan başka bir işe yaramaz. Genelde dünyanın, özelde ise İslâm coğrafyasının en büyük serveti, Allah’a dönen bir milletin var olmasıdır. Afetlerden, zelzelelerden, musibetlerden sonra Allah’ın hükmüne, hâkimiyetine, şeriatına dönüşü ilan eden bir milletin, bir devletin ortaya çıkması en büyük hasretimizdir. Allah yokmuş gibi bir hayat yaşamak zelzeleden beter. Hiçbir şeyin hiçbir şeye yetmediği yerde Allah her şeye yeter!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
22-02-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Zelzele sonrası hayatın normale dönmesi değil, milletin Allah’a dönmesi gerek
Online Kişi: 21
Bu Gün: 529 || Bu Ay: 9.065 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.458 || Toplam Tıklanma: 52.160.070