ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 2935
Yazar: Adem Turan
GECEYİ İSRAF ETMEYEN ŞÂİR

Şair, yazar ve çile adamı Bünyamin Doğruer’e, 5 vaktini sorduk; neler yaptığını, hangi durumlarda neyi özlediğini, hangi vakitte neleri daha yoğun olarak yaşadığını samimi bir şekilde anlattı bizlere.  

Kocaeli Körfezi’nin tenha bir köşesinde, güneşli, pırıl pırıl bir cumartesi günüydü.  Marmara Denizi’nin puslu ufuklarından ve martı çığlıkları arasından şiir nasıl da çağırıyordu bizi…


Bünyamin Doğruer güne nasıl başlıyor? Bünyamin Doğruer

Güneşin üzerine doğmaya çalışıyorum

Gecelerin ve gündüzlerin sahibi Rabbimin ismini yad ederek. Güneş secde etmeye gittiğinde kıyama kalkmadan (doğmadan) ben güneşin üzerine doğmaya çalışıyorum. Gecenin o engin ırmağında ruhi arınmaya çalışıp, sabahın, seher vaktinin, fecrin rahmetinden bereketinden, saf ve temiz atmosferinden istifade edip yeni bir güne, bana bağışlanmış güne Bismillah diyerek, Ba’sü Ba’del mevt’in (öldükten sonra dirilmenin) adeta provasını yaparak, o günüm son günüm olacakmış gibi bir şuurla geçirmek için niyet ederek başlıyorum.

Bu gün içinde insan soyunun erişebileceği en yüksek mertebeye ulaşmak için çaba sarf ediyorum. Güne başlarken rabbime ibadette, insanlarla ilişkilerde, düşünce fikir ve estetikte sürekli bir yükselişin kazancın niyetini taşıyorum. Geceleri yaktığım içimin kandillerini gün boyu söndürmemenin hesabını yaparak güne merhaba diyorum. Rabbimin yemin ettiği zaman dilimine kutsal vakit hamuruna O’nun aşkını katarak BİSİLLAHİRRAHMANİRRAHİM diyorum ve hayatı oyalamaya başlıyorum.  

Bünyamin Doğruer öğle aralığında hangi kapıları aralıyor?

Israrla Ortadoğu kapısını aralarım

Öğle günün dönüm noktalarındandır. İtikadımızca miraç olan namazı konuk ederek öğle namazını ayağa kaldırırım. Rabbimle sözleşmemi yenilemek için onun kapısını aralarım. Öğleye kadarki döktüğüm terin sonucunda zafere ermişsem, dünyaya ahret penceresinden bakabilmişsem, Rahmanın nefesine doğru bir yolculuğun kapısını aralamakla meşguliyetim devam eder. Öğle vakitlerinde ısrarla Ortadoğu kapısını aralarım. İçeri girip hassaten Kudüs penceresinin yanına gelip Mescid-i Aksa’yı seyrederim. Bu gün nasılsın deyip halini sorarım bir dosta nasılsın der gibi. Sonra üzülürüm, bir hal olurum. Bu vakitler kendime özgü bir iç düzen kurmaya çalışırım, dünyanın şartlarından kurtulmanın kapısını zorlarım. Bunun için de gönlümü ötelere çeviririm araladığım kapılardan fırsat bulursam yazarak talan etmenin zevkini tadarım. Başka dünyanın gerçekliklerini merak ediyorum aralayabildiğim kapılardan. Olayların, eşyanın, hadiselerin içine girmeye çalışıyorum.

Ümmet olarak ortaklaşa yaşadığımız sancılarımızı, ağrılarımızı, hüzünlerimizi hayatın ortasında tutmaya çalışıyorum arkadaşlarımla. Doğrusu bu zamanlarda böylesi konularda şiirin büyüsü çırpınıyor kalbimde çünkü acılar ve hüzünler içinde şiirin iskeletini çatıyor eşya ve insan kalabalığı içinde öğle vakti uyanık kalmaya gayret ediyorum. Öfkemi ve isyanımı ince ince damarlarımdan geçirip acılar, yangınlar içindeki Müslüman coğrafyayı kalbimle kuşatıyorum. Yine üzülen yine gözyaşı döken yine vurulan ben olarak bir günün yarısında habire sabırlar içiyorum. Ayağa kaldırdığım öğle namazında bolca dua ederim aşkımın ve öfkemin ocağını körüklerim çağın kirliliğine ve acımasızlığına karşı, ruhumdaki direnme gücünü arttırmanın mücadelesini veririm.  

İkindi vakti, Bünyamin Doğruer dünyanın neresindedir?

Başımı  gökyüzüne koyup ağlamayı  denerim

İkindi vakti, yani ASR. Rabbimin yemin ettiği kutlu vakit. Gündüzün perdesinin yavaş yavaş inmeye başladığı hasılat zamanı. Bireysel ve ümmet paydasında kar ve zarar hesaplarının yapılacağı zaman dilimi. Bu vakit dünyanın tüm mazlumları, acı çekenleri adına vurulanları adına mustazaflar için başımı gökyüzüne koyup ağlamayı denerim. İşte bu acımı bu günün sonunda, sevda santralinde enerjiye dönüştürebilirsem mutlu olurum. İkindi vakti işte ben dünyanın aktüel olanla ebedi olanın kıyasıya mücadele ettiği bu savaş alanında, hüzün duraklarında bekliyorum. Hayatın anlamını keşfettiğim günden beri günlerimin birbirine müsavi olmaması için çırpınıyorum. Bu vakitler günün posasının ayrışmasından sonra geriye kalan özün, cevherin varlığıdır bizi sevindirecek olan. İşte ben Rabbimle aramdaki uyumun bozulmasından çok korkuyorum. Hasadı tam alınmış bir hayat ömrü sürmek için, çaba sarf etmem gerektiği her ikindi vakti şimşek gibi çakar beynimde. Bu vakitler, hayatın ruhunu canlı tutmak için insanlığımı ispat etmeye özen gösteririm. Her ikindi vakti ömür takviminden bir yaprağın daha eksildiğinin farkına vararak, ömrümün çok kısa olduğunu sürekli hatırlarım. Yani sona doğru yaklaşıyorum.

Bünyamin Doğruer akşamları  hangi minval üzeredir?

Akşamları  kendimi yakalarım

Akşam vakti benim için harap olmuş ruhları kendim de dâhil olmak üzere imar ve inşa etmek için, memurluğumu yerine getirip getirmeme noktasında muhasebe ile başlar. Akşam ne kadar da karanlık olursa olsun gündüzden kalan izleri üzerinde bulundurur, gündüzün yoğunlukları akşama fikir olarak, muhasebe olarak, yorum olarak taşınır. O gün eğer kendimi tekrar ettimse moralim bozulur. Yeni bir şey keşfettimse o gün, hayatı oyalamayı başardımsa, gemimi inşa ederken yağmur yağmamışsa, çöl ortasındaysam ve benimle alay edilmişse çok mutluyumdur. ‘Önce mücadele, sonra müşahede’ prensibinden hareket ederek akşam vakti eylemlerimi temaşa ederim. Düşünce ve eylemlerimde Allah’a yaranmak gibi bir iddianın sahibi olduğumdan akşamları fazla yorgunluk hissetmem, bunun zıddı olsaydı perişan olurdum. Gündüzleri kendimin peşinde olduğumdan dolayı, akşamları kendimi yakalamış olurum, vicdanımla yüzleşirim ilkelerime sadık kalıp kalmadığımın muhasebesini yaparım. Akşam namazını ayağa kaldırdığımda beni koruması için Rabbime dua ederim. Dua kapısını açık tutarım devamlı, trajedi yaşamamak için.

Düşünürüm, tefekküre adım atmaya çalışırım, çünkü düşünmenin farz olduğuna inananlardanım. Eğer o gün aldanmış veya yanılmışsam veya aldatılmışsam bir teselliye sığınır geçerim. İnsan aldandığı kadar insandır derim. Bu bir imtihandır derim değil mi ki hayat imtihandır. Kitab’ı elime alırım önce, kerim olanı; sonra diğerlerini… Ve rahatlarım. Şunu unutmamak lazım ki, insan kendi yazgısına Kitap’ta rastlayınca inanın rahatlıyor…

Bünyamin Doğruer geceyi/geceleri nasıl yaşıyor?

Geceyi israf etmemeye çalışıyorum

Ne zaman gecenin kalbine dokunsam sükûnet çıkıyor karşıma. Bu yüzden Duha Suresini çok seviyorum, gecenin içine hüznümle kıvrılıyorum. Gece, yani Allahsıza kadar sığınak. Gündüzün perdesinin çekildiği an gecenin içine düşerim. Kendimi ve çocuklarımı, eşimi dinlemek için, muhabbet, meveddet, sohbet için geceyi severim. Ayrıca kardeşlerime dostlarıma vakit ayırmak için, zamanın duvağını kaldırıp Rabbimle iletişim kurmak için en müstesna andır benim için gece. Küçüklüğümden beri rahmetli annemin gecenin yarısında bir ömür boyu sürekli kalkıp namaz kılması bende derin izler bırakmıştı, gecenin değerini anlamak için bunun müthiş bir hatırası var bende. Gecenin bizzat öğretmen olduğunu düşünürüm. Rabbim Kur’anda geceye yemin eder. Peygamberimizin yetiştirdiği o altın nesil gece ırmağında yıkanmıştı. Kur’anın terbiyesinden geçtiğim günden beri anlamaya başladığım, şahsiyet bulduğum zamandan beri geceleri okumaya, tefekküre, ibadete ve yazmaya daha ağırlık verdim.

Yazılarımın çoğunluğunu geceleri yazarım. Geceyi israf etmemeye çalışıyorum; gece insanın yalnız başına kaldığı anlardır. Gece ibadetleri yaparken her türlü riyakârlıktan uzaktasınız sadece ben ve Rabbim var. İnsan bundan derin haz duyar. Kur’anın geceyi ön plana çıkartmasının sebebi bu olsa gerek Rabbimle baş başa. Gece kalkıp gecenin içindeki geceyi diriltmeye çalışıyorum. Gecesini ihya etmiş olan gündüzünü de ihya etmiştir. Daha doğrusu ‘ Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz, kalkarsınız.’ Bu Resulün sözünü yirmi dört saate ayarlayabiliriz. ‘Bizi geceleri öldüren Rabbim’ deyip yatağa girerken mezara girer gibi girmeyi unutmayarak, gündüzleri bu bilinçle hareket ederek, o günün hesabını verebilmeyi göze almışsak gündüzümüz de iyi olur düşüncesindeyim.

O sükûnet saatlerinde kalbimin içine bakıyorum

Gece benim için bir hıradır. Her türlü teknolojik aygıtlardan uzağım. TV başta olmak üzere. Rabbimle aramdaki iletişimde hiç bir parazite yer vermemeye çalışıyorum. Çağdaş insan gibi zamanı yerinden etmemeye özen gösteririm. Çağdaşlar gibi akşamcı değilim, sabahçı bir medeniyetin çocuğu olduğuma iman ederim. Gündüzün yorgunluğundan, kargaşasından dolayı ibadetin, okumanın, yazmanın hazzına gecenin içindeki o ıssızlık saatlerinde eriyorum.

O saatlerde okuduğum Kur’anın lezzetine doyamıyorum. O sükûnet saatlerinde kalbimin içine bakıyorum. Geceyi incitmemeye küstürmemeye özen gösteriyorum. Geceyi iyi ağırlamayanın, değerlendirmeyenin dengesizlik içinde olacağına inanıyorum. Ruhumla zaman arasında, ruhumla gecenin rengi, yokluğun rengi olan siyahla bir bağlantısının olduğuna inanırım. Geceye renk veren Rabbimin boyasından ne kadar istifade edebileceğimin gayretini taşırım. Velhasıl gece kaim olmak için mücadelemi sürdürüyorum. Ruhumu inşa ve imar etmeye özen gösteriyorum, kendimi buluyorum uyku beni kollarına çekmeden önce.

Rabbim gecelerini ve gündüzlerini diriltenlerden, ihya edenlerden kılsın bizleri İnşallah.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

NOT: Vurgular bize âittir.

Yazar: Adem Turan
09-04-10
E mail: Dünya Bizim
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GECEYİ İSRAF ETMEYEN ŞÂİR
Online Kişi: 24
Bu Gün: 445 || Bu Ay: 5.835 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.546 || Toplam Tıklanma: 52.112.277