ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 2121
Yazar: Cem Küçük
ATATÜRK ELBETTE BİR DİKTATÖRDÜ

Mustafa Kemal bir Osmanlı paşasıydı. Abdülhamit'in kurduğu okulda okudu. İttihat ve Terakki Partisi üyesiydi.

Enver, Talat, Cemal Kupa üçlüsünden farklıydı Atatürk. Evet, hırslıydı. İhtiraslıydı. Planları vardı. Ama Enver gibi tedbirsiz ve akılsız değildi. En az onlar kadar vatanseverdi. Kupa Üçlüsü (Enver, Talat, Cemal) Turan ülkesine ciddi biçimde inanmış askerlerdi.

Bu üçlü Almanlarla işbirliği yaptı. Sırtlarını Almanlara dayayarak her şeyi halledeceklerini sandılar. Daldıkları hülyalardan bir türlü uyanamadılar. Abdülhamit'in 33 yıl savaşa sokmamayı başardığı Osmanlı İmparatorluğu 1. ve 2. Balkan Savaşları'yla neredeyse çapulcu ordularına yenildi ve önemli topraklarını kaybetti.

Enver,Talat, Cemal üçlüsü bu yenilgi üzerine soluğu yurtdışında aldılar. Durum o kadar kötüydü ki, halk üzerinde İttihat ve Terakki üniformalı bir subay gördüğünde hemen üzerine saldırıyordu.

Mustafa Kemal darmadağın olmuş ve iflas noktasına gelmiş orduyu toparlaması için bizzat Vahdettin tarafından Samsun'a gönderilmişti. Resmi tarih hayranları nedense bu ve buna benzeyen birçok gerçeği görmezler.

Sonuçta Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'yla ülkeyi düze çıkardı. Ancak Misak-ı Milli sınırları içindeki Musul-Kerkük'ü İngilizlere bırakmak zorunda kalmıştı. I. Meclis'te bu konuda sert tartışmalar olmuş, Atatürk'e sert muhalefet yapan Ali Şükrü Paşa, Topal Osman tarafından öldürülmüştü.

Atatürk döneminde bu tür sert tedbirler pek sık görülecekti. Neticede Mustafa Kemal 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kurdu ve modern Türkiye'nin temellerini attı. Bugün Cumhuriyet'i hararetle savunanlar nedense Cumhuriyet'le ne anlatılmak istendiğini hiç anlamadılar. Cumhuriyet demokrasi olmadan hiçbir anlam ifade etmez. İngiltere bildiğin krallıktır, ama demokrasi vardır. İran, Azerbaycan, Suriye gibi ülkelerde Cumhuriyet vardır ama demokrasi yoktur. Serbest seçim yoktur. Ülke tek bir kişinin ya da zümrenin yönetimi altındadır.

Bizdeki Cumhuriyet sonraları Kemalizm illetine bulaştırılınca maalesef ortaya hiç istenmeyen bir yönetim çıktı. Bugünlerde çok sık yaşadığımız, "Atatürk diktatör müydü?" tartışması biraz da bu kavramların içlerinin yeterince doldurulmamasından kaynaklanır. Ya da bir kesim tarafından kavram kargaşası yaratılarak meselenin özü anlaşılmaz.

Atatürk diktatör müydü, sorusunun cevabı bellidir. Elbette diktatördü. Başka türlüsü olabilir miydi? Olabilirdi, ama bunun nedensellik ilkesinin açığa kavuşturulması gerekir.

Bir kere Cumhuriyet ilan edildi, ama ülkede başka parti yoktu. Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Terakkirperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ama bunlar kısa sürede kapatıldı. Eğer bu iki parti seçimlere girse muhtemelen Cumhuriyet Halk Fırkası yenilgiye uğrayacaktı. Tamam, Atatürk dehaydı, iyi komutandı. Ama Atatürk'ün izlediği politika ülkenin yapısına ters ve halkı dışlayan bir modeldi. Serbest seçim yok, demokrasi yok, haklar yok.

Dayatılan her reforma ya da inkılâba kimsenin itiraz etme şansı yoktu. İstiklal Mahkemeleri'nin kayıtları hâlâ tam olarak açıklanmadı. Taha Akyol'un muhteşem kitabı "Ama Hangi Atatürk?" Atatürk'ün ne tür siyasetler izlediğini, nasıl fikir değişikliğine gittiğini, onun kafa yapısını örneklerle anlatır.

Ayrıca Andrew Mango'nun Atatürk biyografisi Atatürk'ün daha hayattayken kendi putunu nasıl yarattığını ve tüm ülkeye diktirdiği kendi heykelleriyle Kemalizm ideolojisinin temellerini attığını ortaya koyuyor.

Atatürk neticede bir tek adamdı. Fikirleri asla tartışılmaz ya da onlara karşı gelinemezdi. İtiraz edeceklerin akıbetleri belli değildi. Cephede omuz omuza çarpıştığı asker arkadaşlarını harcamaktan hiç imtina etmemiştir Atatürk.

Hatta ömrünün sonuna doğru, "Arkamda bıraka bıraka bir diktatörlük bırakıyorum" dediği rivayet edilir. Bu yüzden İsmet Paşa'yı Başbakanlık görevinden aldığı ve ölene kadar hiç konuşmadığı bilinir.

Atatürk'ün diktatör olduğu tezine verecek cevabı olmayıp sağda solda küfür edenler o dönem dünya siyasetinin böyle olduğunu savunurlar. Ama yanılıyorlar. İngiltere ve Fransa'da demokrasi vardı. Serbest seçimler yapılıyordu. Bizde yoktu, yapılmıyordu. Ta ki 1946 yılında Batı dayatıncaya kadar. O dönem Almanya ve İtalya'da faşist yönetimlerin iktidarda olması bir şey değiştirmez. Kaldı ki bu iki ülke İkinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrıldılar.

Atatürk diktatördü. Belki durumun sandığı kadar kötü gideceğine inanmıyordu. Belki demokrasiye inanmıyordu. Muhalif gördüğü herkesi sindirmiş, azıcık isyan eden her kitleyi de sert bir şekilde bastırmıştı. Sabiha Gökçen'in Tunceli'yi bombalaması hâlâ unutulmaz.

Kim bilir daha bilmediğimiz neler var... Umarım onları da yakın gelecekte öğreniriz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Cem Küçük
05-11-11
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ATATÜRK ELBETTE BİR DİKTATÖRDÜ
Online Kişi: 21
Bu Gün: 216 || Bu Ay: 6.206 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.178 || Toplam Tıklanma: 52.117.057