ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 3343
Yazar: Gökhan Özcan
İYİ Kİ ÇILGIN BİR TÜRK DEĞİLİM!

 

Pek az şeyi bu netlikte biliyorum, ben o çılgın Türklerden biri değilim. Çılgınlıklarım var ama onlarınkine benzemiyor. Benzememesinden de memnunum. Hatta çok memnunum. Hiç mi ortak özelliğim yok onlarla? Var, ben de onlar gibi domuz gribinin getirebileceği bir ölümden korkuyorum. Ama ölümden değil, bu dünyaya domuz gribi yüzünden veda etmekten korkuyorum. Böyle bir şeyin biyografimde yazmasını istemem. Biyografimde "domuz" sözcüğünün geçmesini de istemem. Ama kaderimde varsa, ona da boynum kıldan ince. Dünyaya kazık kakacak değilim. Esasen kimsenin böyle bir yeteneği, gücü, kudreti yok. Ölüm Allah'ın emri, herkes için hak!

Neyse bunu bu kadarla bırakalım, asıl mevzuu atlamayalım. Mevzu şu: Yazının başlığında geçen "çılgın Türk" meselesi biliyorsunuz bir kitap isminden geliyor. Yeterince sattı, satıyor, buradan reklamını yapmayayım durduk yerde. Ben tarihle ilgili meselelerin hamasi olmayan bir üslupla kaleme alınmasından yanayım. Aklımı, fikrimi, zihnimi ciddiye almayan müsamere hamasetini sevmiyorum. Onuncu Yıl Marşı'yla Ahmet Kaya kovalayan türedi kılçıklardan olmadım hiç! Çok iddialı değilim tarih alanında ama öyle her tarih bahsi açıldığında esas duruşa geçip dinleyecek kadar şabalak da değilim. Resmi tarih denen o dünyevi gerçekten haberim var çok şükür, herzelere karnım tok! Ve bunun yanında bir şeyi edebiyat saymam için de arka arkaya dizilen harflerin en ucunda bir kanca, onun ucunda da gariban bir solucan olmaması lazım asgarisinden. Uzatmayayım, tarihin de, edebiyatın da akla, fikre, zihne hürmet gösterenini severim, öylesine ilgi gösteririm. Kitap diye "Dolmuşa Binme Kılavuzu" almam zinhar! Yazarsam da öylesini yazmamaya gayret ederim. İnsanları akıllarıyla, fikirleriyle, duyguları ve hassasiyetleriyle ciddiye alırım. "Ortaya söyleyeyim, acayip satsın" tribine banmam. Elimden gelmez öylesi, beceremem! Yaptığım bir iş de kitleye kitle demeyip kapışılırsa bundan işkillenirim, huylanırım, huysuzlanırım. Hiç olmadı böyle bir şey, ama olursa, böyle olur, zannediyorum!

Hal böyle olunca; kendimi çok satan ve hazzetmediğim bir kitabın yazarı olarak düşünmem de epey zorlaşıyor. Sizlerin hatırınız için bu sıkıcı şeyi yine de deneyeceğim. Ben çok satan bir kitap yazsam, bir sürü insan onu alıp okusa, sırf buna saygımdan, bilmem kaç yüzüncü imza günümde kendimi bir cam fanusun içine kapatmam. Böyle bir fotoğrafın içinde bir yazar olarak görünmek istemem. Domuz gribinden korkuyorsam ya da beni risk grubuna sokacak herhangi bir sıhhi problemim varsa -olabilir insanlık hali- o imza gününü iptal ederim. Para verip kitabımı alan ve saygılarına binaen kitabımı imzalatmak isteyen insanlarla arama bir cam fanus sokmadığım gibi, elime eldiven de geçirmem, yüzüme maske de takmam. Onlara saygımın bir gereği olarak maruzatımı bildirir, özrümü diler, evime çekilirim.

Ama neyse ki değerli okuyucular, ben o çılgın Türklerden değilim.

 

Yazının tamamı için tıklayınız.


Yazar: Gökhan Özcan
12-01-10
E mail: gozcan@yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İYİ Kİ ÇILGIN BİR TÜRK DEĞİLİM!
Online Kişi: 20
Bu Gün: 66 || Bu Ay: 6.578 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.058 || Toplam Tıklanma: 52.122.977