Eğer öyle düşünüyorlarsa aslında ilginç bir durum çıkar ortaya. Yani çok büyük bir inançla bağlı oldukları tek parti siyasetçilerine böyle bir hareketi yakıştırmıyorlar. Yani bir başka açıdan CHP’nin böyle bir hareketi asla onaylamadığını, ona böyle bir hareketi isnat etmenin hakaret olduğunu düşünüyorlardır. Bu iyimser bakış tabii, yine de ilk Kemalist kuşak ile son Kemalist kuşak arasında bu kadar bir farkın oluşmuş olması enteresan bir durumdur.
Ancak tarihi veriler kabak gibi ortada: Kur’an gerçekten yasaklandı, camilerin önemli bir kısmı kapatıldı bir kısmı ahıra veya başka alanlara dönüştürüldü, ezan susturuldu, İmam-Hatipler kapatıldı, Müslüman halka savaştıkları ve yurttan kovdukları düşmanın serpuşu zorla giydirildi, bu halk her alanda kendi savaştığı düşmanına benzemeye mecbur bırakıldı. Bunların hangi biri inkâr edilebilir? Bırakın inkâr etmeyi, bu konuları hatırlatmayı, üzerinde düşünmeyi bile ortalığı velveleyi vermek için yeterli sebep gören bir tabu saltanatı hemen ses veriyor.
Yusuf Tekin’in bir yerde söylediği bu sözler üzerine CHP’nin bütün tabu muhafızları bütün bağnazlıklarıyla harekete geçip linçe koşmuş. Böylece tekrar kimin ne düşünülemeyen alanları olduğu bütün açıklığı ve ibretliğiyle görünmüş.
Yusuf Tekin laikliği kategorik olarak karşı çıkmıyor halbuki. Dünyanın her yanında laiklikten anlaşılan anlam içeriğini ve standardı ortaya koymuş sadece: tüm vatandaşların dini inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasıdır. Tabu muhafızları sosyal medya linciyle yetinmemiş bir de mahkemeye koşmuşlar. Aslında belki iyi olur, bu sayede CHP’nin bu alanda yaptıkları mahkeme sürecinde değerlendirilmiş olur, yargılanan Yusuf Tekin değil tam da bugün CHP’ilerin bile partilerine yakıştırmadığı bu unutmak istercesine utanılası icraatları olur.
Gerçekten utansalar ve unutmak isteseler aslında “milli birlik-beraberlik” adına biz de unutmalarına yardımcı olurduk, yüzlerine vurmazdık her vesileyle. O kadarlık bir nezaketimiz vardır evelallah. Ne var ki bu konuda ne utandıkları var ne de her fırsatta aynı kıymeti ortaya koymaktan geri durdukları.
Yusuf Tekin’in tam da safları birleştirmekten bahsedildiği bugünlerde böyle bir konuyu açmasının doğru olmadığını söyleyenler galiba konuyu gerçekten onun açtığını sanıyorlar. Konu hiçbir zaman kapanmadı ki. Hiç ara verilmeksizin AK Parti döneminde bile eğitimimiz Cumhuriyet tarihi konusunda olabildiğince ideolojik hatta mitolojik olmaya devam ediyor. Konu eski ama etkisi ve etkinliği hala her gün her saat tekrarlamaya devam ediyor, olduğu için lakayt kalmanın daha büyük bir vebal oluşturduğu bir noktadayız. Biz susup bu ayıplarını unutmalarına yardımcı olsak bile kendilerini her gün yeniden hatırlatmaktan hiç geri durmuyorlar.
Bırakın 75-100 yıl önce yaşananları daha 14 yıl önce bu ülkede aynı sömürgeci-sömürgeleşmiş tıynetle başörtüsünü yasaklamış olduklarını, İmam-Hatip okullarını kapanma noktasına getirdiklerini ve bu okullardan mezun olanları katsayı uygulamasıyla üniversite okumaktan menettiklerini, 15 yaşına kadar Kur’an dersi alınmasını yasakladıklarını bile inkâr edebiliyorlar.
Dediğim gibi, banallıklarını, cahilliklerini, tarih konusundaki mitolojik-ideolojik evhamlarını bize de çocuklarımıza da her gün ısrarla ve zorbalıkla dayatmaya kalkışmasalar, sizin dininiz size der, ne kadar kör kütük taptıklarına hiç bakmadan biz de işimize bakardık. Oysa biz “dininiz size” desek de onlar “hayır sizin dininiz size değil, bizim dinimiz de size” dayatmasına devam ediyorlar.
Yusuf Tekin çok doğru söylemiş, zamanında söylemiş ve az bile söylemiştir. Temsil ettiği sadece kendi görüşleri değil, sürekli olarak nazlandırılarak faşizan bir makama yükseltilip orada sürekli beslenen haksız otoriterliğe karşı çıkmanın münasip olmayan bir zamanı yoktur.