ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 4109
Yazar: Mustafa Ablak
BİR FRANSIZ GENCİN MÜSLÜMAN OLUŞ HİKÂYESİ
Mekke’yi görünce dayanamadım!

MEKKE'Yİ GÖRÜNCE DAYANAMADIM

18 yaşındaydım. Büyük bir arayış içindeydim. Müslüman olduğumda ilk hissettiğim doğallık oldu; nihayet dünyaya geldiğimden beri olmak istediğim gibi olmuştum.

O ki Müslüman olmadan İslam’ı yaşayan bir ilginç insan.  Adı, JOHANNES ROJE… 1977 doğumlu. 2000 yılında müslüman olmadan önce, müslümanca yaşamanın hazzına ermiş biri. Oruç tutmuş, camiye gitmiş, haramlardan sakınmış, Müslümanları sevmiş. Allah da ona İslam’la şereflenmeyi nasip etmiş. İbretli ve hikmetli bir hikaye okuyacaksınız aşağıdaki satırlarda. Beninm için öyle oldu doğrusu. Her bir şuurlu yeni müslüman, kendimi biraz daha sorgulamama vesile oluyor. Öğreniyorum da sorarken. Dilerim sizlerin dünyasında da keyif ve kalıcı muhasebelere yol açar.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Bismillahirrahmanirrahim. Esselamu Aleykum. Benim adım Johannes Roje, 18 Mayıs 1977 Fransa Anmas doğumluyum. Kırsal bir bölge olan Haute Savoie (Ot Savua) bölgesinde büyüdüm. Ailemin en küçük çocuğuyum.

Koleje kadar köyde okudum. Ondan sonra Anmas şehrinde liseyi bitirdim. Annem, babam ve kardeşlerim ne Allah’ın varlığına ne de Hrıstiyanlığa inanıyorlardı. Ben de bu inançsızlık içerisinde yetiştirildim. Çocukluğum ve gençliğim kırsal alanda mutlu bir şekilde geçti. Ailem bana liseyi bitirene kadar çok yakın ilgi gösterdi. Lise bitiş sınavını kazanamayınca iş hayatına atıldım.

İsviçre’de ufak tefek işler yapmaya başladım. Ev eşyaları nakliyatı, ardından da 5 yıl bir eczanenin deposunda çalıştım. Babam da zaten fazla okuyamamış, 14 yaşında işe başlamış. Annem öğretmen idi. Çok genç yaşta öğretmen olmuştu.

Babam ailenin geçimini sağlamak için çok çalışıyordu. Dolayısıyla  eğitimimizle de annem ilgileniyordu. Okulda bile bizi yalnız bırakmazdı.

Annemin eğitim seviyesi babamınkinden çok daha ileri idi. Dolaysıyla bize iyi değerler öğretirdi. Evrensel değerler olan “terbiyeli olma, yalan söylememe, hırsızlık yapmama…” gibi. Kırsal kesimde büyümem sebebi ile birçok kötü alışkanlıklardan uzak durdum.

Üstelik çok spor yapıyordum özellikle de futbol oynuyordum. Spora ilgim okul hayatımı da etkiledi. Çünkü profesyonel futbolcu olmak istiyordum. Dolaysıyla okula pek aldırmayarak futbolda başarılı olmayı hedefliyordum.

Gençliğim sakin geçti. Spor yapmam diğer gençler gibi kötü alışkanlıklar edinmeme mani oldu. Zaten annem de her zaman yanımızda olarak hem bize yardımcı oluyor, hem dinliyor hem de bizi en iyi olana yönlendiriyordu. Hala da çocukluğumuzda öğrettiği güzel özellikleri devam ettiriyorum.

Nasıl ve ne zaman müslüman oldunuz ?

İslam yoluna girişim  beş yılda oldu. 18 yaşında liseden sonra başladı. Kırsal kesimde büyüdüğüm için diğer toplulukları yani Mağriblileri ya da Türkleri pek tanıma fırsatım olmadı.

Bu topluluklardan insanları tanımaya başlayınca birçok yönlerini, kültürlerini çok sevdim. Bizde olmayan bazı şeyler onlarda vardı. Mesela anne babaya saygı, aile yapısı, çalışan baba, çocukları ile ilgilenen anne, büyüklere saygı, hakaret etmeme gibi özellikleri beni çok etkiledi... Hoşuma giden mükemmel bir dünyaları vardı. Bu insanlar hakkındaki duyduğum kötü şeyler, önyargılar bir anda kayboldu.

Bu insanları tanımaya başlayınca tabii İslam’ı da duymaya başladım. Namaz, oruç gibi basit dini kuralları duydum. Yavaş yavaş bu dine ilgim arttı. Ama benim için öncelikli olan kültürel özellikler idi. Özellikle de tanıştığım bir Magribli aile sayesinde bu kültüre çok ilgi duydum.

Yeni tanıştığın bu kültürde seni en çok etkileyen neydi?      

Müslümanların beni en çok aile yapısı etkiledi.  Bir düzenin, bir saygının olması -ki biz batıda bunu kaybettik- benim çok ilgimi çekti. Daha sonra arkadaşlarımla da konuştuktan sonra  şüphem kalmamıştı. Hazret-i Muhammed peygamberin getirdiği mesaj en son mesajdı. O dönemde benim için bu çok basit bir şeydi. Bunu kabullenmiştim. Bana göre de bu mesaj takip edilmeliydi çünkü en son mesajdı.

Bu benim kalbime iyice girmişti. Kalbimde taşıyordum. O dönemde bana hak din hangisi diye sorsalar hiç tereddüt etmeden İslam derdim. Benim için bu çok doğaldı. Daha sonra birçok Türk ve Magribli arkadaş edindim. Sürekli nasıl yaşadıklarına, aile içinde nasıl davrandıklarını gözlemledim. Birçok şeyi beğendim. Büyüdüğüm  toplumda bulamadığım bir çok şeyi buldum. Daha sonra ramazanda oruç tutmaya başladım. Bir hafta, on beş gün... Senelere göre değişiyordu.  

1999 yılında 22 yaşına geldiğimde bir güç beni ramazan orucunu tutmaya itiyordu. O zamanları pek anlamıyordum ama o ayı oruçsuz geçirmeyi düşünemiyordum. Bu düşünce benim İslam’ı tam seçmemi fitilleyen neden oldu. İlerlememe vesile oldu. 1999 yılı Ramazan’ında daha Müslüman olmadığım halde tüm orucu tuttum. Çok iyi hatırlıyorum bir Türk arkadaştan namaz saatlerini, ne zaman yiyebiliriz, ne zaman oruçluyuz her şeyi anlatmasını istemiştim.

O sene tüm ramazanı oruçlu geçirdim ve tam Müslüman oldum Ramazan bitti, bayram günü arkadaşlarımla bayram namazına gittim. İlk defa bir camiye gidiyordum Ondan sonra kendime sorular sormaya başladım.(Ah bu sorular! "Doğruluş") Bu dünyada niye varım, nereye gidiyorum? Yaratılışa, Allah’ın yarattığı tüm varlıklara dikkat ediyordum - ki bunlara ben 22 yıl boyunca yabancı kalmışım-.

İşte o zaman kendime hiç sormadığım çok önemli sorular sordum. Daha sonra İsviçre’ye gittim. Cenevre de bir camide sonradan Müslüman olmuş biri ile tanıştım. O kişi bana çok şey kazandırdı. Sorularıma cevap verdi ve detaylı izah etti.

Bütün bunlara rağmen henüz Müslüman olmadınız mı?

Olmamıştım.. İslam’ın mesajını tam anlamak için kitaplar okuyor, araştırıyordum.(Yine okumak! "Doğruluş") Nihayet Ağustos 2000’de Müslüman oldum. Namaz kılmaya başladım. İbadetleri yapmaya çalışıyorum.

Bundan sonra neler oldu?

Başımdan geçen çok önem verdiğim bir olayı anlatmak istiyorum. Müslüman olmadığım halde ilk oruçta İsviçre’de işyerinde idim. Saat sabahın 7’siydi. İsviçre radyosu geçen gecenin Ramazan’ın 27. günü olduğunu ve milyonlarca Müslüman’ın Mekke’de ibadet ettiğini duyuruyordu. Bunu duyunca ben çok etkilendim. O an çok duygulandım. Çünkü gerçekten hiç bir şey yapmadığım kanısına varmıştım. Kendi kendime dedim ki, “Baksana insanlar Mekke’de namaz kılıyorlar. Sen ise burada namaz kılmadın, tamam oruç tuttun ama...”  Çok üzgündüm. O an işimi bırakıp fabrikanın bir köşesine geçtim ve hüngür hüngür ağladım.

Gerçekten çok ağladım, çok efkarlıydım, hiç bir şey yapmamış gibiydim. Bir  sonraki ramazanda artık Müslüman olmuştum. Mekke’ye giderek umre yaptım. O zaman kendimi daha iyi hissettim. 15 gün orada kaldım. Bu kadar kısa zamanda Allah kalbimi açtı ve bir çok şeyi kolaylaştırdı.  

Kendini nasıl hissediyordun?

Görüldüğü gibi gerçeği bulmamda 1999 – 2000 yılı hayatımın dönüm noktası oldu. Müslüman olduğumda ilk hissettiğim doğallık oldu, çok normal bir şeydi ve nihayet dünyaya geldiğimden beri olmak istediğim gibi olmuştum.

İslam bana çok yakışıyordu, çok doğaldı. Benim için ikinci bir bahar gibiydi. Hiç zorlanmadan oldu. Sanki her zaman Müslüman yaşamış gibiydim. Diğer bir konu ise diğer tarafda hayata bakışımın değişmesiydi. Çünkü artık dünyaya bakışım aynı değildi. Artık her şey farklıydı. Çünkü gerçeği bulmuş, nereden gelip nereye gittiğimi biliyorum. İşte değişen bu. Dış görünüm olarak değişen bir şey yok. Her zaman aynı insan olarak kaldım. Aynı şirkette çalışmaya devam ettim.

Müslüman olmana aile ve çevrenin bakışı ne oldu?

İlk yıllarda hiç bir zorlukla karşılaşmadım. İşyerinde namaz kılabiliyor, Cuma namazlarına gidebiliyordum. Ailemle fazla bir sorun olmadı. İlk başta ufak tartışmalar oldu ama annem her zaman bana güveniyordu ve yanlış yapmayacağımı biliyordu. Bir taraftan değişmeyen dış görünüş boyutu  ne iş yerinde ne de ailemde sorun oldu. Diğer bir yandan da değişen her şey: Yani inançsızlıktan imana gidiş, tek Allah’ın varlığına inanma ve emirlerini yerine getirmek...

Müslüman oluşumu anne ve babama duyurduğumda annemle babamın davranışları çok farklı oldu. Aslında babama hemen açıklamadım. Birkaç ay bekledim. Müslüman olmuştum, namaz kılıyordum. O konuyu hiç açmıyordu. Hiç soru sormuyordu. Bir gün yanına gittim. Galiba arabam hakkında konuşuyorduk. “Baba, benim için çok önemli bir konuyu seninle konuşmak istiyorum.” dedim. “Ben İslam’ı seçtim”.

O an hiç bir şey olmamış gibi araba konusuna geri döndü ve bir şey söylememişim gibi davrandı. Bu davranış iki yıl sürdü.

Babanız iki yıl bu konuda hiç konuşmadı öyle mi?

Evet hiç konuşmadı. Annemle konuşmam ise daha farklı oldu. Hatırlıyorum camiye gitmeye başladığımda annemi yemeğe davet etmiştim ve camiye gittiğimi, İslam’la ilgilendiğimi, yeni insanları tanıdığımı, bana öğrettiklerini anlatmıştım.Yeni bir yola girdiğimi ve kendimi sorguladığımı söylemiştim. Annem her zamanki gibi yanımda olmuştu. Bana sürekli soru soruyordu, “Niye bunu böyle yapıyorsun, bu ne şu ne?” gibi. Çünkü dediğim gibi sorunsuz bir evlattım. Bu da onun rahat olmasını sağlıyordu.

Fakat daha sonra bazı sorunlar çıkmaya başladı. Medine’ye eğitime gitmiştim. Babam bunu duyduğunda o kadar çok sinirlendi ki beni evlatlıktan sildi. Bu seçtiğim yolu anlamakta zorlanıyordu. Annem ve kız kardeşim de çok endişeliydiler. Onlar da anlamakta zorlanıyor, endişelerini dile getiriyorlardı. O dönem benim için çok zordu. Tabii ki annem ve babam için de zor bir dönemdi. Kız kardeşim için de zordu. Ailede tansiyonu yüksek hem de çok yüksek bol konuşmalarımız oldu. Aile içinde en büyük desteği kardeşimden aldım. O beni dinliyor, anlıyordu. İçi rahattı onun.

Daha önce dediğim gibi Eylül 2002 de Suudi Arabistan’a gittim. Medine İslam Üniversitesine kabul edildim. Normal yoldan eğitim aldım. Tabii önce dil enstitüsüne girdim; üç yıl  4 seviyeli dil eğitimi aldım.

Biraz Medine’deki hayatından bahseder misiniz?

Bu üç yıl içinde Medine’de birçok Müslüman kardeşimle tanıştım. Dünyanın dört bir yanından gelen kardeşler vardı. Enstitüde 110 farklı uyruktan kardeşler okuyordu. Dolayısıyla bir çok Müslüman’la beraber oldum. Ayrıca âlimlerle de tanışma fırsatım oldu. Bir çok âlimle mesela Medine’deki Şeyh El-Abad, Şeyh El-Katiya ile tanıştım. Onların davranışlarından çok etkilendim, çok duygulandım. Kendilerinde çok ilim vardı. Çok saygıdeğer, çok mütevazı insanlardı.  Onlarda zihnimdeki İslam imajından çok farklı bir İslam buldum.

Mesela Medine’ye gitmeden önce Le Monde gazetesinde -ki yaygın bir gazete- bu enstitü ile ilgili bir yazı vardı. Orayı Radikal İslamcılığın Merkezi olarak tanıtıyorlardı. Ancak ben bunun tam tersini buldum. Orada bir çok Müslüman tanıdım. Beni etkileyen Müslümanların sadeliği, davranışlarının güzelliği ve Medine’deki ilim oldu. Cenevre’deki camiye gitmeye başladığımda orada çok önce Müslüman olmuş biri ile tanışmıştım. O da bana İslam’ı çok sade ve iyi anlatmıştı. Zaten benim için baştan beri İslam her zaman sade olmuştur.

Başta  iman olmak üzere iyiliklerde, davranışlarda açıkçası İslami eğitimde hiç bir sorun yaşamadım. Bütün bunları Arabistan’a gittiğimde de aynı şekilde gördüm. Her zaman Allah (C.C.) ve peygamberimiz (S.A.V) dediği ile Müslümanların dediklerini ayırt edebildim.

Son olarak tespit ve tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

Çok zor bir dönemde yaşıyoruz, çoğu Müslümanlar birçok hata ve günah işliyorlar. Maalesef  dizleri çökük bir toplumuz. Ben Allah’a hamd ediyorum. Çünkü bana her zaman peygamberi (S.A.V), sahabeleri ve ondan sonra gelenleri örnek almayı nasip etti. İşte bu insanları örnek alırsanız, mutsuz olmaz, yanlış yönlendirilmez ve hataya düşmeyiz. İşte bu anlayış benim Müslümanları ayırt etmeme vesile oldu.

Gayri müslimler Müslümanlara bakarak İslam’ı tanıyorlar. Bazen davranışlarımıza bakınca biz şok oluyoruz, üzülüyoruz. Halbuki İslam da o yanlışı onaylamıyor.  Mesela Fransa’nın neresine giderseniz gidin hapishanelerdekilerin %80, %90’u Müslüman çocuklardır. Bu çok üzücü durum, bizi düşünmeye itmeli. Günümüzde görmemiz gereken, Peygamberimizin öğrettiği dinden çok uzaktayız.

İşte bu bizim günümüzdeki en büyük hatamız. Yani Allah'ın ve Peygamberin emirlerinden uzaklaşıp, yasakladıklarına yöneliyoruz. Önderi takip etmemek ve pratikte İslam’ı yaşamamak en büyük problemimizdir.

Toplumda gözlemleyebildiğim hatalar bunlar. Ayrıca gelenek ve göreneklerde de birçok İslam’a aykırı unsurlar var. Ancak her konuda Allah’ın ve peygamberin dediğine bakarsak bu tür yanlış davranışlardan uzaklaşabiliriz. Bunu yaparak şüpheye düşmekten ve yanlış anlamaktan uzaklaşabiliriz.

Elhamdülillah ben bu farkı görebiliyorum. Bir Müslüman’ın davranışını Kur’an ve sünnet ölçülerine bakarak tartıyorum. Her şeyin başı da herhalde budur. Ancak her şeye rağmen diyebiliriz ki kendi camiamızda bazı şeyler iyi gitmese de bazı şeyler de çok iyi gidiyor. Bu da bizi memnun ediyor.

Günümüzde dünyada insanlar bunalım yaşarken, iman etmezken, iyilik yapmazken, bencil davranırken, bu gerçeği reddederken, İslam nurunu kabul etmezken, yine de birçok insan, dindar oluyor, güzelleşiyor, iyilik yapıyor.

Bir Müslüman etrafına ışık saçmak zorundadır. Biz de bu toplumda bu tür insanları görüyoruz. Bu insanlar dini kuralları yerine getiren, Allah’a tam teslim olan örnek insanlardır. Toplumumuzda bazı şeyler kötü ama birçok şey de çok iyidir. Aslında her şey mantıklıdır.  Ben İslam’ı anlamakta hiç zorluk çekmedim. Her şey çok basittir. Yeter ki biz iyiyi, güzeli yani İslam’ı isteyelim. Allah verir. O her şeye hakimdir. Rabbim herkese Müslüman olma huzur ve mutluluğunu versin.

Yaşadıklarınızı ve düşüncelerinizi  bizimle paylaşmanız bizi çok memnun etti. Teşekkür ederiz.  

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

NOT: Vurgular bize âittir.

Yazar: Mustafa Ablak
21-03-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİR FRANSIZ GENCİN MÜSLÜMAN OLUŞ HİKÂYESİ
Online Kişi: 27
Bu Gün: 407 || Bu Ay: 9.011 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.467 || Toplam Tıklanma: 51.934.271