ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MEKTEP (Talebe Yazıları)
Okunma Sayısı: 4072
Yazar: A. Tunahan Şimşek
YILBAŞI - UYDURUK MORUK

(Alavere Müslümanlık - Dalavere Milliyetçilik)

Haldun Taner demiş ki: "Bizim çocukluğumuzda Noel ve yılbaşı gâvur bayramları idi."
Peki, şimdi?... Noel ve yılbaşı aynı zamanda bir Türk bayramı hâline gelmedi mi? Haldun Taner’in ihtiyarlık devresinde belki değildi ama şimdi böyle…
Her yıl aralık ayından itibaren duyarız o cartlak sesleri. Her yıl ayarlanır bir ay öncesinden mekânlar. Her yıl dükkânların camlarına yapıştırılan saçma sapan yazılar, süsler: taklit, israf, sefahat, câhillik... Eğlenmek (!) için bahâne arayanlar, atladılar o sefahat ve rezâlete. Ne olurdu kendi an’anelerimize de böyle sahip çıksak... Ağızlarına aldıkları, kurbağa diline benzeyen, başlarına taktıkları, huniyi andıran şapka dedikleri saçma sapan, bir o kadar da aptalca oyuncaklarıyla ne kadar berbat göründüklerini fark edemiyorlardı. Fakat yine de kör bir inatla devam ediyorlar bu gâvur âdetini kutlamaya. Aynaya bakıyorlardı. Kendilerini görüyorlardı ama derine inemeden görüyorlardı kendilerini. Çünkü o derinleri görecek göz yoktu onlarda. Çünkü o gözleri her şeye sığ ve sathî bakmaya alıştırmışlardı. Ve bu hâllerinden bîhaber olarak yaptıkları şeyleri modern, medenî, çağdaş olmak zannediyorlardı. Kendimize âit, millî duygularımızı her defasında yenileyen o güzelim âdetlerimizi, tabiri câizse öz evlâdımızı reddettik; ama elin gâvurunu bağrımıza bastık. Yıllardır elimizden geleni yapıyoruz yabancılara benzemek için ve bununla birlikte kör gözlerle milliyetçi olduğumuzu söylüyoruz o cartlak seslerle.

İşin dinî tarafının da olduğu şüphesizdir. “Şüphesizdir” diyorum; ama bizler bunu şüphe olmaktan çıkardık, hattâ reddettik. "Müslümanım" demek kolaydı; fakat bunu söyleyenlerin kendi kitaplarında yazanı reddetme gibi bir lüksleri var da ben mi bilmiyorum? Oh ne âlâ... Sen git, orada burada, yok ben şuyum, yok ben buyum de. Ondan sonra işine gelene uy, işine gelmeyeni reddet. Yok öyle bir dünya benim saf câhillerim... Bunlara sen Müslüman değilsin deseler "Hâşâ ve kellâ! Biz elhamdülillâh Müslümanız..." demesini iyi bilirler. Ama yılbaşını kutlamayı, çam ağacı alıp evlerini süslemeyi, hindileri mideye indirmeyi çok iyi becerirler. Şimdi ortada bir tezat yok mu?

Bildim bileli şu Noel ile yılbaşı birbirine karıştırılıp durulur. Noel, Hristiyanların dinî bayramıdır, yılbaşını kutlamak ise Noel’in devamı mâhiyetindedir. O hâlde biz neden onlara benzeyelim ki? Açalım gözlerimizi, ortada görülmeyecek bir şey yok. Biz başkayız, onlar başka... Eğer aynı olsaydık bizim Ramazan ve Kurban Bayramlarımız onların da mübârek günleri olmaz mıydı?

Bizim hicrî yıllarımıza ne oldu? Acaba hangi hicrî senedeyiz? Onlardan neden bihaberiz?.. Bizler hangi hicrî yıla şımarıklıkla kadehler kaldırıp sarhoş olarak, sapıtarak, kumar oynayarak, kısacası her türlü rezilliği yaparak girmişiz? Yok öyle bir şey. Arif Nihat Asya'nın da dediği gibi, o yıllar efendi yıllardı... Çok kötü bir şey daha var aslında. O da hicrî yıldan bîhaber olmak. 1432 yılındayız; ama kimler bunu kutladı? Televizyonlarda, gazetelerde, dükkânların camlarında neden yazmıyordu? Bunlar böyle işlere meraklı değil miydi? Soğan gibi soymuşlardı bizi, ellerimizde bir dinimiz kalmıştı; şimdi onu da alacaklardı. Kendi kutlamalarını, dillerini velhâsıl dinleri hâriç her şeylerini içimize sokmuşlardı. Bir dinimiz kalmıştı, ona da sıra gelecekti bu gidişle. Buna ne denirdi? Yoksa şu meşhur misyonerlik mi? Aynen öyle… İşte tehlikeli misyonerlik ideolojisi, bu noktada tehlikeli oyunlarını sahneliyordu; ama kimsenin ruhu duymayacak şekilde…

Mehmet Çınarlının “Yılbaşı Düşüncesi” şiirinde belirttiği gibi dışarda tek bir ağaç bırakmayıp yılbaşlarında evlerimize çam fidanları dikmek ve hediyeleşmek – ne yazıktır ki – millî kültürümüz hâline geldi…

Peki biz Noel Bayramı’nı niçin kutluyoruz? Noel Bayramı’nı kutluyorsak da bu nasıl kutlama? Noel kutlaması 25 Aralık’ta Hz. İsa Peygamber’in doğumu olarak bilinir. Ama bir peygamberin doğumunu ayyaşlıkla nasıl kutlayabiliriz ki? Neden nefsimizin köpeği oluyoruz her defasında? “Yemin ederim ki, nefsin isteklerine uymak, sâhibine uzun süren sıkıntı bırakır.” diyen Hz. İsa’yı bildiğimizi mi zannediyoruz? Yok efendim, mühim olan niyetmiş… O zaman Hıristiyan namaz kılsın ve “Yahu sen n’apıyorsun?” diyen din kardeşlerine “Bir şey yok canım; mühim olan niyet…” desin... Ne diye onların dinine mahsus bir şeyi onlarla aynı zamanda, aynı şekilde yapıyoruz? Mademki onlara benzemiyoruz o zaman ne diye yılbaşı kutlamalarında hediyeleşip, evlerimizi ağaçlarla süslüyoruz? Yoksa daha bunun Hıristiyanlığa mahsus bir şey olduğunu bilmiyor muyuz? Hadi bunları geçtim… Noel Bayramı falan kutlamıyoruz. Peki, o zaman evleri çam ağaçlarıyla süslemeyi ve hediyeleşmeyi neden her yıl aralık ayında yapıyoruz? Nihâyetinde bunlar Noel Bayramı’na ait şeylerdir.

Bir de her yıl 1 Ocak tatil olur ya… Tabii, millet içecek sabahlara kadar, ertesi gün nasıl işe gitsin ki? Sabahlara kadar hoplayıp zıpladılar, yoruldular. Peki Berat Kandili'nde veya Kadir Gecesi’nde namaz kılıp Kur'an okuyarak yorulmuş olan Mü'minler yorgunluklarını nasıl atacaklar? Bu günler neden tatil değil, sabahlara kadar ibadet edenler ne yapsın o zaman? Nerede adâlet?...

Uyduruk Moruk

Bu kutlamaların bir sembolü vardı. Hani şu küçük çocukların hayran oldukları yaşlı, melek görünümlü bir şeytan var. Neredeyse bütün çocuklar ona hayran. Bizim çocuklarımız kime hayran? Bunu hiç araştırdık mı? Her yılbaşı kutlamalarında her yerde gördüğümüz oyuncaklarını, resimlerini hatta onun kılığına giren insanları görmekten bıkmadık mı? Nerden geldiği belli olmayan, çocukların Nasreddin Hoca’dan çok hayran oldukları ihtiyarı içimize sokan kimdi? Yoksa bu saçma sapan batı özentiliğimizle biz mi soktuk kendi içimize? Neden ortalıkta Nasreddin Hoca hiç yokken, her yerde o moruk var? Janjanlı oyuncaklarıyla çocuklarımızı kandırmasını iyi bilen, hırsız gibi bacadan giren bu edepsiz kimdir? On tane geyiğin arkasına geçip, oyuncaklarıyla ortalıkta uçuşan bu görgüsüz kimdir? Yoksa Arif Nihat Asya’nın dediği gibi Haçlı Seferleri’nden kalma bir kılıç artığı mı? Yine üstâdın dediği gibi o zamanlar silahla giremediği yerlere şimdi beyaz sakalıyla, saygılar ve sevgiler toplayarak mı girebiliyor? Evet, muhtemeldir. Ne güzel de tespit etmiş üstâd!.. Bizim hocamız her zaman doğru yolu gösterip, alnımız ak bir şekilde alın terimizle kazandıklarımızın mükâfatını almamızı öğütlerken bu gâvur bize tembelliği alıştırıyor. Yılbaşının sembolü hâline gelen bu hayalî kahraman, artık kültürümüzün bir parçası oldu.

Âh Nasreddin Hoca… Bunları söylediğim için kendimden utanıyorum ama bizler seni öldüğün gün yok ettik ve gâvuru öldüğü gün dirilttik… Şimdi bunu kadehler kaldırarak, kahkahalar atarak kutlamaktayız. Çünkü bizler kendi kültürümüzü yok edip, özendiğimiz kolpa bir kültüre kapılarımızı açtık. Şimdilerde çay kahve içip koyu bir sohbete daldık…

Makaleme, görüp de ders çıkarmasını; işitip de araştırmasını; söz söyleyip de tatbik etmesini bilenlerden olmamız umudu ve bir hâdis-i şerifle son veriyorum: “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.”

Yazar: A. Tunahan Şimşek
31-12-10
E mail: ahmettunahan_1453@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 3
Rabia ERKAN
......
Tarih : 04-01-11

Farkettiyseniz yorumuma başlık eklemeden devam ediyorum şahsi görüşlerimi bildirmemdeki en büyük etki şu Yılbaşı denen mereti bütün herkesin kutlaması... Görüşlerine gerçekten saygı duyuyorum ve kelimelerinin de arkasında olduguna inanıyorum... Yılbaşı demişiz... Neyin yılbaşı ? Bizler de gavurlarınki gibi neden aynı gün eğlenceler düzenliyoruz ? Daha da doğrusu Biz Neden Bu zamanı kutluyoruz?? Onlarda bizim Dini bayramlarımızı kutluyorlarmı da biz onların bayramlarını kutlama gereksinimi duyuyoruz?? Hayır... Biz gittikçe çirkinleşen bir millet olma yolundayızz... Şahsen ben bunların hepsine karşıyım.. Tek dediğim kelimem ise 7 yahudi bir araya gelip kurban kesmediği sürece ben o Çam ağacını süsleyip sabahlara kadar eğlenmem Arkadaş!... Ayrıca şu kelimeni gerçekten çok tuttum neden Yılbaşı'ndan sonraki gün tatil ?? bunu gerçekten düşünmek gerek... Dediğin gibi neden Kandil Gecelerinin ertesi günü tatil olmuyor ? Yılbaşında sabahalara akdar eğlenen insanlarımı hep ön planda düşünmek gerekiyor ?? Ya sabahlara kadar dua eden Allah'a ibadet insanları neden hiç düşünmüyorlar?? gerçekten çok yazık.... Nasreddin Hoca'ya gelince onun kültüründen gelenek ve göreneklerinden uzaklaştıgımız için gerçekten toplum adına utanç duyuyorum.. Biz bu kadar aciz bir millet olamayız. Olmamalıyız!.. Elin Hristiyanının Noel Babasından Medet umarak,Hediye bekleyerek boşuna zaman kayberdiyoruz!.. Kendi benliğimizden Alı koyuyoruz... Sözlerime şu bir vecize ile son vermek istiyorum... GEÇMİŞİNİ UNUTAN GELECEĞİNE IŞIK TUTAMAZ.... Saygılarla....

 
alaettin emre yapar
teşekkür
Tarih : 02-01-11

Bu konudaki fikriyat ve hissiyatımmın kamil bir mütercimi olduğunuzu ve bundan dolayı hissettiğim süruru ifade etmek, zatınıza teşekkür etmek isterim

 
Ahmet Çelen
BU DİN SÖNMEYECEK!
Tarih : 31-12-10

Evet, bu din sönmeyecek! Delili de Tunahan gibi gençlerimiz. Aslında birilerinin hesabına göre şu kadar yıl sonra bu bilgilere ve hissiyata sahip bir tek Türk genci kalmayacaktı. Ama işte ortada durum: Bu evsafta gençlerimiz yüz binlerce. Çatlasınlar patlasınlar. Onlar istemese de Allah nûrunu tamamlayacak. Teşekkürler Tunahan.

 
YILBAŞI - UYDURUK MORUK
Online Kişi: 21
Bu Gün: 460 || Bu Ay: 9.064 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.539 || Toplam Tıklanma: 51.935.849