ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2014
Yazar: Akif Emre
KEMALİSTLERİN İSLÂMCILARLA BARIŞI?

KEMALİSTLERİN İSLÂMCILARLA BARIŞI?Bir önceki yazıda Cumhuriyetin Osmanlıyla barışmasının mahiyeti üzerinde durmuştuk. Kemalist elitin Osmanlıyla barışması, aslında 'Osmanlıyı deforme eden' bir yaklaşımdı. Devrimlere tarihsel bir arkaplan sağlayarak meşruiyet sorununun aşılması, bu vesile ile kitleselleşmenin amaçlandığı söylenebilir. Tarihi tümden redderek var olmanın, ne kadar radikal olursa olsun hiçbir devrim için mümkün olmadığını geç kavradı Kemalist elit. Bir zamanlar her türlü menfiliğin, geri kalmışlığın nedeni olarak gösterilen Osmanlıya karşı sergilenen anakronik durumun aşılması amaçlandı. Özellikle din bağlamında itirazlar seküler bir tanımlamayla formüle edilerek yeni bir Osmanlı yorumu kullanışlı hale getirilebildi. Deforme edilmiş bir Osmanlı tanımı yaygınlaştırılarak varılan uzlaşı ile aslında devrimlere tarihsel bir geçmiş kazandırılacağı düşünüldü. Bu dönemde özellikle televizyonlardaki tarih programlarının, tarihi sevdirmekten çok yeni Osmanlı tanımını geniş kitlelere kabule yönelik içeriği dikkat çekicidir. Bu vesile ile toplumla da ortak bir dil yakalama, daha doğrusu yeniden tanımlanmış Osmanlı üzerinden ideolojik meşruiyetin sağlanması amaçlandı. Tarih sohbetleri sofistike bir endoktrinasyon aygıtına dönüştü.

Daha önce yapılan başarılı barış hamlesi sisteme, tarihsel süreklilik anlamında bir meşruiyet sağlarken, batılılaşma sürecine itiraz olarak öne çıkan tarih ve özellikle Osmanlı imajı deformasyona uğratılarak yeni bir tarih yazımı üzerinden ideolojik inşa gerçekleştirilmiş oldu.

Kemalist seçkinlerin aradıkları tarihsel süreç bu şekilde halledildikten sonra bugüne ilişkin en önemli adımı atmaları beklenirdi. Bu aşamada sorun batılılaşma sürecinin devamı ve benimsetilmesiydi. Yani bugün ve yarına yönelik süreklilik, meşruiyet unsurlarının sağlanması gerekiyordu. Rejim adına ortaya çıkanların başvurduğu sürekli gerginlik politikalarının sürdürülebilir olamayacağını kavramış oldukları varsayılabilir.

Postmodern darbenin sonuçları bir bakıma Türkiye'nin de postmodern bir süreçten geçtiği gerçeği pek çok söylemi, projeyi hatta otoriter yapıyı, bu arada sistemin dokunulmazlarını da tartışma alanına çekmekte gecikmeyecekti.

Nasıl tarihsel süreklilik iddiasını mümkün kılmanın yolu Osmanlıyla “barışmak”tan geçiyorsa, yarınlara ilişkin olarak da toplumsal desteğin sağlanması, en azından muhalefetin kırılması gerektiği geç de olsa fark edildi.Gelişmeler bir kez daha teyit etmiştir ki, bu ülkede İslamcı kadrolar en dinamik unsurları oluşturuyordu. Sistem dışı İslamcı unsurlarla uzlaşmak için elde bir tarihi uzlaşma tecrübesi vardı ve bundan model çıkartılabilirdi: Bu da “deforme edilmiş İslamcılık”la uzlaşmak anlamına geliyordu. Zira bu toplumda her türden düşünce, eylem, toplumsal projenin bir şekilde İslam'la yüzleşmesi kaçınılmazdı.

Bu gerçek,zorunlu olarak Kemalist elitleri “İslamcılarla uzlaşma” ya itti. Bunun pek de hoşlandıkları bir tercih olmadığı çok açıktı. Gerek uluslararası konjonktür, gerekse iç dinamikler; merkezin dışladığı, ancak lüzumlu görülen durumlarda sistemi pekiştirmeye yönelik işlevi olduğu sürece sınırlı olarak dikkate alınan İslâmî unsurlarla uzlaşmaya, dikkate almaya zorluyordu. Türkiye'nin iç dinamikleri tekelci- buyurgan biçimlendirmelerin, toplum projelerinin uzun süre sürdürülebilir olmadığının söylüyordu.

Bu durumda, İslamcıların da Kemalistlere yaklaştığı ölçüde İslamcılıklarından, iddialarından uzaklaştıkları, vazgeçtikleri bir vakıa.

Sistemin merkezine çekilen ya da sistemin merkezini işgal eden/oturan bu “sorunlu kesim” artık ne kadar İslamcıydı? Buna verilecek cevap, Kemalist elitin barıştığı Osmanlı ne kadar Osmanlı ise uzlaşılan İslamcılar da artık o kadar İslamcı olabilirdi.

Orta yerde “deforme bir Osmanlıcılık” olduğu kadar “deforme bir İslamcılık” türetilmişti.

Üstelik İslamcılık iddialarından vazgeçerek.

Ortodoks Kemalistler açısından rejim tehlikeye girmiş, gericilik ve şeriat tehlikesi sistemi kuşatmış olabilirdi. Ancak sistemin sahipleri böyle düşünmüyor. Deforme edilmiş bir İslamcılığın sistemle sorunu olmayacağını, Kemalizmle uzlaşmaya yatkın kadroların sisteme taze güç sağlayacağını fark etmemeleri düşünülemezdi.

Sonuçta İslamcılık iddiasından vazgeçildiği oranda bu kadrolar merkeze çekiliyordu. Tersinden, bazıların iddia ettiği gibi Kemalizmin de eski haliyle kalmadığı söylenebilir. Sonuçta, her sistem kendini bir şekilde yenileyerek ayakta kalabilecekti. Önemli olan sistemin temel ilkelerinin korunup, muhaliflerinin içeriye çekme becerisini göstermesidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
17-09-09
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 1
Yolcu
Bütün Mesele
Tarih : 12-09-20

Nefsini bilen, Rabbini bilir... Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Akif Emre'nin ve benzerlerinin münzevi hâllerini anlıyoruz... Allah rahmet eylesin. Hâlini bilen bütün dostlarına muhabbetlerimizi arz ederiz...

 
KEMALİSTLERİN İSLÂMCILARLA BARIŞI?
Online Kişi: 13
Bu Gün: 199 || Bu Ay: 8.013 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.920 || Toplam Tıklanma: 52.152.946