HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 173
Yazar: Hüseyin Öztürk
HÜSEYİN GONCAGÜL'ÜN ARDINDAN

HÜSEYİN GONCAGÜL'ÜN ARDINDANRabbim rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

İnanan, iman eden, bu uğurda yaşayan ve bir gün kutlu sona gideceğini bilerek hayatını ikame eden bir gönül ve dava dostumuz daha Hüseyin Goncagül de dar-ı bekaya vasıl oldu.

Adı gibi güzeldi, soyadı gibi sözüyle, yüzüyle, içiyle, dışıyla gonca idi ve güldü. Gül ve gülmek onun her haliydi.

Gülüyordu ve güldürüyordu. Nasrettin Hoca gibi her gülüşü ve güldürüşü, hikmet ve irfan yüklüydü. Malayani şeylere gülen ve güldüren değildi.

Yaklaşık 40 yılı aşkın dostluğumuz vardı. Dünya gailesi sebebiyle son yıllarda bir araya gelemezsek de her fırsatta birbirimizle, hep berabermişiz konuşur, görüşür ve ortak derdimiz olan; “Daha iyi, daha güzel, daha müreffeh ve daha insanca yaşanır bir Türkiye için neler yapabiliriz” üzerine dertleşirdik.

Derdimiz hâlâ böyle. Onun sahneye çıkışı, tarihimize ve medeniyetimize dair salondakilerin kulaklarına, gözlerine, dimağların verdiği dersler, bugüne ve yarına hazırlayan mesajlarla yüklüydü.

Derdini seviyordu. Dertten kastımız inandığı davasıydı. Yurtiçinde veya dışında yaptığı programlarında bütün mesaisi, davasını sanatıyla anlatma mesaisiydi.

Kendisiyle tanışmamız 70’li yılların sonlarına rast gelir, o tiyatro ile zatım sinema ile ilgilenirken, ortak noktalarda buluşmaya başlamıştık.

“Sinema ve tiyatro ile inancımız adına neler yapabiliriz, meselelerimizi nasıl anlatabiliriz” diye maddi imkânlardan yoksun, mana itibariyle zengin halimizle, karınca kaderince hep bir şeyler yapabilmek adına didinip dururduk ve çok şey de yapamazdık.

Çünkü sinema için sermaye, tiyatro için yine sermaye ama bu sefer salon ve seyirci lazımdı.

Sinema ve tiyatroya karşı direnilen bir devirde; “Olur mu olmaz mı” soruları arasında o mücadelesine devam etti ve yine emr-i hak vakinin işareti sahnede geldi.

Çok bilinmeyen bir yönünden söz edeyim.

Dediğim o yıllarda, Taksim parkı ortasında küçük bir futbol sahası vardı. Goncagül ile Sur Filmde buluştuğumuz günlerde hiç anlam veremediğim bir şekilde, akşamüzeri Taksim parkına gider ve orada kendi aralarında top oynayan çocuklara varıp; “Haydi bir takım kurup, maç yapalım” derdi.

Bir gün sordum:

-“Yahu arkadaş, bu çocukların nasıl birileri olduğunu biliyorsun, ne diye takılıyor ve maç yapıyoruz” dediğimde şunu söylemişti:

“Biliyorum, bunlar evlerinden ve ailelerinden kopuk tipler, bunları serseriler ve solcular, Türkiye düşmanı yetiştiriyor. Onlara kurban gitmesinler diye, içlerinde olan milli-manevi değerleri, oynarken hatırlatıyorum” derdi ve çok haklıydı.

Evet, öyle yapardı. Şakalaşırken, güldürürken, kötü yollara gitmemelerini, kötü insanlara aldanmamalarını öyle incelikle söylerdi ki, çocuklar mutlu olurlardı.

Ezcümle:

“Sevmek için yürek, sürdürmek için emek gerekir” denilir. İşte böyle bir yürekle rahmeti rahmana kavuştu. Ruhu şerifi için el-Fatiha.

Hüseyin Goncagül

Yazar: Hüseyin Öztürk
16-06-25
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HÜSEYİN GONCAGÜL'ÜN ARDINDAN
Online Kişi: 11
Bu Gün: 508 || Bu Ay: 5.071 || Toplam Ziyaretçi: 2.480.046 || Toplam Tıklanma: 55.818.642