ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 468
Yazar: Yasin Aktay
İSRAİL VAHŞETİNİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ

Ağlama Duvarı’nın önünde bir mabedin yanışını, çocukların katledilişini gülerek izlemek

İsrail BM tarafından da işgalci olarak durduğu bölgelerde sürdürdüğü terörü, BM kararları, uluslararası hukuk ve ikili anlaşmaları hiçe sayarak şımarıkça devam ettiriyor. Çünkü onu ne yaparsa yapsın şımartan bir ABD var. Çünkü onu şımartan ABD politikaları yine İsrail tarafından işgal edilmiş durumda.

Kudüs işgal edilmeden önce ABD işgal edilmiştir, Avrupa işgal edilmiştir. Kendini devlet zanneden dünyanın nice devletleri işgal edilmiştir.

Boşuna denmemiştir, “Kudüs sadece Kudüs değil, o, dünyamızın bir aynasıdır”. Dünyada ne varsa oraya o yansıyor veya tersi: Kudüs’te ne oluyorsa dünyaya da o yansıyor. Bugün Kudüs’te sergilenen terör dünyada geçerli olan terörün mantığıdır. Kudüs’te İsrail’in uyguladığı teröre nasıl terör denmiyorsa, dünyada da asıl teröre kimse terör demez, ama o terörün mağdurları kollarını başlarına siper etmek için kaldırdıklarında bile terörist olarak suçlanabilirler. Dünyada terörün tanımı ile ilgili geçerli olan böylesine bir ikiyüzlülük Kudüs’te İsrail’in pişkin, yalancı, uygulamalarıyla başlıyor çünkü.

Kitabının on emrinde “yalan söylemeyeceksin” der. Ama o propaganda ve algı faaliyetleriyle dünya tarihinde eşi görülmemiş teknik ve yöntemlerle dünyanın bütün gerçekliğini, hakikatini ters yüz ediyor. Kendilerine yalan söylediği kitlelere karşı bir hakikat borcu olmadığını düşünüyor çünkü.

Dini anlayışından (tabii ki dinini tahrif ederek) aldığı üstünlük duygusu onu başka insanlara karşı kelimenin en hafif anlamıyla “sorumsuz” hissettiriyor. Kitabı “öldürmeyeceksin” demişse de bu sadece kendi dininden olanları öldürmeyeceksin anlamına geliyor. “Yalan söylemeyeceksin” demişse sadece Yahudilere yalan söylemeyeceksin demiştir. “Çalmayacaksın” demişse, sadece Yahudi kardeşinin malını çalmayacaksın demek istemiştir. Yahudi olmayanlara karşı hiçbir “sorumluluk” yoktur. Onlar zaten insan bile sayılmaz. “Faiz almayacaksın”ın anlamı Yahudilerden faiz almayacaksın demektir. Onun dışında kalanlardan almanın bir sakıncası yoktur. Filistinliyi öldürmenin, malını çalmanın hiçbir sakıncası yok, onlara karşı bir sorumluluk yok çünkü.

Onların mabetlerine saygı göstermenin anlamı da yok, nasılsa o mabedin bir gerçekliği bir hakikati yok. O mabetlerinde, camilerinde veya kiliselerinde Müslümanlar veya Hıristiyanlar uydurulmuş dinleriyle boşa dua etmekte, hiçbir faydası ve anlamı olmayan hurafelerden ibaret bir şekilde tapınmaktadırlar. Asıl olan kendi ibadetleri, kendi mabetleri, kendi inançları, kendi dinleri, kendi cemaatleridir.

Bu anlayışla 2500 yıl da geçmişse bu topraklar onlara aittir. Burada 2500 yıldır ne yaşanmışsa yaşansın, kim yerleşmiş olursa olsun, kendileri de başka nerede ne biriktirmiş olurlarsa olsun. Aslolan kendileriyle bu Zion arasındaki bağdır. Uluslararası mülkiyet hukuku bunu kabul etse de etmese de umurlarında değil. Onlar buraya dönecekler. Bunu yapmak için bütün dünyanın huzuru bozulacak olsa da hiç önemi yoktur. Başkalarının acısının hiçbir önemi yoktur. Tanrı bütün insanları kendilerine hizmet etsinler diye yaratmıştır zaten. Onlara karşı hiçbir etik sorumlulukları yoktur. Ne onların inançlarına saygı duymak gibi bir mecburiyetleri, ne de onların çektikleri acıları duymak gibi bir görevleri vardır.

Filistin’e geldikleri andan itibaren adım adım önlerine koydukları Siyonist hedefleri gerçekleştirmekten bir gün bile geri adım atmadılar. Dönem dönem yaşanan “barış”, “anlaşma” yönündeki bütün uluslararası girişimler İsrail açısından sadece biraz zaman kazanma fırsatlarıdır. Anlaşmaları yaptıkları gün dünyanın bir ucundan getirdikleri Yahudileri evlerinden zorla çıkardıkları, mülklerini, hayatlarını “çaldıkları” Filistinlilerin yerine yerleştirmeye devam ettiler.

Son saldırı da yine Doğu Kudüs bölgesinde Cerrah Mahallesi’nde, Filistinlilere ait evleri Yahudi yerleşimcileri yerleştirmek için Filistinlileri zorla söküp atmak vesilesiyle yaşanıyor. Bu operasyona karşı yaşanan direnişe karşı İsrail her zaman yaptığı gibi bütün Filistinlileri tehdit eder gibi Mescid-i Aksa’ya rutin saldırılarından birini ama bu sefer çıtayı yükselterek yapıyor. Bu seferki saldırı her bakımdan çıtayı yükseltiyor, çünkü Siyonistler için adım adım ilerleyen işgalde bir aşama olarak görülüyor.

Mescid-i Aksa’ya bakarken Siyonistler oranın yıkılışını veya yanışını hayal ediyor hep. Orada ibadet eden insanlara hiçbir saygıları yok. Çünkü onların dinleri nasıl olsa batıldır, ibadetlerinin kendilerine de bir faydası yok zaten. Bu anlayış dünyanın en tehlikeli, en bağnaz, en acımasız yaklaşımını kaçınılmaz olarak doğurur. Terörün de insanlık dışı ırkçılığın da katilliğin de soykırımcılığın da özü bu yaklaşımdadır.

Mescid-i Aksa’da hayal ettikleri yangın terörist-siyonist İsrail askerleri tarafından gerçekleştirildiğinde kalabalık bir İsrailli kitlenin tarihi Ağlama Duvarı’nın önündeki meydanda büyük bir sevinç gösterisiyle tepinmeleri insanlık tarihine bir kara sahne olarak kaydedilmiş oldu.

O yangına üstelik aralarında 10’un üstünde çoluk çocuğun bulunduğu 26 Filistinlinin ölüm haberi de eşlik ediyordu. Ağlama Duvarı’nın önünde, tam da ağlanması gereken bir hale hayvanca, başı dönmüş sevinç gösterileriyle gülmek. Ne kadar canavarca duygular bunlar. Yıllardır o ağlama duvarının önünde biriktirilen şey sadece kin ve nefret mi olmuş? Sadece canavarca duygular mı beslenmiş orada?

Ne mescide, ne insan hayatına, ne çocukların ölümüne en ufak bir saygı veya empati emaresi bulunmayan bu anlayış dünyanın başına gelebilecek en büyük felakettir.

O Mescid-i Aksa ki, temsil ettiği dünya nizamı ile asırlarca Yahudilere katliamlardan, kovuşturmalardan, tehditlerden uzak, güven içinde yaşamalarına imkân vermiştir.

Mescid-i Aksa’yı yıkmak aslında eninde sonunda Yahudilerin tarih boyunca sığındıkları ve yine eninde sonunda sığınmak zorunda kalacakları tek melcenin yıkılması anlamına geliyor. Bunu biliyorlar mı acaba?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yasin Aktay
12-05-21
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İSRAİL VAHŞETİNİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ
Online Kişi: 25
Bu Gün: 300 || Bu Ay: 9.523 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.223 || Toplam Tıklanma: 51.942.637