Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar | Okunma Sayısı: 188 |
Batı’dan insanlık, aydınlık beklenmez. Çünkü Batı; karanlıktır, kaypaklıktır. Batının tarihi, bir fitneler ve katliamlar tarihidir. Batı’da İslâm düşmanlığı bir hastalık olup, tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır. Batı’nın hedefi; Müslümanları dinlerinden, imanlarından döndürüp kâfir yapmaktır. Rabbimiz uyarıyor:
“Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara Sûresi/ 217)
Tarih boyunca Batının ötekisi hep İslâm ve Müslümanlar olmuştur. Batı’da İslâm karşıtlığının icat edilmiş dili, İslamofobidir. İslamofobi kavramı, ilk kez 1910 yılında Fransa’da sağlıklı olmayan İslâm korkusunu ifade için kullanılıp, 1997’de İngiltere’de terimleştirilmiş ve 11 Eylül 2001 saldırıları ile tedavüle sokulmuş yabancı ve yalancı bir kavramdır. İslam Düşmanlığı terimi, ilk kez Haçlı Seferleri’nden sömürgecilik devrine kadar Avrupa ve Müslüman dünyası arasında mevcut olan sayısız çatışmalar sebebiyle, bu dine karşı olan olumsuz yaklaşımı anlatmak amacıyla, 1922 yılında Oryantalist Etienne Dine “Batı’nın Gözünde Doğu” makalesinde kullanır. Uzun yıllar hatırlanmayan bu ifade, 20. yüzyılın sonlarında geniş şekilde kullanılmaya başladı. 1997 yılında, nüfusun tüm tabakalarına mantıksızca, İslam’a karşı anlaşılmaz korku ve nefret aşılayan “Runnymede Trust” adlı Birleşik Krallık’taki araştırma merkezinin “İslâm Düşmanlığı: Herkes için Çağrı” adlı raporuyla siyasi terminolojiye dâhil oldu. Söz konusu belgede İslam, Batı’dan farklı değil, onun gerisinde kalan bir kültür olarak açıklandı. İslâm kültürü ise alternatif fikre düşman, diğer kültürlere tehlike olarak gösterildi. 11 Eylül 2001 saldırıları bir dönüm noktası oldu. Bu andan itibaren İslam düşmanlığı kavramı dünya basınının ve siyasetçilerin diline düştü. Sonraki yıllarda bu terim Batı toplumunun onulmaz hastalığına dönüştü. Şimdilerde İslam düşmanlığı, İslam dininin kabul edilmemesi, Müslümanlara karşı ayrımcılığı takdir eden, korku üzerine kurulu düşünceyi tecessüm ettirse de, birçok uzman bunu “düşman” arayışında olan Batı kültürünün “başarılı” bir uydurması olarak yorumluyor. İslâm ve Müslüman düşmanlığı yüzyıllardır Batı toplumlarının özelliği olmuştur. İslamofobi, İslam›a karşı önyargılar ve Müslümanların şeytanlaştırılması olarak tanımlanabilir. Bu durum genellikle medyada olumsuz tutumlar, ayrımcılık, fiziksel taciz ve karalama şeklinde kendini göstermektedir.
Batı; baskıcıdır, istilâcıdır, talancı ve yalancıdır. Batı’nın hiçbir şeyine güvenilmez. Batı, varlığını insanlığa ihanet etmek üzerine bina etmiştir. Batının güvenlik için icad ettikleri bütün kurumlar, insana ve insanlığa ihanet etmek için var olmuşlardır.
İslâm topraklarında terör ve vesâyet üreten sapkın ideolojiler, kaos, şiddet, ekonomik kriz, cinayet ve askerî darbeler, NATO’nun kontrol araçlarıdır. NATO zannedildiği ve lanse edildiği gibi bir güvenlik örgütü değildir. Aksine küresel Siyonizm lehine güvenlik açığı üretmek ve güvenlik açığı üzerinden dünyayı Siyonizm’e bağımlı hale getirme misyonuna sahip bir terör örgütüdür.
İslâm düşmanlığı, uzun vadeli Avrupa stratejisidir. Avrupa’da yüzyıl önce Yahudilere yapılan soykırım, bu kez Müslümanlara karşı yapılıyor ve bu soykırımı yapanlar Küresel Terör Devleti Amerika meclisinde ayakta alkışlanıyorlar. Batı; hakikat düşmanıdır, insanlık düşmanıdır. Batı, kendine boyun eğmeyeni cadı kazanlarına atar, engizisyon mahkemelerindeki işkencelerle ve fırınlarda ateşlerde yakar. Tarih bunun şahididir.
Batı’da yazılan, Batılılar tarafından yazılan bütün eserlerde kötü olanlar hep Müslümanlardır. Batı, Müslümanlara hür insan gözüyle bakmaz. Batının nezdinde Müslümanlar Batı kültürünü tüketen kölelerdir. Müslüman korkusu ve nefreti, Batının bütün hücrelerine yayılmıştır. En önemli yazarları çizerleri, Cervantes’in bütün eserlerinde en kötü kişi Müslümandır.
Batı’nın tanımlayıcı tek özelliği; ilkesizliktir. Batı; özgürlük, insan hakları gibi putları kendisi icad etmiş, kendisi kutsamış ve acıkınca kendisi yemiştir. Filistin’de, Gazze’de gerçekleşen soykırıma karşı Batı’nın sergilediği tavır, soykırımcı Siyonist İsrail’e sağladığı yardım, Batının diktiği putları acıkınca yiyen putperest olduğunun kanıtıdır. Batı’ya has olan, sabit ve değişmez tek bir şey var o da kesintisiz devam eden İslâm düşmanlığıdır.
Yazar: Mustafa Çelik |
22-01-25 |
||
E mail: yeniakit.com | Tweet | ||