ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 2914
Yazar: Umut Bulut
YÜREĞİ DEV ADAM SONSUZA GÖÇTÜ

Olcay Yazıcı aramızdan sessiz sedasız aniden ayrılıverdi. Kim duyduysa şok oldu benim gibi. Derin adam derin bir fay kırılması gibi kırıp geçirdi içimizde bir yerleri… En son Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatıyla bu kadar sarsılmıştım ve şimdi bu sarsıntı onu aratmayacak cinsten… Soylu şirinin soylu cengâveri Olcay Yazıcı hayata gözlerini yummuştu. Sanki kendi evimin içine bir ateş düşmüştü. Şairliğini edebi kimliğini tartışacak cürete sahip değilsem de onun bir Alperen Derviş olduğundan zerre kadar şüphem yoktu. Yaşarken adam gibi adam dediğimiz adamların başında geliyordu Olcay Abi… Yazarlar birliğinin kendisi için yaptığı Ustalara Saygı gecesinde saatlerce övgü almasına rağmen mütevazı duruşundan zerre kadar taviz vermeyen Olcay Abi sanatında ucuzluğa asla müsamaha göstermedi.

Edebi kimliği ve müktesebatı itibarıyla derinlikli eserler vücuda getiren Olcay Yazıcı ne gariptir ki çok uzun bir zaman işsiz kaldı. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim dedikçe hali pür melali kendini ele veriyordu. Elinden tuttuğu yol gösterip bir yerlere taşıdığı pek çok dostu da Olcay Abi’yi zor günlerinde yalnız bıraktı.  Ama o bizi hiç yalnız bırakmadı. İstanbul 2010 projesinde işe başladı ve ben o zaman işsizdim cebime harçlığımı koydu ve büyük adamların nasıl büyük olduklarını bana bir kez daha gösterdi. O hiç sitem etmese de işin aslı bizleri derin derin düşündürüyordu. Türk edebiyatı dev bir şairini kaybetti, bizse bir ağabeyi…

KOCAV’ın düzenlediği Ömer Lütfi Mete’ye Saygı gecesinden dönerken Mesihpaşa Camii’nde uzun uzun dertleştik Olcay Abi’yle Ömer Lütfi Mete’yi en yakından tanıyanların başında olduğu halde konuşması teklif edilmemişti. Biraz içerledi sitemdi onunki kendi yanındakileri görmeyen sağ muhafazakar milliyetçi insanlara karşı sitemkar bir duruştu…

Kendisinin yanında çırak bile olamayacak yazar ve gazetecilerin küpünü doldururken onun fakr-u zaruret içinde ekmek kavgasına düşmesi ebette ki zor meseledir.  O hiçbir zaman için menfaatleri uğruna eğilmeyi bükülmeyi kabul etmedi. Bedeli ödenmiş bir şairlikti onunkisi. Türk Edebiyatı Dergisi şiirlerine ambargo koyarken, bir yığın lüzumsuz şair artığına köşelerini açıyordu. Gazeteler kapılarını sadece kendi yalakalarına açarken soylu şiire ve Dil Estetiğine kimse dönüp bakmıyordu bile. Bunca olumsuz şarta rağmen Olcay Abi Alperen- Derviş tavrından hiç vazgeçmedi.

Büyütüp hayata hazırlamak zorunda olduğu küçük bir oğlu vardı ‘’Son Sultan’’ demişti ona, her ölüm erken ölümdür fakat Son Sultan için bu ölüm gerçekten biraz erken bir ölüm… Çocuğuna öğreteceği o kadar çok şeyi vardı ki her şeyden önce vefayı sadakati, insanlığı adamlığı öğretecekti. Trabzon’un Sürmene ilçesinden olan Olcay Abi Karadenizli oluşunun da verdiği bir heyecanla çabuk parlayıp tez sönerdi. Lafını esirgemez, doğru bildiğini direk cepheden haykırırdı. Başına ne geldiyse zaten bu hesap kitap bilemeden lafını esirmemesinden geldi.

İkimizin de Sürmeneli oluşumuzun yanında benzer olaylara benzer tepki vermemiz münasebetiyle aramızda çok ayrı bir hukuk vardı. Hüzün Yazıları cemaatinin şeyhi olarak kabul ettiğimiz Olcay Abi Sürmene’nin sevip de alamayan delikanlılarının yürek ağrılarını da dile getiriyordu.

Erkan Ocaklı’yı, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Ahmet Yüksel Özemre’yi en güzel onun kaleminden okuduk, şimdi onun yazısını yazarken yazılacak o kadar çok şey var ki hangisini yazalım diye  tereddüt ediyorum. Bana son sohbetimizde Türk edebiyatının genel bir fotoğrafını çizdi verdi diyebilirim. Her şeyden önce Sepetçioğlu’nun romanlarını bütünüyle okumamı ısrarla tembihledi. İslamcıların yazar yetiştirmediğinden bahsederken, pek çok yerde tarikat gibi birbirine tutunarak ayakta durmaya çalıştıklarını bir bir sayıp döktü.

En son Sezai Karakoç’a sorduğu Türklük sorusunu anlattı Karakoç’un: “Annem de Türk’tür babam da ben Türkoğlu Türk’üm cevabını bir yazı şekline dönüştürüp, kayıt altına alacağından bahsediyordu ki ömrü vefa etmedi. Vefat haberini duyduğumuzda hepimiz çatallı bir yol ağzında şaşırıp kaldık… Her fırsatta dile getirdiği bir sözüyle netice-i kelam edelim.

Olcay Abi derdi ki: ”Bütün derdim bu bedeni temiz bir şekilde musallaya taşımaktır.’’ Allah yüzünü yere düşürmedi temiz bir şekilde taşıdı kendini o musalla taşına…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Umut Bulut
13-09-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YÜREĞİ DEV ADAM SONSUZA GÖÇTÜ
Online Kişi: 30
Bu Gün: 62 || Bu Ay: 5.452 || Toplam Ziyaretçi: 2.213.925 || Toplam Tıklanma: 52.105.954