HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 19
Yazar: Mustafa Tekin
AKLIN ÜÇ HÂLİ

AKLIN ÜÇ HÂLİModern zamanlar aynı zamanda farklı yoğunluklarda “akıl” ve “vahy”in imkan ve alanlarına dair tartışmalarla tebellür etmektedir. Bir yandan dinin irrasyonel olanla özdeşleştirilmesi, diğer yandan aklın mutlak bir kategoriye dönüştürülmesi akla olan atıfları da beklentileri de fazlalaştırmıştır.

Modern dünyanın merkezinde yer alan Aydınlanma düşüncesi sonucu akıl namına araçsal akıl zirvelere doğru taşınırken, vahiy-akıl ilişkisinde hem insanı dinin kahyalığından kurtaracak cesur adımı atmak hem de uzun vadede aklın vahiy karşısındaki alanını genişletmek üzere harekete geçmiştir. Sekülerleşme denilen bu süreç ve mekanizma modern düşüncenin olmazsa olmazlarındandır. Bir başka deyişle, artık dünyanın inşasında dini referanslardan mesafe alarak insanın kendisine referansta bulunduğu bir yaklaşım biçimidir ki, bunun da en önemli aracı akıldır.

Sekülerleşme tezleri üzerine bugün tartışmalar devam etmektedir. Belki gelinen noktada Peter L. Berger’in klasik sekülerleşme tezinden geri döndüğü ve dinselliğinde bir şekilde insan hayatında yer almaya devam ettiğidir. Müslümanları “kutsalın dönüşü” ya da “desekülerleşme” denilen süreçlerin varlığı biraz sevindirmiş görünmektedir. Fakat bu süreç din açısından ifade ettiği anlamlar bakımından üzerinde ciddi düşünülmesi gereken içeriklere sahiptir.

Postmodernlik evrensel akla itiraz ederken din ve vahiy konusuna aslında ilgisizdir. Müslümanlar katı modern uygulamaların ardından postmodernliğin ilgisizliğini daha çok dine olumlu bir yaklaşım olarak yorumladılar. Halbuki postmodernlik zaten meta anlatılara karşı olduğundan vahyin ve aynı zamanda aklın evrensel ilke ve yargılarına karşı olumsuzluk içindedir. Sadece egemenlik alanı olarak tekil insanın sınırlarını aşmayacak bir dinselliği herkesin kendi öznelliği içinde kabul etmektedir. Esasen onun ne olduğu ile de ilgilenmemektedir. Bu açıdan postmodernlikte modernlikten farklı olarak hem vahiy hem de akıl oldukça sınırlanmış kategoriler olarak vardırlar.

İnsanın en önemli imkân ve potansiyeli olan “akıl” üzerine odaklanması ve akla hakikati kavrayacak bir yetkinlik tanıması aslında oldukça heyecan verici olarak düşünülebilir. Fakat modernliğin süreç içeririnde bu konudaki yetersizliği deşifre olmuştur. Zira insan ve evrene dair hakikati aklın kendi yeterliliği ve imkânları içerisinde kavrayamadığı görülmektedir. Nitekim bugün insan, anlam, özgürlük, aşkınlık vb. söz konusu olduğunda bu yetersizlikler gün yüzüne çıkmıştır.

Öyle ki, modern akıl bu kapsayıcılığı sağlayamadığı için kendisini “din” formuna büründürerek, fenomenler dünyası dışındaki alanlar üzerine de yargılar geliştirmeye başlamıştır. Tam da bu noktada üretilen “kutsal seküler” formlar, akla Tanrı muamelesi yapılmasının bir sonucu olarak görünmektedir. Bu ise modernliğin “hakikat” adına daha ceberut tavırlar geliştirmesini sonuçlamıştır.

Tam da bu noktada din ve vahiy propagandalar çerçevesinde irrasyonel olarak gösterilmeye devam etmektedir. Daha da ötede insan ve özgürlük açısından dine kötü puanlama yapılmaya devam etmektedir. Halbuki vahiy insanın kendi imkânlarıyla erişemediği hakikate dair bir perspektif sunması sebebiyle anlamlıdır ve fonksiyonu sona ermiş değildir. Akıl vahyin belirttiği hakikati insan, evren ve eşya üzerinden anlamaya çalışır. Bu bağlamda akıl bir “hakikat” ortaya koyamaz; ancak verili bir hakikati derinleştirir.

Modernlik bir hakikat ortaya koymaya çalıştı; buna bağlı olarak eşya, insan ve evreni yeniden tanımladı. Tanımları “şey”lerin doğasını değiştirdiği ve onlara tekabül etmediği için kriz yarattı. Postmodernlik ise akla güvensizliği öne sürerek insanlığı yeniden mitolojiye boğdu.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Tekin
13-11-25
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AKLIN ÜÇ HÂLİ
Online Kişi: 37
Bu Gün: 818 || Bu Ay: 45.399 || Toplam Ziyaretçi: 2.645.754 || Toplam Tıklanma: 56.905.044