ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TASAVVUF / TASAVVUFA DÂİR
Okunma Sayısı: 8816
Yazar: Yavuz Gençer
ANADOLU'NUN RÛHU

Timaş Yayınları geçtiğimiz günlerde Prof.Dr. Mahmut Erol Kılıç Hoca’nın irfan havzamızın hakiki kimliğini yansıtan doygun sözlerinden bir kısmını daha kitaplaştırdı: Anadolunun Ruhu muhtelif zamanlarda yapılan söyleşilerden oluşuyor ve Hoca’nın kıymetli talebesi, dostumuz Ercan Alkan tarafından büyük himmet ile yayına hazırlandı. Uzun zamandır bu kitap için bir tanıtım düşünüyordum. Selçuk Küpçük’ün önemli değerlendirmesinin kenarda kalmasına gönlüm razı olmadı. Yine de borcum olsun diyorum…
 
Yavuz Gencer

Selçuk Küpçük, Kitap Zamanında ‘Anadolunun Ruhu’nu anlatıyor:
 
Tasavvuf hareketleri ile Anadolu topraklarının tarihsel, kültürel ilişkisi önümüze bugünü, hatta bir kavramsallaştırma olarak “Anadolu Ruhu” dediğimiz “maya”yı çözümleyebilecek külliyat açıyor. Farklı inanç alanları ve etnik aidiyetlerin bir arada yüzyıllardır yaşayabilme becerisinin ana omurgasını oluşturan bilgi’nin tasavvuf olduğunu, tasavvuf öğretisinin ancak bu tarihsel tecrübeyi inşa edebileceğini görmemiz gerekli. Mahmud Erol Kılıç’la değişik basın organlarında tasavvuf, ezoterik yapılanmalar ve bu bilgi/bilme alanı ile ilgili kavramlar üzerine yapılan söyleşilerden oluşan Anadolu’nun Ruhu adlı kitapta genel olarak tasavvuf teori ve pratiğine yönelik önemli açıklamalar bulmakla beraber, özellikle üzerine bastığımız bu toprakların kardeşlik mayasını oluşturan ruhun hangi kanallardan beslendiğini de öğreniyoruz. Çünkü Endülüs’ten kalkıp Kahire’ye gelen İbn Arabi’nin din dışı olmakla suçlanıp öldürülmek istenmesi karşısında, aynı büyük şahsiyetin Konya önlerine varınca Sultan tarafından şehrin girişinde selamlanması gerçeği var ortada.
 
Bir imkânlar birikimi: Tasavvuf
 
Sadece İbn Arabi değil, Bosna’dan Horasan’a kadar birbirinden kilometrelerce uzaklıktaki memleketlerden kopup gelen erenlerin, velilerin, dervişlerin adeta merkez gibi algıladıkları Anadolu topraklarını bir ilgi ve kabul coğrafyası haline getiren ruhun nereden yapılandığını kavramak, önemli oranda ezoterik hareketlerin buralardaki geçmişini bilmekle de bağlantılı. Söyleşilerden öğrendiğimize göre Anadolu’nun İslamlaşmasından evvelki dönemlerinde de buralardaki başkaca inanç alanlarının ezoterizm (1) üzerinden geliştirdiği bir evren ve insan anlayışı mevcut.
 
Mahmud Erol Kılıç, kitabın muhtelif yerlerinde tasavvufun günümüz dünyası için bir imkânlar birikimi olduğunu özellikle yineliyor. Batı medeniyetinin ideoloji biçiminde yapılandırdığı ve kendisi dışındaki topraklara tahakküm edici bir zihniyetle dayattığı bilgiyi, salt materyalist sınırlar içerisine hapseden yeni yaşam algısının bugün artık insanı ontolojisinden kopartıp nesneleştirdiğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Nietzsche’nin dediği gibi, aydınlanmacı akıl modernizme doğru savrulurken yeryüzünde “Tanrı’yı öldürdü”. Kılıç, bir söyleşisinde modernizm ideolojisinin arkeolojik kazısını yaparken bu mesele ile de ilgili önemli bir okuma açıyor önümüze. O da: Ezoterizmin asıl mekânının Mısır ve Babil’deki bilgelik okulları olduğu, buradaki batınî tasavvurun gördüğümüz nesneler dünyasının asıl, öz olmaktan öte bir görüntüler, semboller dizgesi biçiminde algılanması gerektiği, bu okumanın usta-çırak ilişkisi içerisinde şekillendiği ve en önemlisi, öğretim sistematiğinin yazıya geçirilmekten kaçınıldığıdır.
 
Yazıya geçirilme meselesinin çok önemli bir paradigmayı işaret ettiğini vurguluyor Kılıç. Çünkü yazıya geçirmek, kayıt altına almak, sınırlamak demektir ve hakikat/öz kayıtlı olmayanda, sınırlandırılmayandadır. Dolayısıyla ezoterizmle iç içe geçen felsefe, kaynağı olan Doğu’dan Batı’ya/Yunan’a taşınıp yazıya geçirilerek bozuldu, algılama biçimi belirli bir alana sıkıştırıldı. Yani evreni bir bütün şeklinde tanımlayan Mısır, Babil felsefesi parçalandı, yaşantı şeklinde yapılanan diğer yarısı bozuldu ve inisiyatik, ezoterik tarafı kalmayan bir kopmayla yeni bir felsefi doktrin ortaya çıktı. Oysa otantik ezoterizm dıştaki görüntünün var olmadığını, asıl kaynağın içte yer aldığını, dıştaki sırları ancak içi bilmekle çözebileceğimizi söyler. Yazı da dış’a ait bir semboldür ve salt yazı/metin üzerinden inşa edilen insan/evren okuma biçimi artık sınırlandırılmıştır. İç’e nüfuz etmeyi manipüle etmiştir bir anlamda.
 
Bugün özellikle Batı’da ezoterik hareketlere yönelik ilginin artması, aynı zamanda bir ideoloji olarak modernizmin vaat ettiği bütün uzantıların insanoğluna trajedi ve mutsuzluk getirmesinin bir sonucudur. Batı için, yazıya geçirilerek bozulan otantik felsefenin temsil ettiği okuma biçimine geri dönmeye çabalıyor da denilebilir. Medeniyeti salt maddi unsurları ile açıklayan, metafizik olanla/gelenekle arasına bir duvar örerek, insanı yeryüzüne tanrı yapmaya çalışan hümanizm ve aydınlanma düşüncesinin insana bıraktığı şizofreni, aynı zihniyetten beslenen modern psikolojiyle ve başkaca bilimsel odalarla iyileştirilecek bir şey değil artık. Dolayısıyla tasavvuf üzerinden gelişen müthiş bir İslam algısı söz konusu bugün Batı’da.
 
Anadolu’nun mayası
 
Kılıç, Batı medeniyetinin içinde bulunduğu bu durumun, büyük insanlık âleminin kurtuluşu için tasavvufla yeniden inşa edilebileceğini belirtiyor ve bunu önemli bir imkân olarak öneriyor. Kuşkusuz Anadolu’nun ruhunu terkip eden maya bizler tarafından da yeniden keşfedildikçe, birçok çatışma alanının, değişen paradigma ile beraber geleneksel havzasına oturacağını da söyleyebiliriz. Bu bağlamda Malatya’da 10 yıl yaşayan İbn Arabi için dernekler kuran günümüz Batılı çevreleri karşısında, bizlerin de tasavvuf ile irtibatının yeniden kurulması gerekiyor. Mahmud Erol Kılıç’ın Ercan Alkan tarafından bir araya toplanan ve bahsettiğimiz meseleler başta olmak üzere, birçok derinlikli tartışma alanına ilişkin cevapların yer aldığı Anadolu’nun Ruhu isimli kitap, aynı zamanda kendimizi keşfetmenin de kapılarını aralıyor.

(1) ezoterik: Bâtınî, içle alâkalı. sf. fel. Belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti).

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yavuz Gençer
16-03-11
E mail: haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ANADOLU'NUN RÛHU
Online Kişi: 25
Bu Gün: 368 || Bu Ay: 7.722 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.339 || Toplam Tıklanma: 52.147.798