ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 149
Yazar: D. Mehmet Doğan
100. yıl marşı ve edebiyatımızın, sanatımızın geldiği nokta!
100. yıl marşı ve edebiyatımızın, sanatımızın geldiği nokta!Bu ülkede İstiklâl Marşı’nı “cumhuriyet marşı” sananlar var!

Bayrağımız gibi, İstiklâl Marşımız da Cumhuriyet öncesine aittir. Her şeyi Cumhuriyet’le başlatanlar, bayraksız ve millî marşsız bir devlet olabileceğini sanıyorlar!

Köksüzlük iddiası hastalıklı bir haldir. Hadi bayraktan, İstiklâl Marşı’ndan vaz geçin, tarihimiz Cumhuriyet’le başlasın!

İstanbul Üniversitesi kuruluş tarihi olarak 1453’ü kabul etmiş. Emniyet, Jandarma, Mülkiye, Tıbbiye, Danıştay, Sayıştay, Yargıtay…19. yüzyıldan kalan kurumlarımız.

İstiklâl Marşı’nın büyük bir şairimiz tarafından yazılması, her bakımdan mühimdir. Şairi marşı büyütüyor, marş şairini yaşatıyor. Ve bu marşın ideolojiyi, ideolojinin gölgesinde imal edilen anayasaları, kanunları aşan bir muhtevası var. Ve onu büyük yapan, millî mutabakat metnimiz yapan da budur.

Bu Marş ideoloji çerçevesinde kalsa idi, bir değeri olmazdı. İdeolojiler siyasetin sahasındadır. Geçen yüzyıl ideolojiler çağı idi. Bir yüz yıl içinde ideolojilerin tükenişini gördük. Türkiye hariç bütün dünyada ideolojik kalıntılar temizlendi, ideoloji ile yönetilen ülkeler baskıdan, zorbalıktan kurtuldu, düşünce hürriyetine kavuştu. Maalesef Türkiye’de bu yapılamadı, tersine bir gidişle ideoloji kült[1]leştirildi. Türkiye’de hâlâ ideoloji düşüncenin, inanmanın kâbusudur! Bu ülkede Anayasa’nın, kanunların tanıdığı hürriyetler ideoloji tarafında hiçe sayılır. İdeolojik gerekçelerle birçok insan linçe maruz bırakılır, mahkûm edilir.

            Dili inkâr edilen, müziği yok sayılan bir milletin marşı!

Bayrağı, marşı, milleti, vatanı… Osmanlı bakiyesi olan bir cumhuriyetin 100. yılını kutluyoruz. Bir çoğumuz “dil”i de unutmayın diyecektir. Evet dilimiz de Cumhuriyet öncesinden devralınmıştır. Fakat ne yazık ki, 1932’den itibaren bin yıllık Türkçemiz, uydurma bir dille, “arıdil”le değiştirilmek istenmiştir. Arıdil anlayışı Türkçeyi zaafa uğratmıştır. Maalesef bu zaaf edebiyatı, düşünceyi ve ilmi zayıflatmıştır. Bugün akademinin dili içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Şunu iddia ediyoruz: Cumhuriyet döneminde Osmanlı devrinde yetişmiş şairlerden, yazarlardan daha büyükleri yetişmemiştir! Fikir sahasında, ilim sahasında da bu böyledir. “Hayır şunlar daha büyüktür” diyenler, buyursunlar, biz de öğrenelim. Eğer varsa birkaç büyük isim, bunların ideolojinin sahası dışında kişiler olduğu, köklü edebiyat ve düşünce geleneğimizde beslendiği görülecektir.

İstiklâl Marşı Cumhuriyet öncesindendir, şairi büyük bir Osmanlı yani Türk şairi idi. Cumhuriyet’in ayrı bir milli marşı yoksa da “10. Yıl Marşı” vardır. Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar tarafından yazılmıştır. Bu propaganda marşı her türlü zaafına rağmen tecrübeli şairlerin kaleminden çıktığını ilan eder. Çünkü bu şairleri Osmanlı bakiyesidir!

Cumhuriyet’in 50. yılında “Ellinci yıl marşı” yarışması açılmış ve yarışmayı Bekir Sıtkı Erdoğan kazanmıştır. Ellinci yıl marşı İstiklâl Marşı ile asla kıyaslanamaz, hatta Onuncu Yıl Marşı’nın havası da yoktur onda. Bekir Sıtkı Erdoğan, muhafazakâr bir şair olarak köklü şiir geleneğimizi bilen, o bilgi üzerinde yükselen bir şair olmakla beraber, 50 yıl Marşı çok başarılı bir şiir değildir. Fakat 50. yıl marşının yanında esamisi okunmayacak bir marş da, yine yarışma sonucu 75. yılda ortaya çıkmıştır.

Güneş gibi parlıyor

Yurdumuzda hürriyet

İnanç oldu bizlere

Ulu cumhuriyet

Şu mısralar şiir midir? Fikir bunun neresindedir? Cumhuriyetin 75. yılında bu mısralar ne ifade eder? Şairi ziraatçi imiş. Daha önceki marşların şairleri, şiirle uğraşan, şairlikleri tescil edilmiş kişilerdi. İlk defa şair olarak tanınmayan biri bir marş yarışmasını kazanıyor. 75. yıl marşı böyle ortaya çıkıyor.

Zihinlerimizde bu dört marşı kıyaslayalım bakalım. Bu kıyaslamanın sonucunu merak dahi etmiyorum! Seviye gittikçe düşüyor! Gidişe bakarak daha da düşecek denilebilir.

Ve nihayet 100. yıl marşı!

Özgürlük tutkusu damarlarımda

Çelikten her nefer semalarımda

Sarmaşık dal gibi sarılmışız biz bize

Tek yürek bu millet en zor anında

Bu kekeme Türkçesi!

Bir de İstiklâl Marşı’na bakalım:

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!

Uzun, fakat bir çırpıda söyleniveren, çapıcı güzel bir Türkçe cümle.

Keşke 100. Yıl Marşı’nı yazan marşın ne olduğu üzerinde biraz tefekkür etse idi! İstiklâl Marşı’nın her bakımdan büyük anlam dünyasına nüfuz etmeye çalışsa idi. Onu temel alarak geleceğe yönelik Türkçe mısralar yazsa idi.

Sözümüzü tekrarlıyoruz: Cumhuriyet devrinde şiirde de Osmanlının büyük şairleri ile aşık atacak büyük şair yetişmemiştir!

Bu durumda terakkiden değil, tereddiden bahsedilebilir!

Ve bu marş, hem sözleriyle, hem müziği ile büyük çöküşün ilanıdır. Kültürel alanda siyasetsizliğin trajik başarısıdır!

 


[1] kült. [Lat.Fr.i.] İbadet, tapınma, din. Batıya doğru yapılan törenlerin ay kültü ile ilgili olmaları çok muhtemeldir-Ögel

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
07-09-23
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
100. yıl marşı ve edebiyatımızın, sanatımızın geldiği nokta!
Online Kişi: 17
Bu Gün: 145 || Bu Ay: 10.392 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.781 || Toplam Tıklanma: 52.195.607