Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar) | Okunma Sayısı: 125 |
Liselerin 9. Sınıfları bu yıl başladı. Ders kitabıyla ilgili bir değerlendirme yaparak yazdıklarımızın isabetli olup olmadığını göstermek gerekiyordu. Bu amaçla 9. Sınıflar için hazırlanan Türk Dili ve Edebiyatı kitabını inceledim. Hemen söyleyelim. Atatürkçüler, seküler hayatı savunan toplum kesimleri, Program 1 yıl ertelensin diye Bakan Bey’e başvuran Güler Sabancı rahat olsunlar. 2024 ders kitabının önceki programa göre hazırlanan ders kitabından hiçbir farkı yok. Yani ortak metin ile ders kitaplarının kesişim kümesi boş. Diğer kitapların da bundan farklı olmadığından hiç şüphem yok. 2005’te yapılan Müfredat değişikliğinden bu yana 19 yıldır ne yapılıyorsa Türk Edebiyatı 9 onu tekrar ediyor. O kadar ki (üzerinde duracağız) metinler bile aynı. Önümüzdeki yılların Türk Dili ve Edebiyatı kitapları bundan farklı olmayacaktır. Türk eğitim sisteminin yarı yükünü alan Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde Kemalizm, paradigma, resmi ideoloji bakımından aleyhte hiçbir sorun yok. 2024, 9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabı bize “her şeyin yerli yerinde” olduğunu gösteriyor.
İlk eleştirimiz ders kitabı yazarlarına dair olacak. Ortaokul hatta ilkokul 5. Sınıf Türkçe kitaplarında yer alan Şevket Rado’nun “Tatlı Dile Dair”, Ömer Seyfettin’in “Forsa”, Refik Halit’in “Eskici” Sait Faik’in “Hişt Hişt” hikayelerini 9. Sınıfta Türk Edebiyatında tekrar öğrencilerin önüne getirmekle Maarif Modelinin esprisini örselediklerini söyleyebilirim.
Soru: Ömer Seyfettin’in “Seçilmiş Hikayeler” diye bir kitabı var mı ? Öyleyse niye birinci kaynaktan alınmaz metin? Öğrencilerin eser isimlerini sınav ve genel kültür için bilmesi gerekir. Bu da orijinal eseri zikretmekle olur.
Soru-2. “Musiki”nin anlamı “ müzik”; “bahar”ın anlamı ‘ilkbahar’; “raks”ın anlamı “dans” mı? Yabancı dilden geçen kelimeleri böyle mi öğretiyoruz?
“Eş anlam” ne zamandır sözlük anlam oldu? Eğer Maarif Türkçesi diye bir hedef varsa söyleyelim. Namık Kemal ile yan yana gelecek kelimeler “hürriyet ve millet”tir; “özgürlük ve ulus” değil.
Faruk Nafiz’in “Sanat” şiiri ve Necip Fazıl’ın “Sakarya Türküsü” ile ilgili yazılacak o kadar söz var ki. Takım elbise yapılacak kumaştan sadece yelek ve kravat çıkaran acemi terzi benzetmesi ile yetiniyorum. Bu metinlerin hiçbiri Maarif Modelini verecek şekilde ele alınmamıştır. Yazarları ve yayınevleri farklı, fakat bu metinlerle yazılmış en az 20 tane Türk Dili ve Edebiyatı 9. Sınıf ders kitabı sayabilirim. Ortaokulu da eklersek sayı iki katına çıkar. 20 senedir bu metinlerle işleniyor edebiyat dersi. Onlarca hikaye kitabı olan yazar ve şairleri, tek hikaye ve şiiri ile tekrar etmek ve öğrencileri bu birikimle liseden mezun etmek onlar adına ne acı !
Yazık olmuş metinler içinde en çok İstiklâl Marşı’na üzüldüm. Çünkü metinlerin tahlili, sorular ve etkinlikler Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin o çok tartışılan hedefi ile kaynaşmıyor, öğrencileri millileşmiş islamî kültür ile irtibata geçirmiyor. Şunu açıkça yazalım. Maarif Modeline karşı çıkanlar da, heyecanla selamlayanlar da ezbere hareket ediyor. Çünkü bu program İstiklâl Marşı’ndaki meknuz derin mânâ ile irtibata geçirmiyor, öğrencileri. Bunun için İstiklâl Marşı’nın kelime hazinesi ve anlam haritasının derinliğine inmek gerekir. Aslında İstiklâl Marşı’nın işlenişi 9. Sınıfta değil; 11. Sınıfta olması gerekirdi. Çünkü bu şiiri hissetmek için edebî bilgi ve zevk bir arada olmalıdır. Bu da ileri sınıflarda mümkündür. “İstiklâl Marşı’ndan bir şey anlamayan bizden bir şey anlamaz.”
Bu şiiri tam manasıyla işlemek için “100. Yılda İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif (TBMM Bilgi Şöleni)”, “Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklâl Marşı (İsmail Kara)”, “41 Dize 41 Yorum”, “41 Mısra 41 Çizgi (Hasan Aycın)” gibi kaynaklara bakmak gerekir.
Sadece İstiklâl Marşı ile ilgili açıklama ve yönlendirmelerde değil, diğer bütün metinler, açıklamalarında ve yönlendirmelerinde de kullanılan dil, söz varlığı tamamen seküler, manevi boyutunu kaybetmiş, ruhsuz bir Türkçedir. Bu kitapta adı “maarif”; muhteva “education” gibi çok acayip bir şey ile karşı karşıyayız. İstiklâl Marşı’nda “bu dörtlükte tema nedir” sorusu ve ayrılan boşluklar kesinlikle kafi değildir. Soru: Öğrenciler bu boşluklara ne yazarlarsa şiir doğru anlaşılmış olur neyi yazmazlarsa eksik veya yanlış olur? Öğretmen burada neyi esas alacak? “Milli mutabakat metni”ni böyle geçiştirmeyi kesinlikle kabul etmiyorum. Böyle bir işleyişle Türkiye Yüzyılına dair ümidvar olamayız.
Tiyatro türüne ait metni Necip Fazıl’ın ölmez eseri Yunus Emre’sinden seçmek varken Üstad’dan kat be kat sığ olan bir eserden seçmek niye? Dersin adı Türk Dili ve Edebiyatı ise metinlerin temsil gücü olan yazar ve şairlerinden seçilmesi esastır. Görüyorsunuz; müfredatı nasıl yaparsanız yapın ders kitabı yazarları onu kendilerine benzetiyor, içini boşaltıyor. Özel teşebbüsün hazırlayacağı ders kitapları bu çıtayı daha da aşağı çekecektir. Bundan dolayı ders kitapları ehil kalemler tarafından yazılmalıdır, dedik, bu konuda ısrar ediyoruz.
Yeni sistemin bütün ders kitapları bu anlayışla yazılmalı ve panel sistemi dondurulmalıdır. Devam ediyoruz. Maarif ufkundan uzak şekilde işlenen Yunus Emre’ye ait İlahi; Faruk Kadri Timurtaş, Gölpınarlı, Mustafa Tatçı, Burhan Toprak, Mehmet Kanar gibi akademik/ ilmî çalışmalar varken alan araştırmacısı olmayan bir yazarın derlemesinden seçilmiş. Niye?
Bilimsellik adına gerçekten büyük sorun… Maarif Modeli Müfredatına göre hazırlanan ders kitabının, 2005 programı ile arasında el ile tutulur hiçbir fark olmadığını söyleyebilirim İstenirse 2005 programına göre yazılan Türk Edebiyatı kitabı 2024 Türk Edebiyatı kitabı gibi dizayn edilebilir, resimlenebilir, kurgulanabilir. Bunun için program değişikliğine gerek yoktu ki.
Bu yeni kitabın en belirgin özelliği öğrencilerin işlerini çoğaltmasıdır. Çünkü kitap bütün işleri öğrencilere yüklemekte, “yazınız, araştırınız, karşılaştırınız, paylaşınız, söyleyiniz” yönlendirmesi ile öğretmeni kenara çekmektedir. Bu yoğunluk sebebiyle öğretmen ve öğrencilerden kitabın bitirilemediğine dair çok şikayet ve eleştiri gelecektir.
Eğer “değerler eğitimini” edebî eserin özgün kuruluşunu bozup karakterlerin çatışmasını değiştirip “değerler eğitimine hizmet edecek hale getirmelerinin istenmesi şeklinde anlayıp işleyeceksek yandı gülüm keten helva. Bu tam bir felaket olur. Edebi eser için böyle bir şey düşünülemez. Bu, edebi eseri araçsallaştırmaktır. Yazara haksızlıktır. Yazarın özgün eseri, müfredat uğruna düzeltilemez, bu yeniden yazımın sonu yoktur çünkü. Bunu öğrencilerden isteyemeyiz. Örnekleyelim. “Çalıkuşu”nun karakteri Kâmran’ın Feride ile çatışmasını değiştirmekle öğrencilere ahlâk, doğruluk, dürüstlük, sadakat, adalet aşılamış olmayız.
Kitapları cami görseli ile dolduracaklara söyleyelim.
Cami görseli herkese aynı değeri anlatmaz. Bunun için Yahya Kemal’in Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nda olduğu gibi camiye girmek gerekir.
2024 Türk Edebiyatı kitabının göze çarpan en belirgin özelliği ders defterini içinde taşıyor olmasıdır. Defterini içinde taşıyan kitap için en önemli eleştiri ayrılan boşlukların yetersiz olacağı konusunda gelecektir. Panel sistemi incelemesinde birçok kitap bu boşluklar sebebiyle yeterli puanı alamayacaktır, bunun da bilinmesi gerekir. Başka bir problem şu ki ÖSYM sınavları aynı dizgede (yazınız, söyleyiniz, karşılaştırınız vs) formatında olmayıp test sistemine dayanacağından öğretmen ve öğrenciler bu sündürülmüş klasik sistem ile; çoktan seçmeli test sistemi arasında kalacaktır.
Ve bu hususta reelpolitik galip gelecektir.
Başlıktaki “Değişirken aynı kalmak” sözünü sadece Kemalizm için değil metin çözümleme soruları için de geçerli olduğunu böylece göstermiş olduk.
Maarif Modeli Müfredat, Kemalist paradigmada bir değişiklik yapmamıştır. Buna karşılık madem Kemalizme (Atatürkçülük) anayasal ve yasal sebeplerle dokunamıyoruz o halde alternatif olarak millî, manevi, kültürel İslama âit kavramlarda bir artışa gidelim, terazinin bizim taraftaki kefesi biraz daha ağır bassın formülü geliştirilmiştir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli programların yaklaşım tarzı budur. Dolayısıyla Türk Dili ve Edebiyatı 9. Sınıf ders kitabındaki bu anlayış, (oranlar farklı olsa da) diğer “yeni” ders kitaplarında da farklı olmayacaktır. Bilinmelidir ki ders kitabı yazarları olur olmaz yere cami, ebru, hat resmi koyarak, “milli”, “manevi”, “ahlâk”, “doğruluk, adalet, saygı” vs gibi kelimeler zikrederek bir program maarif programı olmaz. Nitekim bu kitap da olmamış. Yazarlar “Kubbeler” şiirindeki “camiye girmeden” hattı, Yesarizade’yi, lafza- i celali, mihrap ve minberi görmeden kabukta (şiirin şekil çalışmasında) oyalanıyor. Atılan taş, kurbağayı ürkütmüyor.
Sözün özü; programlar değişmesine rağmen ders kitapları değişmemiş, aynı kalmıştır. Bu aynı kalıştan tamamen kitap yazarları sorumlu değildir; çünkü onlar “biz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredat ne diyorsa onun kitabını yazdık” diyecekler.
Bu müfredatın gerçekleştirmek istediği manevi (kültürleşmiş İslamî) değerlerle ilgili getirdiği yeniliklere özel olarak değinmek istiyordum fakat fark edilir bir manevi değer göremediğimi belirtmek isterim. Bir örnek beni çok şaşırttı. Çünkü ele alınan kültürleşmiş İslami değerlerin (aşk, sadakat, çalışkanlık, şefkat, dürüstlük, sorumluluk, adalet) Çalıkuşu romanı üzerinden kazandırılmak istenmesi başlı başına sorunlu bir yaklaşım. Zira bulunması istenen toplumsal değerleri reddeden bir romandır “Çalıkuşu”. Reşat Nuri, ilk baskısında yer verdiği kültürleşmiş İslami değerleri Cumhuriyet sonrasında değiştirmiş ve eser “cumhuriyet kadını” gibi sınırları belli olmayan bir tipi öne çıkarmanın ürünü olarak kalmıştır.
Bu makaleyi erken bir uyarı olması düşüncesiyle yazdığımı söylemek isterim.
Tespitimiz şudur: Bu kitapta hasretini çektiğimiz ve nihayet kavuştuk diyebileceğimiz bir Maarif ufku yok. Beklenti içinde olanlar adına gerçekten üzgünüm. Daha çok ve daha uzun yıllar üzülmek istemiyorsak aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemekten vazgeçmeliyiz.
Ne yapılmalıdır sorusuna tek cevabım olacak. Daha önce bu sayfada yayınlanan öneriler makalesine tekrar bakınız diyorum.
Sadece Türk Edebiyatı kitabı mı böyle, diğer branşlarda yazılanlar nasıl, bunun da benzer bir karşılaştırma ile incelenmesini ehlinden beklediğimizi söylemek isterim.
Yazar: Kamil Yeşil |
03-10-24 |
||
E mail: tyb.org.tr | Tweet | ||