ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 1988
Yazar: Mehmet Develi
BİR SEVDÂDIR SEZAİ KARAKOÇ
Sezai Karakoç'u seyrettim

Geçtiğimiz asır edebiyatımızda bir nevi akımlar çağıydı. Daha bir akımın etkileri ortadan kaybolmadan bir diğeri kendini göstermekteydi. Bu durumun başlıca sebebi toplumsal hayattaki hızlı değişimdir. Tüm bu akımların elbette eksikleri ve yanlışlarıyla birlikte edebiyatımıza, bilhassa şiirimize katkıları da olmuştur. Servet-i Fünun, Fecr-i Atî gibi sembolizm ve parnasizm etkisindeki akımlardan hemen sonra bir “halka dönüş” kendini göstermiş, Milli Edebiyat dediğimiz döneme girilmiştir. Bu dönemin en tipik şair grubunu meydana getiren “Beş Hececiler”le birlikte hece veznine rağbet artmıştır.

Hece vezni Necip Fâzıl Kısakürek’le zirvesine ulaşmış ve bir yerde tıkanmıştır. Bu tıkanma özellikle son yıllarında Necip Fâzıl’da da kendini gösterir. Bir müddet sonra gerek hece veznindeki bu tıkanma, yani hece vezniyle O’ndan daha güzel şiirler yazılamayacağının ortada oluşu ve gerekse sosyal hayattaki değişimlerin etkisiyle serbest vezin hâkimiyetini artırmaya başlamıştır. Serbest vezin en serbest haline garip akımıyla ulaşmış, şiirde basitlik ve bayağılık bir hastalık halinde yayılmış, geleneksel unsurların tümü alay konusu edilmiştir.

Garip akımı edebiyatımız için bir yere kadar taze bir soluk olmuş, edebiyatımıza yeni bir renk katmış fakat sonrasında bir kolaycılık halini almış, şiir derinlikten ve yoğunluktan yoksun, her okuyanın anlayıp hatta her isteyenin yazabileceği bir tür halini almıştır. İşte bu noktada biraz da devrin siyasal, toplumsal ve ekonomik şartlarının etkisiyle bazı genç şairler yeni arayışlar içine girmiştir.

Bu arayış, sonradan Muzaffer Erdost’un “ikinci yeni” adını vereceği bir akımı meydana getirir. Garip akımının tam tersi istikamette şiirde anlam ve imge yoğunluğunu savunan bu şairler aslında bilinçli olarak bir araya gelip ortak bir söylem etrafında birleşmiş değillerdir fakat şiirlerindeki müşterek biçimsel unsurlar onları birlikte anılır hale getirmiştir.

Sezai Karakoç, Turgut Uyar, Ece Ayhan, İlhan Berk, Ülkü Tamer, Edip Cansever gibi isimler akımın belli başlı temsilcileri. Kimileri bu akımın Türk edebiyatında bir dönüm noktası olduğunu savunurken kimileri de yerden yere vurmuştur. Her şeye rağmen şiirimizde köklü bir çığır açtığı bugün tartışılmaz bir gerçektir. İlk zamanlar çoğu edebiyatçı tarafından bir grup genç şairin geçici heveslerinden ibaret gibi görülmesine rağmen etkilerini günümüze kadar sürdüren yegâne edebiyat akımlarındandır. Bütün bunların yanında akımın fikrî ve edebî husus ve hudutları bugün bile bir netlik kazanamamıştır. En büyük temsilcileri bile bu konularda bir fikir birliğine varmış değildir. Turgut Uyar kendini bu akımın içinde bile görmez.

Edip Cansever “bozgunda bir çiçek” der ikinci yeni için. Cemal Süreya’ya göre “asla akım olmamış bir yönelim”dir. Sezai Karakoç’un da kendini tam olarak bu akımın içinde gördüğünü söylemek güçtür aslında ve ikinci yeni şiiri için “bir salt yaşama şiiri” diyerek ekler:

“Bu akım, insanın insanlar arasındaki yeriyle birlik, kâinattaki yerini de arayan şairlerin geçidi. Arayan fakat bulmaya niyeti olmayan…”

Zannederim en yerinde ifadesini Ece Ayhan’da bulur ikinci yeni: “İkinci yeni bir kadın, kapıdan baktı gitti bir kıpı(an), 30 yıldır bir türlü karar veremediler; güzel miydi, çok mu güzeldi, dünya güzeli miydi?” Akımın en tipik şairi Ece Ayhan, en büyük şairi Sezai Karakoç’tur. Sezai Karakoç biçim yönüyle birçok açıdan benzeşse de muhteva bakımdan bambaşka bir konumdadır.

Müslüman Anadolu halkının sesini yepyeni ve dipdiri bir sese kavuşturur şair. Başlangıçta kendi muhiti tarafından yadırganır, hatta dışlanır ama O bunlara aldırış etmez. İlk şiirlerini heceyle yazmış ve bu şiirleriyle daha genç yaşta edebiyat dünyasında hatırı sayılır bir yer edinmiştir. Bu şiirlerde derin bir Necip Fâzıl etkisi görülmektedir. Fakat üstadı Necip Fâzıl heceyi gelebileceği yere getirmiş, bu alanda söylenecek sözü söylemiştir. Çok geçmeden, bu yolda devam ettiği takdirde şiirlerinin Necip Fâzıl’ın gölgesinde kalarak silinip gideceğini anlamış ve şiirini modern insana hitap edecek bir tarzda yeni ve sağlam bir üslupla kaleme almaya başlamıştır.

Çünkü Sezai Karakoç söyleyecek çok sözü olan adamdır. İkinci yeni şairlerinin büyük şair olduğu yolunda fikir birliğine vardıkları nadir şairlerdendir. Aynı zamanda okul arkadaşı olan Cemal Süreya büyük bir sevgi ve saygı besler O’na. Uzun yıllar mektuplaşmışlar, hatta Sezai Karakoç’un mektuplarındaki bazı imgeleri şiirlerinde kullanmıştır Cemal Süreya. İlhan Berk bu saygıyı daha ileri bir ifadeye götürür ve “O bir peygamberdir” der Şair için.

Bu sözü O’nun hangi yönünü kast ederek söylediğini bilemiyoruz tabii. Genel olarak baktığımızda Sezai Karakoç’suz bir ikinci yeni düşünülemez. Bununla birlikte Sezai Karakoç çağın bütün akımlarının dışında ve üstünde, adanmış bir ömür olarak Türk şiirinin bugün yaşayan en büyük ve özgün simalarındandır. O’nun en mühim vasfı bence yeni bir neslin inşasına öncülük etmesi. Edebiyatımızda Rasim Özdenören, Akif İnan, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, Ersin Nazif Gürdoğan, Hasan Seyithanoğlu, Kamil Eşfak Berki ve daha yüzlerce önemli isim, yetişmelerini en çok Sezai Karakoç’un bu öncülük ve koruyuculuk vasfına borçludurlar…

Allah bu milleti şiirsiz, edebiyatsız ve Sezai Karakoç’suz bırakmasın. Amin.

Yazar: Mehmet Develi
21-03-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİR SEVDÂDIR SEZAİ KARAKOÇ
Online Kişi: 23
Bu Gün: 568 || Bu Ay: 9.791 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.598 || Toplam Tıklanma: 51.946.021