ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2269
Yazar: Âkif Emre
ÜNİVERSİTESİZ TOPLUM



Çocuklarımızı birer test robotu hâline getiren, fikir ve düşünme kaabiliyetlerini sıfırlayan SBS ve husûsen ÖSS'ye dâir... Okuyalım... (Doğruluş)


Üniversite sınav sonuçlarının açıklanması üzerine dereceye giren öğrenciler, öğrencilerin devâm ettiği kurslar, tercihlerdeki öncelikler basında yoğun yer aldı. Aslında gençlerin aldığı dereceler, beklentileri, büyüklerin duruma bakışı Türkiye'nin temel meselesinin ne olduğuna dair içler acısı bir manzarayı da ortaya çıkardı.

 En son söylenmesi gerekeni baştan ifâde edelim. Sınav sistemi bir kez daha, Türkiye'de gerçek anlamda üniversite olmadığını göstermiştir.

 Bu konuyu yazmamı tetikleyen şey de dereceye giren gençlerimizden birinin açıklaması oldu. Mâneviyâta değer verdiğini söyleyen ve birinci olan öğrenci, hazırlık döneminde günde üç bin soru çözmüş. Bir gencin günde üç bin test sorusu çözmesi gibi ezbere dayalı yöntemlerle üniversiteye hazırlandığı bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız.

 Düşünme, test çöz!

 Daha hızlı, daha az hatâsız, test çözme teknikleriyle, zihnin otomatik hâle getirildiği, hiçbir analitik, kavramsal ve düşünmeye yönelik yeteneğin önemsenmediği bir sınav sistemi. Ne kadar hızlı, ne kadar çok ezber sâhibi iseniz yâni âdetâ reflekssel biçimde 'düşünme süzgeci'ni iptal edebiliyorsanız o kadar başarılı sayılacağınız bir modelden bahsediyoruz…

 Türkiye'de eğitimin ezbere dayalı, düşünmeyi körelten bir yanı olduğu hep söylenir. Edinburgh Üniversitesi'nde matematik hocası olan bir dostum zaman zaman Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden birinde misâfir öğretim üyesi olarak ders vermeye gelir. Türkiye'deki üniversite eğitimini nasıl bulduğunu sorduğumda aldığım cevap bir yabancının evvel emirde gözünden kaçmayacak bir gerçeğimizi hatırlattı: "Gençler çok zekî, fakat sanki bilinçli olarak düşünmelerinin engellenmek istendiği intibaı edindim."

 İlkokul düzeyine inen, test tekniğine dayalı, ezberci, her türlü kavramsal düşünme yeteneğini körelten eğitim sisteminin aslında yetiştirilmek istenen insan tipiyle yakından alâkalı olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan âilelerin de çocuklarının daha ahlâklı ve insânî nitelikleri kazanmış olmalarından çok nasıl iş bulabilecekleri kaygısına itildiği de başka bir gerçek.

 Ailelerin beklentileri, verilen eğitim, önerilen insan tipiyle Türkiye'nin sosyoekonomik olarak üstlendiği 'rol model'liğinin arasında ilişki kurulmadan bu durum açıklanamaz. Dünyâya açıldığı söylenen Türkiye her nedense hiçbir alanda kendine ait patent geliştiremeyen, çok uluslu şirketlerin arka bahçesi bazı îmalâtlarla yetinen, hiçbir alanda stratejik teknolojisi olmayan bir ülke hâline gelmiştir. Finans kapitalizmine kapısı ardına kadar açık, tüketime dayalı ürünlerin montajından öteye geçmeyen bir endüstri… Uluslararası sistemin Türkiye için belirlediği alana uygun insan tipi üretmekle meşgul eğitim sistemimiz… Düşünmeyen, araştırmayan, sistemin yapısını sorgulamayan ve buna vakti bile olmayan, mâneviyâtı yüksek, üretim bandına uygun beyaz yakalılar ülkesi…

Çin’den bile daha kötü…

 Bu hâliyle Çin'de ucuz iş gücünün damgasını vurduğu tablodan daha vahim bir hâl sergiliyoruz. Sanat, edebiyat, düşünce gibi insan oluşumuzu idrâk etmemize kapı aralayacak alanlarla ilgisi kalmamış, kazanmaya odaklı standartlara uygun eğitimli değil ama eğitilmiş insan tipi yetiştiriyor üniversiteler…

 Özellikle 12 Eylül'den sonra eğitim müfredâtındaki değişiklik, gençlerin dersten başka hiçbir sosyal, kültürel alanla ilgilenmesine imkân vermeyecek biçimde düzenlenmişti. Böylece anarşinin önlenmesi hedefleniyordu. Bu açıklamanın yanlış olmasa bile eksik olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. 12 Eylül modelinin aynı zamanda küresel sermâyenin Türkiye'ye biçtiği role uygun insan tipinin yetiştirilmesini hedeflediği gerçeği bugün daha iyi anlaşıyor.

 Varlıklı âilelerin çocukları iyi üniversitelere, diğerleri…

 Eğitim meselesi artık sınıfsal bir sorun hâline gelmiştir. Eğitimin özelleştirilmesi bunu daha da pekiştirmiştir. Ekonomik gücü olan âile, çocuğunu eğitim kalitesi açısından en iyi okullarda okutabiliyor. Bunlardan mezun olanlar da ekonominin, bürokrasinin kilit yerlerine kolayca yerleşebiliyor. Bu yatırımı yapamayanlar ise Anadolu'nun her bir köşesine açılan mâlûm şartlardaki sözüm ona üniversitelerde eğitim almakla yetinecek, yâni işsizlik sorununu okulu bitirinceye kadar ertelemiş olacak.

 Anadolu çocuğu için üniversite ekmek teknesi

 Anadolu'dan gelen çalışkan ve disiplinli, fakat ekonomik imkânı olmayan gençler de günde 3 bin soru çözerek daha çok para kazanacağını düşündüğü tıp fakültelerine veyâ mühendislik gibi ekonomik olarak avantajlı gördüğü okullara yönelecek.

 Bu 'mâneviyâtı yüksek' çalışkan, dürüst Anadolu gençleri de sorgulayıcı ve eleştirel bakış açısından mahrum biçimde sisteme uygun model adayı olarak hayâta atılmayı bekleyecek.

 
Yazının devamı için tıklayınız.

NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)


Yazar: Âkif Emre
14-07-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÜNİVERSİTESİZ TOPLUM
Online Kişi: 31
Bu Gün: 452 || Bu Ay: 5.842 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.559 || Toplam Tıklanma: 52.112.411