HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 162
Yazar: Ali Osman Aydın
Sahibinin sesi gazetecilere sağlam ayar

Sahibinin sesi gazetecilere sağlam ayar Oytun Erbaş’ın Fatih Altaylı, Ece Üner, Cüneyt Özdemir, Özlem Gürses gibi isimleri topa tuttuğu videoyu izledim.

Bence Oytun’un bu tavrı cesurca ve medyadaki çok önemli bir probleme işaret ediyor. Maalesef bu problemin üzerinde yeterince durulmuyor.

Medyada bazı isimler var, bu isimler “gazeteci” kamuflajıyla her gün toplumun kimyasını bozacak şeyler üretiyorlar. Yalan söylüyorlar mesela. Utanma duyguları olmadığı için rezil de olmuyorlar. Panik oluşturuyorlar. Meseleleri çarpıtıyorlar. İyi şeyleri kasten kötülüyorlar ki, bu bence çok ama çok çirkin bir şey.

TUSAŞ’ın KAAN’a dair ürettiği ilk malzemenin görüntüleri sosyal medyada paylaşılınca bazı gazeteci kılıklıların nasıl alay ettiklerini hatırlıyorum.

Siz milyarlarca dolar yatırım yapıyorsunuz, binlerce mühendis-personel çalıştırıyorsunuz, gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz… Gazeteci adında birileri çıkıp, oturdukları yerden bununla alay ediyorlar. Yapılan işi, verilen emeği, ortaya çıkan şeyi aşağılıyorlar. Ve insanları da aynı şeyi yapmaya teşvik ediyorlar. Ülkesini seven insanlar için bunlar kabul edilemez şeyler!

Deprem bölgesine gidiyorlar, “AFAD enkaz altındakilerin çıkarılmasına izin vermiyor” diye yayınlar yapıyorlar. Etkileşimi aldıktan sonra da “pardon” diyorlar.

Depremde enkaz kaldırma çalışmaları sürerken “Baraj yıkıldı” yalanı atıp, kitlesel bir panik oluşturuyor, sonra “pardon” diyorlar.

KAAN’ın pistteki ilk gidişi için, “motorla mı gidiyor, yoksa tekerleklerine motor mu koymuşlar” diyordu Altaylı, KAAN’ın üzerinde de vileda sopası olduğunu söylüyordu müstehsi bir şekilde. Bu konuda kendisini eleştirenlere de “aptal” diyordu.

Hayır hayır! Bu yapılan gazetecilik falan değil.

Altaylı ve benzerleri, bunlar gazeteci değiller. Yaptıkları provokatörlük! Açıkça provokasyon yapıyorlar. Halkı kışkırtmaya, insanları psikolojik yıkıma uğratmaya çalışıyorlar. Etki ajanlığı yapıyorlar…

Bunların gece gündüz devam eden propagandaları yüzünden, varolan sorunları büyüten gençler ülkelerinden nefret eder hale geldiler.

Oytun Erbaş gibilere duydukları husumetin altında yatanın ne olduğunu söyleyeyim size. Erbaş, “Bu hükümet olmasaydı Anadolu çocukları bilim adamı olamazdı” demiş vakti zamanında.Altaylı ve Ece Üner gibi fanatik tiplerin bu tür ifadeleri hazmetmeleri, Türkiye’de olup biten herhangi bir güzel işi sindirmeleri mümkün mü? Hızla düşman kesilmişler Erbaş’a.

****

İşin bir başka boyutu da şu ki, bu insanlar yaptıkları provokatörlükten para kazanıyorlar. Hem de inanılmaz yüksek paralar. İnsanları ülkeden nefret ettirerek son derece lüks hayatlar yaşıyorlar.

Altaylı ile ilgili Oytun Erbaş’ın söylediklerine kulak verelim:

"İnsan hakları derneği başkanı bir hanım için, 'gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim' diyen, topluma cinsel tacizi tavsiye eden bir insan sevgili Fatih!

Çok korkunç bir adam bu Fatih! Psikiyatri tedavisi almalı, ilaçlık bir adam bu! Bu şekilde laflar eden bir adamın cezai ehliyeti olamaz. Birçok yeri aramıştır benim için, bir sürü yetkiliyi.. Görevimden alınmam için.. Bunu yapan ikinci isim de Ahmet Hakan'dır. ‘Yok edin, görevine son verin’ demişler, çünkü ben onların işine gelmiyorum. Çok tehlikeli insanlar bunlar. Bunlar Türkiye’nin beka sorunudurlar. "

Eğer Oytun Erbaş’ın söyledikleri doğruysa bunlar göründüklerinden de kötü insanlar! Bir insanı görevinden aldırmak için uğraşmak, hele ki, Oytun Erbaş gibi bilimsel çalışmalar yapan biri için böyle bir kulis faaliyeti yapmak tam bir canavarlık.

Bu şahısları beka sorunuymuş gibi lanse etmek, fazla ciddiye almak olur ki, doğru olmaz bence. Ama “zihniyet” olarak bu zihniyetin beka sorunu olduğu konusunda Erbaş’la aynı fikirdeyim. KAAN’la ve arkasında harıl harıl işleyen ekosistemle alay eden onu aşağılayan bir güruh, evet beka sorunudur!

Ürettiğimiz yüksek teknolojilerin İsrail’de, Yunanistan’da rahatsızlık uyandırmasını anlarız. Ama bunu, onların bize olan düşmanlıklarına veririz. Ya bunların düşmanlığını neye vermeli?

***

Bugünlerde Altaylı’yı rehber edinmiş genç insanlar bu “taciz” ifadesine dikkatle bakmalılar. Ne tür bir canlı, bir kadını taciz edeceğini, etmezse namert olacağını basın yoluyla ilan eder! Sonra da kadın haklarından, medeniyetten bahseder?

Şu sözleri de çok önemli Erbaş’ın: “Bu ülkede bilim ilerliyor ama Fatih Altaylı’ya, Ece Üner’e, Cüneyt Özdemir’e rağmen ilerliyor. Bunlar hiçbir bilimle alakası olmayan, hiçbir tahsili olmayan, sadece ağızlarından lağım saçan, Anadolu çocuklarının karşısında olan küfür erbabıdırlar. ”

Bu ülkede bilim neden birilerine rağmen ilerlesin ki? Ben bunu anlayamıyorum! Neden normal bir şekilde ilerleyemesin bu çalışmalar, yoksa işgal altındayız da düşman kuvvetleri mi engel oluyor? Nasıl olur da Anadolu çocukları bilim yapmak isterler de ismi Fatih, Cüneyt, Ece olan birileri onlara maddi manevi engel olmak için psikolojik harp taktikleri uygularlar?

Şuraya bakın, Erbaş o kadar hırslanmış ki, ileride bir gün ödül alırsa, “Size rağmen biz bu ilacı yaptık!” diyeceğim diyor.

Erbaş bu işe ilk başladığından beri o malum zihniyet tarafından baskılandığını anlatırken, “ ‘Senin ne işin var bilim adamı olmakla, sen git köyüne doktorluk yap' demişlerdi. Bunlar aynı zihniyet ürünleriydi. Ama ben yılmadım” diyor.

Ve şunu da ekliyor: “Türkiye'de vesayet bitmiştir. Artık bu ülkenin gerçek sahibi Anadolu’nun bağrından çıkan, çok iyi dil bilen tahsil yapmış çocuklardır.”

1908’de Mahmut Şevket Paşa ile temelleri atılan askeri diktatörlük 2016 yılında tamamen çöktü. Bu yapı ise askeri vesayet döneminin son kalıntısı. Türkiye bu leş yüklerden de kurtulacak inşallah!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
29-01-25
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Sahibinin sesi gazetecilere sağlam ayar
Online Kişi: 17
Bu Gün: 262 || Bu Ay: 7.996 || Toplam Ziyaretçi: 2.408.736 || Toplam Tıklanma: 55.039.239