ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 3447
Yazar: Ebubekir Sifil'den Elif Bilge Ceylan
DERDİMİZ FİKRÎ VE İTİKÂDÎ

 

 

 

 

Son yıllarda İstanbul’un belkemiği Fatih’te büyük bir vukufiyet, ciddiyet ve titizlik içinde büyük hizmet gören bir eğitim merkezi var: Darül-hikme. Başta Ebubekir Sifil Hoca olmak üzere pek çok değerli âmil âlim, sessiz ve derin bir ‘ihya’ projesinin mihmandarlığını yapıyor. Sadece gerekli konularda gerektiği kadar, ehliyetle konuşulan özel bir eğitim merkezi Darül-hikme. Seminerlerine, makalelerine, ilmi neşirlerine ve Rıhle'ye şöyle bir göz atılması bile ne demek istediğimiz konusunda bir kanaat oluşturmak için yeterli.

Ramazan ayı içinde kısa ve özlü bir makalesi yayınlandı Sifil Hoca’nın Darül-hikme’nin internet sitesinde. Sifil Hoca, Ramazan’ın sağladığı ruh ve zihin dinginliği içinde iki ayeti merkeze alarak ferdi ve toplumsal problemlerimizi aşmamızın mümkün olabileceğinden bahsediyordu. Ramazan’ın ruhuna uygun davranamamaktan ve Ramazanımızı hâl edinememekten dem vururken, önerilen ayet-i kerime eksenli çözüm yolu bizi teyakkuza davet ediyor. Yazılanların sırrına vakıf kılınma duasıyla bu usareyi büyük bir şevkle okuyucularımızla paylaşıyoruz:

Derdimiz fikrî ve itikadî

"Müslümanlar olarak maruz bulunduğumuz maddî/somut sıkıntılar yanında derin fikrî ve itikadî problemlerle de yüz yüze bulunduğumuz bir dönemdeyiz. Evet, kıpırdanmalar var; fakat sağlıklı bir yapılanmadan söz etmek hayli zor. Ramazan'ın sağladığı ruh ve zihin dinginliği içinde, iki ayeti merkeze alarak yeniden tefekkür etmeyi deneyelim istiyorum.  

Üzerinde duracağım ayetlerden birisi bireysel, diğeri toplumsal problemlerimizden çıkış yolunu gösterir muhtevada. İlk ayet şöyle:

“Kim Allah'tan ittika ederse, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse, O ona yeter.” (65/et-Talâk, 2)

Bireysel sıkıntı ve problemlerin aşılması konusunda bizim için bulunmaz bir rehber olan bu ayeti yakından incelediğimizde karşımıza çıkan hususlar şunlardır: Yüce Allah, kendisinden "ittika" edenlere, içinde bulundukları darlıklardan bir çıkış yolu ihsan edeceğini ve onları, hiç beklemedikleri yerden rızıklandıracağını vadediyor. Burada anahtar kelime "ittika"dır. Türkçe'ye genellikle "Allah'tan korkmak" olarak tercüme edilen "ittika/takva" kelimesinin, "korkmak"tan daha farklı ve geniş bir anlam sahası vardır. Bu kelime, insanın, kendisini Allah Teâlâ’nın korumasına vererek, ahirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden bu dünyada titiz bir şekilde korunması, günahtan kaçınıp, hasenata devam etmesidir. Bu şekilde tarif edilen "ittika/takva" kelimesinin anlattığı özelliklere sahip olabilen kimseler de üç farklı dereceye ayrılırlar:

A- Ebedî azaptan korunmak için şirk ve küfürden uzak durarak iman edilmesi gereken hususlara iman etmek.

B- Büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahlarda ısrarlı olmamak ve farz olan emirleri yerine getirmek.

C- Kalbi Allah Teâlâ’dan ve O'nun zikrinden alıkoyacak her şeyi [masivayı] terk ederek, bütün varlığı ile O'na yönelmektir ki, hakiki takva işte budur. Takvanın bu derecesi, peygamberlerin takvasının ulaştığı seviyedir.

Sahabe'den Ebû Zerr (r.a)'in naklettiğine göre Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz,

“Kim Allah'tan ittika ederse, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir” ayetini tekrar tekrar okuyarak şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlar bunu tutsaydı, kendilerine yeterdi” buyurmuştur. (el-Kurtubî, el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân, XVIII, 106.)

İkinci ayet, Elmalılı merhumun, "Sizden iman edip salih ameller işleyenlere Allah şöyle vadetti: Yemin olsun ki, onlardan öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne mutlaka sahip ve hâkim kılacak ve behemehâl onlara, kendileri için razı olduğu dinlerini kuvvetle icra kudreti verecek ve onları muhakkak korkularının arkasından güvenliğe kavuşturacak..." tarzında meallendirdiği 24/en-Nûr, 55. ayeti.

Burada "iman" ve "salih amel" şeklinde iki kavramla ifade buyurulan hususlar, hepimizin günlük konuşmalarda sık sık dile getirdiği veya kitaplarda okuyup geçtiği şekliyle basit ve sıradan şeyler değildir. Karşılığı ahirette kurtuluş ve dünyada hâkimiyet ve dinin icrası olan şeyin elbette zannedildiğinden çok daha önemli olması gerekir. Şüphesiz burada, "sahih iman"dır ve onunla "salih amel" arasında kopmaz bir ilişki vardır. Salih amel ancak sahih imandan neş'et eder; sahih iman da ancak salih amel ile muhafaza edilir. Bu bakımdan –detaylarına burada giremeyeceğimiz kadar– geniş açılımlara sahip olan "sahih iman" ve "salih amel" olmadan Müslümanların Kur'an ve Sünnet'e liyakat kesb etmesini ve tarihteki izzetli günlerine dönmesini beklemek beyhudedir. Bahse konu iki ayetle yakın ilişki içinde bulunan diğer ayet-i kerimeler, Efendimiz (s.a.v)'in beyanları ve ulemanın tesbitleri için mutlaka tefsir kitaplarına başvurulmalıdır.”

Sözsüz ve kelimesiz anlaşıncaya dek…

Sifil Hoca’nın sözlerine elbetteki ilave gerekmiyor. Fakat konunun öneminin iki saç ayağına indirilecek serahatte ortaya konması ölgün ruhumuzu harekete geçiriyor adeta. Önce ferden ferda Allahımıza “ittika” etmenin, maddi manevi problemlerimizden sıyrılmak için tek geçerli ve kalıcı yol olduğunun ‘şahsen’ şuuruna ermemiz gerekiyor. Efendimiz s.a.v. birinci ayeti kerimeyi defalarca okuyarak bizim gafilliğimize ve idraksizliğimize işaret buyururken, kendi kendimize yetememe fasit dairesinin teşekkül sebebini de resmediyor. Allah’a ittika etmeye yanaşmıyoruz. “Kendimizi Allah Teâlâ’nın korumasına vererek, ahirette bize zarar ve elem verecek şeylerden bu dünyada titiz bir şekilde korunmayı, günahtan kaçınıp, hasenata devam etmeyi” bir türlü başaramıyoruz. Umulmadık çıkış yollarına, beklenmedik rızıklara gark olamıyoruz dolayısıyla. Rızkı Rezzak’tan alıp kulluğu, içimizdeki ve dışımızdaki ‘başkaları’na yöneltiyoruz. Fertten topluma geçimsiz engellerin kaynağı olan düşünce yapımızı değiştirip mütemadiyen kuvvetlendirmediğimiz için sahih imandan doğan “karşılığı ahirette kurtuluş ve dünyada hâkimiyet ve dinin icrası olan” salih ameller üretemiyoruz.

Allah’ın, benim hayrımı benden iyi bildiği, hesap ettiği ve karşılıksız kolaylaştırdığına aşkla, minnetle güvenip, neticesinin hak olacağına sonsuz derecede inanarak bütün insanlık namına çağlar ötesi geçerli ve kalıcı amellere vücut verebilmenin sırrı, -Sifil Hoca tevazuan hazf etse de-  bunu başarabilmiş örnek insanların kalp rahleleri önünde boyun bükmekten geçiyor muhakkak.

Bunun için Yüce Yaratıcı Rahman ve Rahim. Bunun için Allahımızın iki eli de sağ el!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ebubekir Sifil'den Elif Bilge Ceylan
04-09-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DERDİMİZ FİKRÎ VE İTİKÂDÎ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 35 || Bu Ay: 6.547 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.972 || Toplam Tıklanma: 52.122.452