ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / EDEBİYAT
Okunma Sayısı: 2942
Yazar: Ahmet Selim
EDEBİYAT VE HAYAT

Düşünceyi daraltıyoruz. Oturup büyük meseleler üzerinde büyük çözümler üretmeye çalışmak gibi alıyoruz. Oraya doğru bir yöneliş sayıyoruz en azından.

San'at ayrıdır mesela! Peki, nasıl ayrıdır? Bir şiir düşündürmez mi insanı? Düşündürmeden hissettirmek gibi bir amaç olabilir mi? İnsan öz yapısı gereği hissederken de düşünmez mi? Sevgi ile düşünce arasında bir bağ yok mu? Yok dersen, geriye sadece cinsellik kalır, o da bütün yaratılmış canlılarda var. Biyolojik bir realite. Böylesi, insana yakışıyor mu? İnsan insanlığını koruyabiliyor mu öyle bir yalınlıkta?

İnsanın ruhu var, aklı var, kişiliği var (olmalı). İnsan, içgüdülerini dizginleyip yönlendirebilen yönetebilen bir varlıktır. Bu onun eksikliği değil, fazlalığıdır, üstünlüğüdür. İçgüdülerin tutsağı olmamak aynı zamanda bir özgürlüktür. Sevgi, düşünce, inanç ihtiyaçları ve imkânları da var insanın. İnsan bunun için insan, bunun için farklı, bunun için değerli. İnsanın yemesi içmesi bile bir ruhi ilgi taşır. Bazen aç olduğu halde yemek istemeyebilir. Belli şartlarda yemekten daha fazla tat alabilir. Hep bilinen, ama unutulan şeyler.

Şiir benim gönlüme de aklıma da hitap etmeli. Şiir dili akla başka türlü hitap eder, ama eder. Bana çağrışımlar yaptırmalı, ifade edilmesi zor şeyler düşündürmeli. Bu, iyi yapılmış bir resimde değil, iyi çekilmiş bir fotoğrafta bile vardır. Bırakın şiiri.

Şiir olmazsa, hikâye de roman da olmaz. Şiire bile yer bulunmayan bir dünyada onları nereye koyacaksın? Şiirsiz edebiyat değil, sanat bile olmaz. Ve sanatsız da hayat olmaz.

Tabii ki iktisattaki düşünce başka, şiirdeki düşünce başkadır. Düşüncenin türü kullanılan yere göre değişir. Fakat düşünce hep vardır. Yeterli, yetersiz, yanlış, doğru olabilir; boş olmaz, anlamsız olmaz. Oldurmaya çalışırsan yoklukla karşılaşırsın. "Şair çok, şiir yok" bu demektir. "Kendim için yazıyorum" demek, bir unvan sahibi olmak için yazmaktır. Başka bir "iş"tir.

Hepimiz gençliğimizde şiirler yazdık. Şair olmak için değil, gönlümüzden geldiği için. Oturup birbirimize seçilmiş şiirler okuduk. Necip Fazıl'ın, Dağlarca'nın, Cahit Külebi'nin, Yahya Kemal'in, Necatigil'in ve başkalarının şiirleri... Yahya Kemal'in öldüğünü ben bir akşam vakti Taksim otobüsünde öğrendim. Bir Sessiz Gemi uğultusu vardı içeride. "Ne oluyor?" diye sorunca söylediler. Toplum şiire bu kadar açıktı. Şimdi niçin kapandı? Anlamıyor çünkü.

Varlık'la Hisar 7500'er satıyordu. Şimdi 70 milyona çıktık, onlar gibi bir dergi yok. Nasıl açıklayacağız bu durumu? Kendin yaz kendin oku! İnsanlar, toplum, umurumuzda değil mi? Böyle ise, hiçbir çaba dikkate ve saygıya layık görülmez. Esasen o şiiri, sadece halk ve gençler değil, bir mimar bir doktor bir hukukçu ve genel olarak aydınlar da anlamaz. Anlamsız şiir akla da kalbe de aykırı. "Şiir açıklanmaz" sözü anlamsız olduğu için değil, kendini en iyi açıkladığı içindir.

Nice dopdolu on yıllar yaşadık, nice karmaşık ve yüklü dönemlerde ağır bedeller ödeyip acılar çektik; ama bunlar edebiyata yansıyamadığı için birçok yönden izahsız kaldı. Çünkü insanın içinden bakamadık yaşananlara. Cinsel ve ideolojik malzemelerin istismar edilmesiyle belirlenen daracık açı, sanki bir başka toplumu anlattı. İnsanlarımızın ruhunu, yüreğini, gönlündeki duyarlılıklarını, zihnindeki tereddütleri, bütünselliğindeki özlemleri kaygıları, çelişkili sıkıntıları, umutları bir tarafa bıraktılar; "senin anlaman gerekmez"in kolaycılığında ya ekonomik piyasaya ya da klik piyasasına hitap eden tuhaf üretimlerle kendilerini tatmin ettiler. Yedi yaşında bir çocuğun yanındaki kadına temas etmek istemesini ve 70 yaşındaki bir adamın bir genç kıza ilgi duymasını hayatın özünde olan güzel bir cinsellik arzusu gibi gösteren hayat yorumları yaptılar. Bu toplumun insanını anlatmak mıydı bu? Okunmaması gereken bir şeydi tabii ve insanlar da bunu yaptı.

Şiir ve edebiyat kök tutsaydı, insanlar sevgiden ve düşünceden bu kadar uzak kalır mıydı? İnsan şiiri değil, şiir, insanı anlamaya ve yakalamaya çalışacak. Gerçek şiir ve edebiyat siyasetten bile sorumludur.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Selim
22-12-11
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EDEBİYAT VE HAYAT
Online Kişi: 22
Bu Gün: 371 || Bu Ay: 8.975 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.419 || Toplam Tıklanma: 51.933.252