ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 5333
Yazar: Senem Gezeroğlu
...VE GİTTİN O'NA DOĞRU (Olcay Yazıcı'ya dair)

Genç yazarlarımızdan Senem Gezeroğlu Olcay Yazıcı'yı yazdı

Buluta yazdım nâtımı

Mahmuzladım gök-atımı:

Geliyorum sana doğru

Sana doğru geliyorum

Ve gittin O'na doğru… Doğru, dürüst ve dimdik gittin hem de. Bir Elif gibi yürüdün ölüm alfabesinin karanlık sayfalarına doğru…

Bir kardeşimden aldım ölüm haberini ilkin. “Olcay Yazıcı vefat etti” diyordu. Okudum, okudum, okudum… Defalarca… Beynimin “ölüm her an kapımızda” diyen kabullenişi, kalbimin “iyi insanlar güzel atlara binip bu kadar erken gitmemeli” diyen direnişine galip geldi. Biliyordum bu haberin bir latife olmadığını… Latifeler bu kadar acı olmazdı. Hislerime hakikatin siyah kokusu sinmişti. Biliyordum ölüm almıştı seni. Durdum, düşündüm, üşüdüm. Soğuktu ölüm. Ölüm bize ne uzak ne yakın mıydı, yoksa ölüm bize hem uzak hem yakın mıydı? Bilemedim. Ama bilendim. Kara haber işte öyle keskindi.

İltifatım yok kemmîye

Açtım kalbimi semî'ye

Bindim ulu bir gemiye:

Geliyorum sana doğru

Sana doğru geliyorum


Ve gittin O'na doğru… Gözlerini bağlayıp basîr olana, kulaklarını tıkayıp semi' olana gittin. Bindiğin ulu bir gemi miydi yoksa yine tahtadan yapılmış bir kafes miydi? Yoksa ruhunun kanatları o kafese dar mı geldi? Uçtun ve gittin. Ona doğru sefer ettin. 

Tek muradım: terki terktir

Bildim, Rabb'im ahad/tektir:

Geliyorum sana doğru

Sana doğru geliyorum


Ve gittin O'na doğru… Sufî kalbini de alıp bohçana, gittin bir ve tek olana… Sen yükselirken göklere, kalanlar hüzzam makamında şimdi… Notalar derin derin iniyor kalanların diline. Sen gittin ya hani… Şimdi bilmem hangi mersiyeyi söylemeli… Şimdi hangi ağıt teselli edebilir ölümün rîze-i elmas gibi yürekleri dağlayan kederini?

Elimde kâğıtlar… Rahle-i tedrisinden geçerken ve en güzel yerindeyken edeb dersinin… Gittin… Şems gitmiş de gün batmış gibi karanlıklara gebeymiş meğer gidişin. Mevlânâca bir mecalsizlikle yığıldı biri Konya topraklarına… Hani Şems de gitmişti ya… Yine de Mevlânâ yetişti imdadıma: “Bu kafesten kurtuldun, onun gül bahçesine kuruldun. Bu sedefi kırdın mı, inciye benzer ölüm.”

Ve sen de gittin O'na doğru… Elimde kâğıtlar… Edebe, ebediyete ve edebiyata dair kurduğun cümleleri okuyorum defalarca… Yasını tutan boynu bükük cümlelerin, en büyük emanetim şimdi… Dilimde şiirlerin, zihnimde eserlerin kaldı miras diye… Şimdi açıyorum bu hazinenin kilidini… Elimde kâğıtlar… Okuyorum cümlelerini… Okuyorum cümlelerimizi…
 
 
Tarih: 11 Nisan 2008

Saat: 11.02

Merhaba hocam,

İnanın sizi tanıdığım için kendimi o kadar şanslı, o kadar bahtlı hissediyorum ki... Size iki gün gibi kısa bir sürede beslediğim saygıyı, duyduğum muhabbeti kelimelere dökmem mümkün değil..

Mehmet Nuri hocamı da uzaktan ve kitaplarından tanıyorum. Ve sizler gibi insanları bir araya getirdiği için İstanbul'u daha çok seviyor, oraya bir kez daha gıbta ile bakıyorum.

Hocam, seneye bir kez daha buraya gelmeniz için dua edeceğim. Yetkililerle de konuşacağım. Çünkü bana iki gün yetmedi; ben sizinle daha uzun sohbetler gerçekleştirmek, sizi daha yakından tanımak isterdim. İnşallah o da olacak...

Hocam, size ne kadar teşekkür etsem az... İnşallah sizin de dediğiniz gibi, bir kardelen gibi, bir çiğdem gibi açılacağım edebiyat camiasına... Her zaman dualarımdasınız hocam. Allah gönlünüze göre versin.

Hoşça bakın zâtınıza...

Senem GEZEROĞLU

Tarih: 11 Nisan 2008

Saat: 23.45

Sağ ol Senem,

Güzellikler, yüreğinin duruluğundan kaynaklanıyor. Ben de seni tanımaktan bahtiyarım. Derin ve güzel söz; seferine, keşfine çıktığım ve kendimi ikliminde diri kılmaya çalıştığım tek arzum. Çünkü insanlar ölür, ama söz ebedî diridir. Yıllar önce Bahattin Karakoç ağabey bendeniz için bir yakınına yazdığı mektupta, "Olcay Yazıcı'nın gelişini haber veren ses, bizimkilerin alışık olduğu yıpranmış seslerden değil..." deme lütfunda bulunmuştu. Aynı sözleri ben de sizin için söyleyebilirim. Sizde güzel olan, sözün aşınmış, yıpranmış, örselenmiş, diriliş muştusunu yitirmiş örneklerinin dışında özgün ve diri olması. İnsanın ve kâinatın derununa nüfuz etme istidadı taşıması. Beni de sevindiren, şiir adı, özgün edebiyat adına, mistik duyarlık adına heyecanlandıran, sevindiren bu. Ben bu sözleri çok nadir sarf ederim, ama sizde yeni bir şey var, bir fecir esenliği, bir Erciyes serinliği, bir şiir muştusu var. Umarım nazara uğramaz, umarım kesintiye uğramaz, umarım bir filizkıran rüzgârına maruz kalmaz.

Sizi başarılı görmek, inanın beni de çok mutlu edecek.

Hepimizin duru ve diri güzelliklere ihtiyacı var. Edebiyatımızın da, ülkemizin de, hatta dünyamızın. Ruhsuz kelime istifi şiirlerden hoşlanmıyorum. Yaşını başını almış şairlerin çok vasat sözleri üzüntü veriyor bana. Şiirimizin yeni ve diri bir iklime, müjdeler saçan bir bahara ihtiyacı var. Senin şiirinde bahar kokusu var, leylak kokusu var. En önemlisi de, mistik bir rayiha var. Şiiri güzelleştiren düşünce derinliği, estetik örgü ve lirizmdir. Bunların olmadığı söz, kuru sözdür. Ruha işlemesi, kalbi titreştirmesi mümkün değil.

Onun için, "Şiir ölümün aynası/Şiir bir gül kanaması" dedim, "Şiirin Şiiri"nde.

Yeniden sevgiyle, selamla.  

O. Yazıcı
 

 Ve gittin O'na doğru… Ölümün çok ağır şimdi… Bütün kelimeler dilsiz, kör ve sağır şimdi..

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Senem Gezeroğlu
14-01-11
E mail: haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
...VE GİTTİN O'NA DOĞRU (Olcay Yazıcı'ya dair)
Online Kişi: 24
Bu Gün: 296 || Bu Ay: 7.650 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.213 || Toplam Tıklanma: 52.146.213