ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 430
Yazar: Hüseyin Acarlar
BİR TEMÂŞÂDAN KALAN

BİR TEMÂŞÂDAN KALANEy Oğul!

Altın ateşle, mü’min beşer, bela ve musibetle şekil bulur. İbret dediğimiz budur.

Kalem kâğıt karartırken gönlün ağarmalı. Kâğıt uçmalı, söz kalmalı. Sözün membaında “Hakikat” olmalı.

Hakikat (Kur’an) konuşurken, bedenin suspus, ruhun lal, anlam diyarın fakr olmalı ki sana açılsın.

Ey Oğul!

Bilesin ki yaratılmış canlılar âlemde beş gruptur:

1- Akla ve hikmete sahip olup tabiat ve şehvete sahip olmayanlar ki bunlar meleklerdir.

2- Akla, şehvete, tabiata sahip olup hikmete sahip olmayanlar şeytanlardır.

3- Akla ve hikmete sahip olmayıp tabiat ve şehvete sahip olanlar ki bunlar hayvanlardır.

4- Ne akla ve hikmete, ne de tabiat ve şehvete sahip olanlar ki bunlar bitkilerdir.

5- Hem akla ve hikmete, hem de tabiat ve şehvete sahip olanlar ki bunlar insanlardır.

Ey Oğul;

Bilesin ki sen melek değilsin, iştahını adil ve helal çizgide dengeleme senin imtihanındır. Meleğin imtihanı yoktur.

İştahının emrine aklını verdiğin gün hikmetten ırak olur, hayvana yaklaşırsın. Sen hem etobur hem otobursun. Atın önüne et, itin önüne ot koyan düzene yanaşık durduğun gün hayvandan aşağı /belhüm adel/ olduğun gündür.

Sen sen ol, hikmeti ilimde ara. Ve bil ki hikmetin kaynağı insanüstü akla matuftur. Akıl üstü olan Vahiydir ve o kalem ve kelam Allah’a aittir. Allah’a olan inancını tahkim ettir. O ki aklı yaratandır. Ve o ki kendini bir kitapla anlatır. O kitap ki evindedir. Duvara asıp, ona sadece saygı ihtimamın seni hikmet erbabı yapmaz. Okumadığın müddetçe seni kutsalınla bile aldatırlar. Sen ki kozmosu, âlemleri merak edersin. Elindeki âlemler ötesinden gelen bilgiye nankörlük zekâna ihanettir. Elindeki milyarlarca dolardan daha kıymetli hazineyi görmeyen bir kalp ve akıl hikmetin bilgisine nasıl ulaşır?

Ey Oğul!

Kur ‘ani anlam bütünlüğünde iman (inanç-varlık) kavramı, ilim (bilgi-epistemoloji) ve el-amelu's-salih (ahlak-aksiyoloji) kavramları ile o derece sağlam bir iç sistem oluşturmuştur. Bu sistemden mülhem İslam, tarihsel sürecinde bir çatı disiplin oluşturmuştur. Bu düşüncenin ana mecraları selefiyye, kelamiyye, sufiyye ve hikmet/felsefedir. İslam’ı bu yaklaşımlardan sadece herhangi birinin inhisarında değerlendirmeyeceksin. Varlık, bilgi ve değer açısından bu ekollerin sadece birinden hareket etmek, bütünü görmeni engeller. Beyanı (vahy) okumakla, anlamakla bilmekle işe başla. Burhanla (akli muhakeme- delil-deney-duyu) beyanı amele yansıt. Ve irfanla (ahlaki arınma-keşf-his-ilham) süsle.

Ey Oğul!

Bilmelisin ki, Allah'ın emri olan her yasa, aynı zamanda hakikattir; aynı şekilde Allah'ı bilmek, O'nun emriyle vacip olduğu için, her hakikat de bir yasadır. Yapılması veya yapılmaması veya engellenmesi gerekenlere sarılmak bu yasaya uymak demektir.

Hakikat, rububiyeti müşahede etmektir. Hakikatle desteklenmemiş hiçbir hiç bir yasa, doğru görünse de hakikat değildir. Tevhid ile sınırları belirlenmemiş hiçbir doğru hakikate götürmez. Ancak hüsrana götürür.

Haktan gelen hakikat halka sorumluluklar yükler. Böylece hakikat, Hakk’ın tasarrufunu bildirmektedir. Öyleyse Hakk'a ibadet etmek, yasa; Onu müşahede etmek, hakikattir. Yasa, O'nun emrettiği şeyi yerine getirmek; hakikatin senle ete kemiğe bürünmesi demektir..

Unutma ki ey Oğul!

Muhadarada (olgunlaşma) akıl, mükaşefede (keşfetmede) ilim, müşahede (gözlem) de marifet gerektir.

Modern insan gri zekâlıdır. Geri zekâlı değil. Ne siyah ne beyaz ortasında, aklı kurnazlık zannettiği günden beridir kurnaz görmediğini ahmak görür. Hikmetten uzak kalınca, kendini en bilen görür. Bitmek tükenmek bilmeyen iştahıyla hazzın peşinde hazan olur. Her şeyi aklıyla çözdüğünü düşündüğü günden beri nankörlüğü, ihaneti önce Allaha sonra kullaradır. Sen sen ol kendini bil. Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen eşrefi mahlûkat olur.

Ey Oğul!

Gecenin karanlığı insanları kaplamışken, senin gecen hakla gündüz gibi aydınlık olsun. Halk gecenin zifiri karanlığında iken, sen gündüzün ışığıyla hemhal ol ki kandile gündüzün ihtiyacın olmasın.

Böylece yaşarken öl ki /mutü keble en temutü/ olasın. Mükaşefe (İki şey arasındaki perdenin kalkması) vakti, ruhundan üfürerek seni var eden Rabbine nankör olma.

Ölüm yok oluş değil, yeni ve asli hayata dönüştür. Tıpkı anne karnındaki bebeğin dış dünyadan habersiz, akılsız, ilimsiz, hikmetsiz vav hali duruşu gibi insanların çoğu öte dünya anlayışından bihabermiş gibi yaşarlar. Dava diyerek yola çıkıp ahiret anlayışı değişen davarlardan olma ki aldananlardan olmayasın. Ruh, vuslata beden fistanından sıyrılınca varır. Âleme bir daha bak! Sünnetüllahı gör! Elestü’ye şimdi cevap ver!

Şimdi dön kıbleye Ey Oğul!

“Rabbine O’nu görür gibi ibadet et” Zira “O, yapıp ettiklerinizden haberdardır.”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Hüseyin Acarlar
12-10-20
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİR TEMÂŞÂDAN KALAN
Online Kişi: 16
Bu Gün: 7 || Bu Ay: 7.824 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.573 || Toplam Tıklanma: 52.150.209