ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 172
Yazar: Mustafa Çelik
BİZ MUTLU DEĞİL UMUTLUYUZ

BİZ MUTLU DEĞİL UMUTLUYUZHilafetin ilgasından bu yana dinimizle idare olunmuyoruz. Din, akıl, can, mal ve nesil emniyetlerimiz hususunda hep endişelerle yaşıyoruz. Bir Müslümanı dini ile idare etmiyorsanız; neyle idare ederseniz edin, onu mutlu etmeniz mümkün değildir. Dindar insana din dışı değerleri dayatmak, her gün ona işkence etmektir.

Bir Müslüman dinini anlama, yaşama ve dinini ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde dâhili ve harici hiçbir müdahale ile karşılaşmadan tatbik edebiliyorsa mutludur. Ama bunun aksi bir durum varsa mutsuzdur. Dolaysıyla İslâm idaresinden mahrum bırakılmış Müslümanlar olarak mutlu olmadığımız tartışmadan varestedir.

Batıya sevdalanmak, Batının değerleri, yaşama biçimi hususunda eziklik kompleksine kapılmak; mutlu olmak değil, tarihin köleler halkasından biri olmaktır. Bu ülkenin evladlarını eşcinsel yapmak için uğraşanların Müslümanlar tarafından itibar gördüğüne şahid oldukça mutsuzluğumuz fazlasıyla artmaktadır.

Bir ülkede Müslümanlık iddiasında bulunan bazı kişi ve kimselerin dinlerini yürürlükten kaldıran, iman ettikleri Kur’ân’ın okunmasını ve okutulmasını yasaklayan, Kur’ân okuyanları ve okutanları cürm-i meşhud mahkâmelerinde yargılayan, zindanlarda çürüten, Arapça olan ezanlarını on yıllarca Türkçe okutan, “Allahû Ekber”i unutturup “Tanrı Uludur” tekerlemesini cebren ve hileyle belleten, camilerini ahıra dönüştüren zihniyeti ve kadroları yeniden bu topraklarda iktidar ve muktedir yapmaya çalıştıklarını görünce, bu ülkede annelerine tecavüz edene baba diyenlerin ve bu yeni babalarını Müslümanlara sultan yapmanın derdine düşenlerin ne kadar da çok kalabalıklaştıklarına şahid oluyor ve her gün biraz da mutsuzlaşıyoruz.

Seçim ile geçim sıkıntısı arasında sıkışıp kalmış bir Müslüman halkı politikacıların elinden alıp sadece ve sadece bir tek İslâm ile kurtuluşa kavuşturmak, hâlihazırda dünyada sürmekte olan bütün savaşanları bloke eden bir kahraman olmaktır.

Kimsenin sesini, çığlığını duymayacağına inanmış mazlumların her gün biraz daha çoğaldıkları bir coğrafyanın, bir ülkenin sakinleriyiz. Böyle bir durumda bizim mutlu olmamız mümkün mü? Biz ki şöyle buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz.

“Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir.” (Hâkim, Müstedrek, 4/183, no: 7307)

Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a) çevrede “sesi işitilenlerin” komşu olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da “her taraftan kırk evin” komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiçbir ayırım yapılmadan Müslüman-kâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır. (Tecrid-i Sarıh Tercümesi, XII, 130)

İçinde bulunduğun açlar topluluğunun mutfağına tıkabasa doymuş birini aşçı diye salarlarsa sen midene giren krampların tempo tuttuğu zeminde boş bağırsaklarının gürültüsünden beste çıkarmaya mahkûmsun. Böyle bir durumda mutlu olman mümkün mü?

Bir ferdin, bir ailenin, bir cemiyetin kendi dinine olan güvenini yitirmesi kadar yıkıcı bir şey olamaz. Müslüman olarak “Dinimiz bizi mutlu yapmaya yetmez” diyorsanız, sizden daha büyük terörist olmaz.

Biz Müslümanlar olarak umutluyuz; Allah’ın arzında eninde sonunda bir tek dinimizle idare olunacağımıza inanıyoruz. Dinin hâkimiyet gününde politikacıların çıkar kavgalarından kurtulacağımız konusunda kesin umutluyuz. Rabbimiz bize müjde veriyor:

“Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim salih kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.

Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.” (Enbiya Sûresi/ 105-106)

Allah düşmanlarının, Peygamber katillerinin ittifakları karşısında Müslümanların dağınıklıkları, birbirlerine çukur kazmaları bizi fazlası mutsuzlaştırıyor. Müslüman olarak kimsesizlerin umudu olmak, huzuru olmak, aşı olmak, sıcak kucağı olmak, asli görevimizdir. Mutlu olmayıp umutlu olanların gönül köprüleri üzerinden kardeşliğimizin bereket ve nimet konvoyları sürekli hareket halinde değilse, umudumuz da yara almış demektir. Umut, Müslümana yara değil, yardır. Umutsuz kalanlara bu dünya dardır!

İslâm ve Müslüman düşmanlığının yeminli temsilcileri, Rabbanî değerlerimizi hedef alan zulüm bekçileri, lâ dinilik çatısında birleşmiş manda özlemcileri, küresel emperyalizmin siyaset devriyeleri, terör örgütlerinin gönüllü destekçileri, mutluluğumuzun hakiki katilleridir. Müslümanlar tarafından bu katiller itibar gördükçe mutlu olmamız ve mutlu kalmamız mümkün değildir. Mutlu olmasak ta umutluyuz. İmanımızdan kaynaklanan umudumuz; mukadderat hazinemiz, kardeşlik ve kaderdaşlık hazinedarımızdır.

Müslümanlar olarak umudumuzun önünde cinayetleri ve canileri aklamaya ve arkalamaya çalışan kim ya da kimler varsa kaybedecekler ve iman davasında sade ve samimi kalanlar tarafından mağlup ve mahkûm edileceklerdir. Ehl-i iman olarak istikbalimizin hazinesi, istiklalimizin güvencesi, imanımızdan kaynaklanan umudumuzdur. Umudumuz, içimizde yaşayan ordumuzdur. Mutluluklar biter ama umutlar bitmez!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
04-05-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİZ MUTLU DEĞİL UMUTLUYUZ
Online Kişi: 16
Bu Gün: 424 || Bu Ay: 9.647 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.378 || Toplam Tıklanma: 51.943.792