ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / YAZI VE YAZMAK ÜZERİNE
Okunma Sayısı: 2235
Yazar: Ayşegül Sena Kara
BÖYLE BİR KİTAP BAŞKA BİR DİLDE VAR MI?

Zaafı olmayan kim?

Ben Ve Hayat Ve Ölüm, Rasim Özdenören'in üslubuyla insanı, hayatı ölümü okuyabileceğimiz muhteşem bir kitap.

Rasim Özdenören, kafamızı karıştıran kelimeleri anlatan bilge. Müslümanca düşünmeye, yaşamaya dair yanılgılarımız, sorularımız, açmazlarımız O'nu okuduktan sonra netleşiyor. Sekinet dolu bir limana vardığımızı hissediyoruz. Elbette bu o kadar kolay değil. Dinginliğe kavuşmak için fırtınalar atlatmak, uzun mülahazalar, tartışmalar eşliğinde kitaplarıyla konuşmak gerekiyor.

Ufuk açıcı bir kitap

Aslında bildiğimiz şeyleri, kendi hayatımızda izdüşümü olan tespitleri bir kitapta okumak neden haz verir? “Aa evet, ben de öyle düşünmüştüm!” deyip hayrete düşmeler, yazarla aynı duyguları hissedip gayri ihtiyari gülümseyişler, vakit kaybetmeden heyecan ve gayretle satırların altını çizmeler 'Ben Ve Hayat Ve Ölüm'ü okurken mütemadiyen içinde bulunduğum haller... Kurşun kalemin kağıda dokunuşuyla çıkan ses dışında dış dünyayla ilişiğim kesikti adeta.

Ben Ve Hayat Ve Ölüm, alışılmışın dışında, farklı bir Rasim Özdenören kitabı. Kitap 17 ayrı başlık altındaki enfes denemelerden oluşuyor . Bu kadar güzel olarak nitelendirmemin sebebi yazarın anılarının da kitapta yer alışı. Yazar, insanın acziyetini bir çocuğun (küçük Rasim Özdenören) yalın, duru algılayışları ile tasavvur ediyor. Bu anılar kitaba ayrı bir tat veriyor, salt deneme olma özelliğinden çıkarıyor. Bir çocuğun dünyasında yalnızlığın, korkunun, ölümün, suç ve cezanın, dürüstlüğün nasıl vücut bulduğuna şahit oluyoruz.

Bir bilge size kendi 'ben'ini, hayatla ve ölüm ile olan ilişkisini, bunlara yüklediği anlamı anlatıyor. "Bizden biri" gibi zaaflarını, korkularını, kibrini, kendini beğenmişliğini, hata yapmaktan korktuğunu itiraf ediyor. Hayatın karşısında acemi olduğunu söylüyor. Küçük şeylerden, ayrıntılardan mutlu olabildiğini, yaşamayı sevmenin yolunun kendini sevmekten geçtiğini iddia ediyor. Bunu öyle ustalıkla yapıyor ki, beni suçüstü yakalayıp kendi 'ben'imle yüzleştiriyor, ister istemez bu zaafların/hasletlerin bende olup olmadığını sorguluyorum ve insana ait olan olmazsa olmaz zaaflarımı çoğu kez kabul ediyorum.

Zaafı olmayana insan mı denir?

İnsanı insan yapan şart zaaflarıdır. Buna rağmen insan hayır ve şer arasında gidip gelen sarkaç gibidir. Kendi dışındaki yaratıklar - melekler ve hayvanlar - bilinç denen olgudan mahrum oldukları için ve sadece insan olanın zaafları olduğu için imtihan insana mahsustur. İnsan inkâr ve isyandan itaat ve teslimiyete varabildiği ölçüde melekten üstün olma veya tersi istikamette hayvandan aşağı olma konumuna gelebilir.

Herkes kendi Mekke'sini yeniden keşfetmeli

Kitapta bir hukukçunun mantık örgüsünde kimi zaman dolaşık yollardan uzayıp giden mülahazalar var. Bunların sonucunda düşünüp, kafa yorarak kendimize ait bir gerçeği keşfediyoruz. Anlam avcılığı yapıyor yazar. "Öyle bir gezelim ki içimiz hayat dolsun" cümlesindeki kelimelerin neye tekabül ettiğini tek tek irdeliyor ve nihayetinde vardığımız nokta, okuyucuyu dumura uğratmaya yetiyor da artıyor bile. Bir gün aylaklık yapmaya karar veriyor mesela, neyi yaparsak veya yapmazsak aylak olarak niteleneceğimizi düşünüyoruz. Tövbe ve ahlak bahsinde Tebük gazvesine katılmayıp geride kalan Ka'ab bin Malik'in defalarca nasıl sınandığını, sonunda vicdanının referans noktası Allah olduğu için dürüstlüğü ile affa mazhar oluşunu anlatıyor. Tövbe eden aslında ne yapmıştır, geçmişi yok mu farz edecektir? Başladığı yere geri mi dönmüştür, ilerlemiş midir? Yoksa bu ikisinin dışında başka bir olgudan mı söz etmek gerekir?

Ölüm olduğu için hayat anlamlı

Ölüm kadar ortada duran bir gerçek var mıdır? Bu kadar aleni olmasına rağmen esrarını koruyor olması bize hala uğramadığı için mi? Ölüm mutlak yalnızlık olduğu için mi ondan korkarız? Dürüstlük, doğruluk ve hüsran arasında nasıl bir ilişki vardır? Yiğitlik, savaş, kahramanlık, dostluk, saadet, can sıkıntısı, hayatın anlamı... Ormanda yolunu kaybetmiş bir kimse için saatin 5'i çalmasıyla, bir İngiliz lady'sinin saat 5'e yükledikleri değer bakımından ne kadar farklıdır? Hayata anlam kattığını düşündüğümüz bütün ayrıntılar ancak biz güvendeyken bir önem taşır; 5 çayı bile!

Ekmek arası köfte dostluk için kâfi mi!

Rasim Özdenören dostluğun mahiyetini, ilkokul sıralarındaki dostunu ve dostluğunun nasıl pekiştiğini de anlatıyor. Bir de yazarın dostluk tanımı var ki beni benden aldı: "İnsan ancak dost bildiği kimseye karşı sansürsüz konuşabilir; ancak ona açılabilir ve ancak ondan destek sağlayabileceğine güvenebilir."

Kitap hiç bitmesini istemediğim halde bitti! Alelade bitiyor. Ortada kalmışlık hissi uyandırıyor. İnsanın kendi iradesi dışında bir anda dünyaya gelip, yine aynı şekilde dünyayı terk ettiği gibi bu yazıların da başlangıçsız ve sonuçsuz olmalarını bu kitap ile insanın kader ortaklığına bağlıyor Rasim Özdenören.

Ayşegül Sena Kara hayat ve ölüm iliklerinde haber verdi

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ayşegül Sena Kara
17-04-11
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BÖYLE BİR KİTAP BAŞKA BİR DİLDE VAR MI?
Online Kişi: 19
Bu Gün: 436 || Bu Ay: 9.040 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.506 || Toplam Tıklanma: 51.935.061