ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 5032
Yazar: Ahmet Selim
ÜSLÛP ÇOK MÜHİM

 

Yanlış sözcülükler

 

Daima "bilim-akıl-içtenlik-sevgi" üzerinde duruyorlar. Güzel bir şey. Tabii ki bunlar üzerinde kimsenin müseccel bir rüchan hakkı ve tarif imtiyazı yok.

Bunları herkes, her kesim, her ekol söyleyebilir; her din, her mezhep, her meşrep söyleyebilir. Ama hiçbiri, "bunlar bende var, başkalarında yok; bu farklılık benim tanımımdır" diyebilme hakkına sahip değildir... Ama olsun, "verdiği önemden ve kendi duyarlılık sıcağını daha yakınında hissettiğinden böyle diyor" genişliğine açık dururuz.

Lakin bu sözlerin bağlayıcılığı da olur. Olmalıdır.

Geçen akşam yakınım olan bazı gençlerle oturuyorduk. Onlara, farklılıkların hoşgörüyle karşılanması gerektiğini, dinî, felsefî ve ilmî yönleriyle bir demet yaparak anlatmaya çalışmıştım.

Tam o sırada, Kanal 7'nin bir tartışma programı açık duruyordu ve bir Alevi sözcüsünün şu sözleri odamıza yayılıverdi: "Bizim yoğun olduğumuz yerlerde bile ezan okunuyor ve biz bundan rahatsız oluyoruz. Oysa herkes biliyor ki, bizim ezanla, namazla, camiyle ilgimiz yok." (Kamer Genç de o programdaydı)

Gençler dönüp sorgulayan nazarlarla bana baktılar.

Ne diyecektim ben şimdi?

İslam'a bilimin ve aklın düşünce ölçüleriyle ve içtenlikle bakmak nasıl olur? Gençler bana soruyor: "Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, sahih kaynaklara, belgelere ve bilgilere göre, namaz kılıyorlar mıydı, kılmıyorlar mıydı? Akıl, önce bunun cevabını arar. Bir gayrimüslim mantıkçıya ve bilimciye de sorsanız, konuya bu soruyla yaklaşır. Akılla, bilimle, içtenlikle düşünmenin gereği budur. Öyle değil mi?"

Ses çok açıldığı için falan değil, "ben inançlarımdan dolayı bizim yakınımızda okunan ezan sesinden rahatsız oluyorum" demek, bunu bir TV kanalında halka dönük olarak söylemek; akılla, bilimle, mantıkla, sağduyuyla, ferasetle, kiyasetle, hoşgörüyle, itidalle, manevi ve toplumsal sorumlulukla bağdaşır mı?

"Herkes istediğini düşünür, herkes istediği gibi inanır, herkes istediği gibi konuşur" denilecek. Ama hiç kimse, kendi düşüncelerinin ve yorumlarının başkaları tarafından benimsenmesini, onaylanmasını ve "tanım referansı" olarak kabul edilmesini isteyemez ve bekleyemez.

Sen kendini kendine göre anlatabilirsin. Ama ben de senin anlattıklarını kendi aklıma ve bilgime göre anlamak ve yorumlamak özgürlüğüne sahibim. Eğer birbirimizi nasıl anladığımız önem taşıyor ise, (ki elbette taşıyor); söylediklerimizin nasıl algılanıp yorumlanacağını da dikkate almak durumundayız. Sözcünün biri bir kanalda "İslam'ın dışındayız" diyor, bir başkası öbür kanalda "ezan sesinden rahatsız olduğunu" söylüyor.

Bu gibi beyanlar, mantıkla-bilimle-basiretle bağdaştırılacak şeyler değildir. Özellikle de toplumsal açıdan hiç değildir.

... Hepimiz herkesin hüsn-ü zannına ihtiyaç duyarız. Ben isterim ki beni tanıyan bir ateist bile benim hakkımda bazı iyi şeyler düşünebilsin. Fikrî planda da düşünebilsin. "Söylediklerinde doğrular var gibi" diyebilsin. "Benim bazı doğrularıma, bazı noktalarda hak veriyor gibi" diyebilsin. Kendisine ters gelen sözlerimin dahi özenle ifade edildiğini görerek "Bana önem ve değer veriyor ki, beni etkileyebilmek için özenli bir üslup kullanıyor, emek verilmiş cümleler kuruyor" diyebilsin. "Eleştirilerinde bile incitici olmaktan kaçınıyor" diyebilsin.

Benim düşüncem benimdir; ama benim düşüncem hakkında başkalarının ne düşündüğü beni ilgilendirmez değildir. Üslubumu ayarlarken, olabildiğince pozitif izlenim bırakmaya, hiç değilse fazla antipatik görünmemeye dikkat ederim. Bu tercihim, birlikte yaşamayı güzelleştirme ve verimli kılma arzumun ve idealimin ifadesidir. Üniversitedeyken birçok Marksist arkadaşım vardı ve hepsi de beni severdi. (Sonra da çoğu değişti zaten!)

... Bunlar yanlış sözcülükler. Doğru sözcüler de konuşmalı ve tashih etmeli.

Zaman, 02. 12. 2007

NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)

 

Yazar: Ahmet Selim
18-09-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÜSLÛP ÇOK MÜHİM
Online Kişi: 13
Bu Gün: 372 || Bu Ay: 8.976 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.421 || Toplam Tıklanma: 51.933.281