ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 216
Yazar: Ömer Lekesiz
CELALEYN TEFSİRİ'NE DÖNMEK

CELALEYN TEFSİRİ'NE DÖNMEKYüzyılın en büyük deprem felaketinden sonraki ilk hafta ilgili haberlere kilitlenip kaldım ve tek satır bir şey okuyamadım.

Kur’an’da, sarsıntı / sarsılma kelimesinin kıyamet sahnesinin tanımına, tasvirine esasen başta Zilzâl suresine ad olarak, başka sûrelerde yine zilzal, ruccet, temûr… şeklinde kullanılmasındaki hikmetlerden biri, bu kelimelerin söz konusu kilitlenme psikolojisini de kaçınılmaz bir hal olarak kendiliğinden ihtiva etmesi olsa gerektir.

Zira gerek depreme doğrudan muhatap olanlarda gerekse ondan etkilenenlerdeki sarsılmaya tabi ilk tepki durakalmak, asılakalmak, kilitlenivermek şeklinde tahakkuk ediyor ki, deprem sonrasındaki yapılacak ilk işlerden birinin ruhsal destek olarak belirlenmesi de sanırım bundan kaynaklanıyordur.

Bu hususu birinci derecedeki deprem bölgelerinin birinde oturuyor olmakla ilişkilendirerek özelleştirdiğimizde hayat tarzlarındaki o zorunlu duraksamayı, işi okumaktan ibaret olanlar üzerinden kilitlenme şeklinde ifade edebiliyoruz.

Bu halden kurtulmaya dair bir yol düşünürken Hayreddin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadrettin Gümüş hocalarımızdan oluşan bir komisyonun eseri olan Kur’an Yolu Tükçe Meâl ve Tefsir’ini (DİB Yayınları) okumaya iyice niyetlendiğim halde kendimi Celaleyn Tefsiri’ni okurken buldum.

Zikrettiğim kilitlenme durumunu aşmak için bir bilgiyi talep etme zorunluluğunun, beni ilk bilgilenme zamanıma yani çocukluk çağıma döndürmesi ruhsal / psikolojik yönden nasıl izah edilir bilmiyorum ama gerçek böyleydi. Çünkü Celaleyn Tefsiri’ni, sadece isim olarak beş ya da altı yaşımda öğrenmiştim. Dedemin “Celaleyn’e bakalım” diyerek baş ucundaki raflardan sıkça indirdiği bir kitaptı o. Köyde oturuyorduk, Kur’an’ı ondan öğreniyor olmam nedeniyle bilgisine de hayran olduğum dedemin, o bilgisinin kaynağı olarak Celaleyn Tefsiri’nin aklımda yerleşmiş olması, içinde ne yazdığını bilmediğim halde yine bilgi cihetinden ona yönelttiğim muhabbet esaslı bir hayranlıkla ilgili olsa gerektir.

Celaleyn Tefsiri’nin ve aynı zamanda onun Arapça öğrenimi bakımından bizim topraklarımızdaki önemini anlatmam zait olacaktır. Yeni kuşaklar bilmese de ihtiyarlarımızın büyük çoğunluğu bunu gayet iyi bileceklerdir. Arapça öğrenenlerin sarf ve nahiv esasında emsile, bina, maksud… derken sonu ona ulaşan zorunlu menzilleriydi Celaleyn Tefsiri. Sadece bizde de değil İslam dünyasında böyleydi. Örneğin öğrenmede Kur’an’ı anlamayı başa alan Şah Veliyullah Dilevî şu vasiyette bulunmuştu:

“Her şeyden önce sarf ve nahvin talebenin zihni istidadına göre üçer dörder muhtasar risâlesi ve bunların ardından tarih veya ahlâka dair Arapça bir kitap okutulmalıdır. Bu esnada ona sözlük kullanmanın usûlü ve problemli kelimeyi bulmanın yolu öğretilmeli. Arapça’yı yeteri kadar kullandı mı da Yahya b. Yahya Mesmûdî rivâyetine uygun olarak Muvatta’ okutulmalıdır. Bunu kesinlikle ihmal etmeyin, çünkü asıl olan hadis ilmidir ve onu okumakta büyük faydalar vardır. Muvatta’nın bu versiyonu (nüshası) bize kadar semâ’ yoluyla gelmektedir. Muvatta’dan sonra herhangi bir tefsire bağlı olmaksızın Kur’ân dersi verin. Ders esnasında âyetlerin tercümesini yapın ve karşınıza nahiv veya sebeb-i nüzûlun müşkil bir meselesi çıktığında durun ve çözüme kavuşturmadan geçmeyin. Kur’ân dersini bitirdiğinizde Kur’ân’dan ne kadar yer okuduysanız o kısmı bir de Celâleyn Tefsiri’nden okuyun. Bu çeşit okumada büyük faydalar vardır...”

Bunları eğitimde neleri kaybettiğimize dair kısa bir hatırlatma olarak zikredip, elimdeki Celaleyn Tefsiri Metin ve Tercümesi’nden kısaca söz etmek isterim.
Celâlüddin el-Mahalli (v. 1459) tarafından başlatılıp, onun vefatını takiben talebesi Celaleddin es-Süyûtî (v. 1050) tarafından tamamlanması nedeniyle iki celalin eseri olması bakımından Celaleyn ismiyle meşhur olan tefsirin tercümesi, metnine de yer verilmek suretiyle Orhan Ençakar ile Abdülkadir Yılmaz tarafından gerçekleştirilmiş. (Yasin Yayınları)

Kur’an ayetleriyle, tefsir lafızları kırmızı ve siyah renkli dizgi ile ayrılırken, metni sadece tefsir maksatlı olarak okuyanlar için Arapça dil ve kıraat farklılıklarına mahsus bilgiler düz metinden çıkarılıp, dipnot olarak verilmiş.

Bu tercihin güzelliğini teslim etmekle birlikte, bunların grafik-dizaynından kaynaklanan bir dizi problemin doğduğunu da iletmeliyim. Gerek bu yönden gerekse Türkçe ifade yönünden çalışma çok güzel olmakla birlikte editesi ve son okuması cihetinden kimi sıkıntılar barındırmaktadır.

Bunca emek verilmiş bir çalışmanın okurlarına tekrar sunulurken bu yönleriyle yeniden ele alınacağını umuyorum.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
11-03-23
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
CELALEYN TEFSİRİ'NE DÖNMEK
Online Kişi: 32
Bu Gün: 593 || Bu Ay: 9.129 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.550 || Toplam Tıklanma: 52.160.617