ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / YAZI VE YAZMAK ÜZERİNE
Okunma Sayısı: 2946
Yazar: Abdullah Harmancı- Kırkikindi
KÖTÜ YAZAR NE YAZAR?



Kötü yazarı "kötü" yapan şey nedir?

Dünyâ edebiyatlarının ve kendi ülkesinin edebiyatının seçkin örneklerini yeterince okumamış olmak, bu örnekleri ibdâ eden yazarlarla (onların üslûplarıyla/temalarıyla) hesaplaşmamış olmak, kendinden önceki edebiyatçıların kendi zamanlarında aştıkları kimi engellerden haberdar olmamak, çağdaşlarının verdikleri eserlerden, çağdaşlarının geldikleri noktalardan haberdar olmamak kötü yazarı kötü yapan başat etmendir.

Zîrâ bu tür bir bilgisizlik, kötü yazarın çoktan tartışılmış, işlenmiş ve "bitirilmiş" temalara veya çoktan denenmiş ve eskitilmiş anlatım biçimlerine "çullanmasına" (mal bulmuş mağribî...) sebep olur ki, bu kabil tavırlar, "kötü yazar" olmak için yeterli bir sebeptir.

Kötü yazarı okurken yüzümüzde buruk bir gülümseme olmasının sebebi, olsa olsa bu geri kalmışlıktır.

Kötü yazar geri kalmış yazardır.

Esâsen edebiyatta "bitirilmiş" temalar yoktur.

Bitirilmiş formlardan bahsedilebilir.

"Ahmet Ağa o gün çok erken uyanmıştı." diye başlayan bir öykü midemizi bulandırır.

Sorun, kötü yazarın böylesine kolay bir cümleye tenezzül etmiş olmasıdır.

Yoksa dünyâ durdukça insanlar erken uyanmaya devam edecekler ve yazarlar da bu erken uyanmalardan bizi haberdar edeceklerdir.

Kötü yazar kendisini rahatsız hissetmez.

Kullandığı enstrümanlarla bir hesaplaşmaya girişmez.

Kullandığı enstrümanlar üzerine düşünmez.

Ya olmayacak şeyleri iddiâ edecek kadar küstah ya da büsbütün iddiâsızdır.

Kötü yazarlar arasında yetenekliler olduğu gibi, kötü olmayan yazarlar arasında da yeteneksizlere rastlanabilir.

Yetenek bize çok bir şey söylemez.

Mesele, dünyâ edebiyatındaki ve Türk dilindeki örneklerin sıkı bir şekilde okunup okunmadığı ve bunun sonrasında bir dil hassâsiyeti/endişesi kazanılıp kazanılmadığıdır.

Zaman zaman telâffuz edilen "Şâir doğulmaz, olunur." ifâdesi, böyle bir eğitimin, duyarlığın kazanılma süreci ile ilişkili olmak şartıyla yanlış değildir.

Şâir olmak, öykücü olmak, böylesi bir okuma ve yazma sürecini yaşamış olmayı gerektirir.

Elli yaşında ilk şiir kitabını yayımlayan ve o güne kadar akademisyen/politikacı/tüccar olarak tanınmış bir "şâir"in şiirlerini okurken, şiirlerde belli bir cevherin bulunduğuna hükmedebiliriz.

Ancak uzun seneler önce yoğun okuma ve yazma emekleriyle pişirilmesi gereken bir cevherdir bu ve böyle bir çile devresi yaşanmamış olduğu için, şâir doğulmuş olmasına rağmen "olunamamıştır".

İşte kötü edebiyat, tam da budur.

Romanlarını on binler okumuş ve belki ömrünü daktilosu başında geçirmiş bir ünlü romancıdır ki o, kendine âit bir dil, kendine âit bir kurgu, kendine âit bir ses aramaktan daha "önemli" emeller için harcadığı için zamanını, gene karşımızda yoğrulmamış bir cevher durmaktadır ve ne yazık ki on binlerce göz bu yoğrulmamış kalemin satırlarını okuyarak büyümüşlerdir ve ne yazık ki bu gözlerin sâhipleri bir gün size 'Ama neden siz onu romancı saymıyorsunuz, ama neden, ama neden?..' diye sorarlar.

Cevabı çok basittir: Kötü bir yazardır çünkü o.

Kötü ürünler vermek, kötü yazarlara mahsus bir şeydir.

Dünyâdaki bütün yazarlar, zaman zaman berbat şeyler yazarlar.

Kötü yazarın ürettiği en başarılı metin bile, kötü olmayan yazarlar tarafından üretilmiş ortalama metinlerden daha aşağıda yer alır.

Çünkü o ortalama metinlerde bile belli bir dil incelmişliği, belli bir sınanmışlık söz konusudur.

Kötü yazar, belki kişisel hırslarla, belki hiç de küçümsenemeyecek yüksek duygularla, hummâlı bir üretim içindedir ve elindeki teçhizatla pek fazla ilgilenme kaygısına sâhip değildir.

Estetiğin sınırları içinde gezinirken/gezindiği halde, estetik onun zihninde bir "tasa" olma özelliğini yitirmiştir.

Kötü yazarın temel özelliği, kendi ürünleriyle ya da dünyâdaki diğer bütün sanatçıların ürünleriyle hesaplaşma cesâretine ya da bilincine sâhip olmamasıdır.

Filozofun dediği gibi, nasıl ki hesaplaşılmamış/didiklenmemiş/sorgulanmamış bir hayat, gerçek bir hayat olamazsa eğer, yazarının üzerinde düşünmediği, sorgulamadığı, hesaplaşmadığı bir metin de, ister üretilirken olsun, ister üretilmeden önce olsun, isterse de üretildikten onlarca yıl sonra olsun bu hesaplaşma; gerçek bir eser, gerçek bir öykü, gerçek bir şiir olamaz.

Aslında burada tek başına bir metin üzerinde düşünmekten bahsetmiyoruz. Yazarın kendi yazdıkları üzerinde, taşıması elzem olan bir endişeden bahsediyoruz.

Bu endişe, memnun olmakla olmamak arasında ince bir dengeyi gözeterek yaşatılan, korkuyla ümit arasında gidip gelen bir sarkaç gibi çalışmalıdır.

Aksi olursa, memnûniyetsizlik tarafına fazlaca kaykılmış bir sarkaç, yazarın yazıyla iletişiminin kopmasına, memnûniyet tarafına fazlaca kaykılmış bir sarkaç ise yazarın bir başarı sarhoşluğu içerisinde kendini yineleyen ortalama metinler üretmesine sebep olabilir.

"Falancayı neden romancı saymıyorsunuz? Filancayı şâirler listesine neden almıyorsunuz? Feşmekâncayı neden antolojinize almadınız? Benim yazdıklarım neden önemsenmiyor? Benim şiirlerimi dergiler neden yayınlamıyor?" yollu soruların cevapları da "kötü yazar" kavramının anlaşılmasıyla ortadan kalkacaktır sanırım.

ŞERH: Yazıları her zaman ve her yerde kolayca yayınlanan herkesi de iyi yazarlar arasında mı sayacağız? Bunun böyle olmadığını en bilenlerden birisinin de A. Harmancı olduğuna inanıyoruz. (Doğruluş)

Vurgular bize âittir. (Doğruluş)

Yazar: Abdullah Harmancı- Kırkikindi
19-07-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KÖTÜ YAZAR NE YAZAR?
Online Kişi: 24
Bu Gün: 584 || Bu Ay: 9.807 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.625 || Toplam Tıklanma: 51.946.402