ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TASAVVUF
Okunma Sayısı: 5511
Yazar: Mustafa Nezîhî
BU TESBİH... İYİDİR!

'Tesbih iyidir.' demiştim bir sarı kehribar tesbih elime geçtiğinde. Gerçekten güzelmiş, iyiymiş. Okul bahçesinde, yollarda, otobüslerde, bir yerlerde otururken dilimi harekete geçiriyor bu 33'lük tesbih. Beni zikre zorluyor. Sübhanellah diyorum. Eksiklikten münezzeh olan Allah'ı anıyorum. Elhamdülillah diyerek O'na şükrediyorum. Bütün varlığımla Allahu ekber demeye çabalıyorum.

Absürd planlar, kurgular yapmaktan alıkoyuyor beni. Ruhum saçma sapan boş hayallere daha az dalıyor. Elim bu tesbihe her gittiğinde, bana bu tesbihi hediye eden zat sebebiyle Nakşi silsilenin ulularını hatırlıyorum. (İşte bu râbıtadır. "Doğruluş") Özellikle Cumhuriyet döneminde ve sonrasında Müslümanlara reva görülen eziyetler boynumu büküyor. İçimde bir yanış... Bilincimi diri tutuyor bu tesbih. Beni artistlik yapmaktan alıkoyuyor. Günahlarım ve savruluşlarım canımı yakıyor.

Otobüste içe doğan güneş!

Diyelim ki otobüsteyim ve ayaktayım. Kitap okumak çok zor. Çünkü otobüs sıkış tıkış, trafikte araçlar zar zor ilerliyor. Elim cebime dalıyor, oradan o sarı kehribarı kavrayıp çıkarıyor. Dilim dönmeye başlıyor ağzımda: La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah... Bir süre sonra kopuyorum o ortamdan. O sıkıntı ve zorluğun etkisi gittikçe azalıyor. İnsanlar flulaşıyor. Dışarısı güzelleşiyor. Akıp giden ağaçların güzelliğiyle bütünleşiyorum. Yağmur ve rüzgarı duyumsamaya başlıyorum. Bir güneş doğuyor içime.

Onbeş yaşında nezarethaneye düşen dost!

Onbeş yaşında İslamcılık'tan nezarethaneye düşmüş bir mübarek zatın, dostun, arkadaşın elinden elinize bir kehribar tesbih düşmüşse ve bu tesbih inanılmaz bir zikr u tesbihat bereketi getirmişse; o tesbih çok iyidir. Bu tesbih için Allah'a şükredilir. Böyle dostlar için Allah'a şükredilir.

Karagümrümrük'te Sami Özer'le Mirac bahrine dalmak!

Biliriz ki şükredersek Rabbimiz nimetini arttırır. Gerçekten öyle oldu. Çünkü bu güzel Erenköy vakıasından sonra ikinci bir tesbih nasip oldu. Bu sefer mekan Karagümrük'tü. İkindi güneşinin parıltısı yerine gecenin ışıltılı karanlığı vardı. Işıltılıydı o cuma gecesi. Halkadan çıkılmıştı. Kurban Bayramı öncesiydi. Şeyh Efendi haccı ve Resulullah'ı anlatmıştı. Sünnetsiz; Kitab'ın anlaşılamayacağını, kavranamayacağını misallerle aşikar etmişti bir daha. Sami Özer mevlidin mirac bahrini öyle bir okumuştu ki... Mest olmuştum. Keşke bütün mevlithanlar böyle okusalar mevlidi. Su gibi akıyordu kalbim Efendimiz'e. Acemisiydim dergahın, mübtediydim, bilincim yerindeydi, sarhoş değildim. Sekr ile batmamıştım muhabbete. Utandım bu yüzden cezbeyle Allah demekten.

Dünya O'nu sevmekle güzel!

Çaylar içildikten, şekerler, lokumlar, tatlılar yenildikten sonra Şeyh Efendi selamla uğurladı müridanı. Çıktık dipdiri olarak. Dünyadayız artık. Dünya O'nu sevmekle güzel. Sakarya'dan gelen Ömer Asım ve ben. Araçlara binip geceleyeceğimiz mekanlara gideceğiz. Ama bu gecenin son nasiplerinden biri beni bekliyormuş. Fahri Baba adımı söylüyor. İçimde bir sevinç. Solumuzdaki çayevine geçiyoruz. Sakallarından öpüyorum onun. Biraz soğuk hava ama dışarda oturuyoruz. Sohbetle ve çayla ısınacak bedenlerimiz de.

Esma’ül-Hüsna'nın tecelligahı olmak!

Biraz sonra Fahri Baba bir tesbih uzatıyor. Zeytin çekirdeği... 99'luk. Heyecanım sevincime eşlik ediyor. Sonra herbirinin çizgileri birbirinden farklı bu doksandokuz tanenin sırlarını anlatıyor bana. Esma’ül-Hüsna diyor. 99 diyor. Herbiri bir ismi simgeliyor. Bu tesbihi çektikçe her bir esmanın tecelligahı oluyor mürid. Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış oluyor. Kemal mertebesine doğru üruc ettikçe zeytin çekirdeğinin izleri kayboluyor. Yani o tesbihi çektikçe esma ile bütünleşiyorsun. Kimbilir kaç yılda. Yaşamak böyle bir şey. Böyle yaşamak ne güzel: Allah'la...

Kıyama var mısın?

Parmaklarınız her bir taneye değdikçe; bir halkanın, bir dairenin verimli dönüşüne katılmış olacaksınız. Çizgisel ilerleme safsatasının insanı tanrılaştıran, Tanrı'yı kovan-etkisiz hale getiren itikadi inhirafından kurtulacaksınız. 'La ilahe illallah' dedikçe yaşadığınızın farkına varacaksınız. Evreni, varlıkları ayakta tutan bu sözdür. Bu söz söylenmezse her şey bir yokluğa mahkum edilmiş demektir. Bu sözün kabullenilmeyişi, yokluğu kıyamettir. Bu sözün bilinçle, kalble tekrarlanışı kıyamdır.

Modernizme küçük bir meydan okuma!

Bayım! Bu tesbihte inanılmaz lezzetler var. Derin anlamlar var; niyetin sahih olursa. Bir tesbihiniz olsun sizin de. Fazla modern olmazsınız böylece. Modernizme bir küçük meydan okuma olabilir o 33 tane. Hele bir de Allah dedirtiyorsa, esteğfirullah dedirtiyorsa... Allah'a yaklaştıran, yozlaşmaktan uzaklaştıran bir araç. Allah u ekber ve lillahil-hamd...

Mustafa Nezihi iki güzeli anlattı

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Nezîhî
19-11-11
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BU TESBİH... İYİDİR!
Online Kişi: 19
Bu Gün: 128 || Bu Ay: 6.118 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.035 || Toplam Tıklanma: 52.115.984