HALEB'E DUÂ

HALEB'İ UNUTMA, UNUTTURMA!

Duâ da edemiyorsan, Müslümanlığını gözden geçir...

NOT: Halep düştüğü günlerde bu site duyurumuzu uzun müddet sâbitlemiştik. Şimdi yine vakti geldi.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 142
Yazar: Mustafa Kutlu
KALEME VEDA

KALEME VEDAOrtaokulda okuyan torunlarımın yazısı berbat. (Artık ortaokul yok, anlaşılsın diye yazdım). Annesine, babasına söyledim, nedir bu dedim; cevaben okullarda artık pek yazı yazılmadığını, yazının güzeline çirkinine bakılmadığını, esas işlemlerin dijitalde gerçekleştiğini; çocukların eğitiminin merkezinde “test çözmek” olduğunu söylediler. Ne yani, dedim “güzel yazı” dersi de mi yok? Ohoo baba, o senin zamanındaymış, dediler.

Vay be!

Hakkında sûre inmiş olan “kalem”, devrini tamamlamış haberimiz yok.

Herhalde zaman sonra öğretmen akıllı tahtaya yazacak, yazı ânında öğrencinin tabletine aksedecek. Defter-kalem, gitti gider.

Oysa biz, ilk mektepte hokka (içinde mürekkep olan, sallansa da dökülmeyen bir kutu) ve kalemle (ucu çelik, sapı uzun bir kalem) ne günler geçirmiştik.

“Harita Metod Defteri” denilen A4 kâğıdı ebatlarında kareli veya yazı için özel çizgili defterlerimiz vardı.

İlk mektep üçüncü sınıftan itibaren bu defterlere önce alfabenin tamamı, hem büyük harf hem küçük harf yazılırdı. Daha sonra öğretmenin verdiği bir cümle aralıklı harflerle (ki daha sonraları bunları birleştirip, el yazısı dediğimiz asıl yazıya geçiliyordu) defalarca yazılarak tekrar edilirdi. Sayfalarda en küçük mürekkep lekesi olmasın denirdi.

El yazısına geçtikten sonra bu defterlere ünlü şairlerimizin ünlü şiirleri kaydedilir, bu şiirler ezberlenirdi.

Şiir sevgisi böylece devam edip uygulama; ortaokulda ve lisede her öğrencinin kendi zevkine göre seçtiği şiirlerle dolan (hatıraları olan) birer “şiir defteri”ne dönüşürdü.

(Resme istidadım olduğu için çok güzel yazı yazardım. Şimdi elimde Parkinson var, yazım bozuk, ne yazık.)

Ben öğretmenliğimde (Bundan elli sene önce altı yıl lise edebiyat hocalığı yaptım) bu “şiir defteri” geleneğini devam ettirmiştim. Önce beğendiğim bazı şiirleri tavsiye ediyor, sonra öğrenciyi kendi zevkine bırakıyor, şiirle alâkasını ölçüyordum. Şiirle alâkası olmayan edebiyat dersinin çek kuyruğunu.

Yazı, icadından bu yana insan hayatında çok önemli bir yer tuttuğu için, onun taşa, mermere, tuğlaya, kil tabletlere ve nihayet “kâğıda” geçirilmesi de bir o kadar mühim olmuş, bu sebeple yazılan metin kadar onu yazmak da sanat seviyesine ulaşmıştır.

Güzel yazı, hat sanatı, kaligrafi uzun bir konudur.

İnsanoğlunun “kalem muhabbeti” ciltler dolusu hatırayı barındırır.

TRT 2’de Erkan Şimşek’in yaptığı “Edebiyat Dünyası” adlı bir program var. Gerek dekoru, gerek bölümler arasında yer alan grafikal unsunlar, bölümlere verilen hususi emek ile program göz dolduruyor. Buna Erkan Şimşek’in sunumunu, konukları ile yaptığı konuşmaların olgunluğunu katın program benzerleri arasında öne çıkıyor. Bu programların birinde bir Azerî şair-yazar-gazeteci konuk edildi: Raşit Mecit Bey.

Mecit Bey esasen şair, ancak çıkardığı “365” adlı günlük gazete (bu adı yanlış yazmış olabilirim ama her halükârda rakam idi) ile gündem oluşturuyor, edebiyatın ve basının meseleleri üzerinde duruyor.

Şiirlerini günün mâna ve ehemmiyetine, kendi duygu durumuna göre telefona okuyor ve sosyal medyada yayımlıyor. Bazı yazılarını da aynı yoldan neşrediyor. Bu yazılarından oluşan bir de kitap yayımlamış; adı “Kalemsiz Yazılar”. Al işte, ben size “kaleme veda” dememiş miydim.

Yazılarımı deftere veya kâğıda yazıyorum. Bilgisayara elimi sürmedim, cep telefonum yok, sosyal medyadan haberim yok. Bunları marifet imiş gibi yazmıyorum. Teknoloji ve onun eseri olan dünyanın berisindeyim.

Bu iyi mi acaba?

Geçelim. Sözü şuraya getireceğim: Bana söylenenlere göre şair ve yazarlar ürünlerini artık sosyal medyada yayımlıyorlarmış, etkisi ânında meydana çıkıyormuş.

Bu uygulama içinde bulunduğumuz “haz ve hız” çağına çok uygun. “Özgürlük, hemen şimdi”.

Fikrim şu: Teknoloji insanı yönetiyor. İnsan teknolojiyi yönettiğini sanıyor. Teknoloji sonunda kalemi elimizden aldı. Sümerlerden bu yana kullandığımız kalem rafa kalkıyor. Ardından ağıt yakalım mı?

O artık Nabi Avcı ile Muhittin Şimşek gibi kardeşlerimizin emin ellerindedir.

Ey kalem! Nur içinde yat.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Kutlu
06-11-24
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KALEME VEDA
Online Kişi: 11
Bu Gün: 189 || Bu Ay: 3.185 || Toplam Ziyaretçi: 2.353.973 || Toplam Tıklanma: 54.249.402