ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 128
Yazar: Ali Osman Aydın
FİLİSTİNLİLERİN ÖLÜRKEN DİRİLTTİKLERİ İNSANLAR

FİLİSTİNLİLERİN ÖLÜRKEN DİRİLTTİKLERİ İNSANLARYenilmez bir umutla inanmak!

Clint Estwood’un yönettiği Gran Torino filmi hem çok güzel hem de manidar bir filmdir. Göçmenlerden nefret eden Kowalski adındaki Amerikan milliyetçisi emekli bir askerle, henüz ergenlik çağındaki Asyalı bir çocuğun hikayesini anlatır.

Amerika’nın bir şehrinde sokaklara hakim olan çeteler küçük Asyalı çocuğu da aralarına almak isterler ama çocuk buna yanaşmaz. Bunun üzerine evini tarar ve kız kardeşine tecavüz ederler. Savunmasız Asyalı ailenin sığınabilecekleri bay Kowalski’den başka hiç kimse yoktur.

Filmin finalinde Kowalski çetenin yaşadığı evin önüne gidip onları dışarı çağırır. Baskın yediklerini düşünen çete üyeleri kahraman elini cebine atar atmaz hep birlikte tetiğe basıp Kowalski’yi delik deşik ederler. Kowalski yere yığılır. Az sonra anlaşılır ki üzerinde silah falan yoktur. Kowalski çete üyelerine tuzak kurmuştur. Onları silahı olduğuna inandırarak ateş etmelerini sağlamıştır.

Kowalski oracıkta ölür. Tüm şehrin başına bela olan çete mensuplarıysa bu cinayet üzerine tutuklanırlar. Asyalı genç ve ailesi, büyük bir kötülükten kurtulurlar. Kowalski öldürerek değil, öldürülerek kurtarır küçük çocuğun hayatını. Bir genci, bir aileyi, hatta bir semti kurtarmak için gözünü kırpmadan yürür ölüme.

Filmi ilk izlediğimde insanın demir bir leblebi gibi boğazına oturan bu sarsıcı final beni derinden etkilemişti. Başkalarını yaşatmak için ölmek teması besbelli ki İsa Peygamber anlatısından ilham alıyordu. Bu tip, Amerika’nın sefaletle dolu sokaklarından çıkmış olamazdı.

***

Gazze’de yaşananlarla ilgili izlediğim bir video beni derinden sarsarak yeniden bu demir leblebiyi andıran temayı düşünmeye itti. Videoyu izleyince gözlerimi tavana dikip bir süre sessizce düşündüm. Gerçek bir amaç uğruna yaşayan bir insanın ölümü bile derslerle dolu olabilirdi. Gerçek bir amaç uğruna yaşayan bir insanın ölümü bile başka insanların hayatlarını manen kurtarabilirdi. Onları aydınlığa çıkarabilir, hakikate yaklaştırabilirdi. Tıpkı Filistinlilerin ölümleri gibi.

Videoda Batı’nın muhtelif yerlerinden insanlar Gazze katliamı hakkında konuşuyorlardı. Fakat bunlar sıradan konuşmalar değildi. Konuşanlar katliamın görünen yüzündeki dehşete değil, vahşet karşısında granit gibi dimdik duran Filistinlilerin ruhlarına bakıyorlardı.

Çocuğunun cesedini kucağında taşıyan babanın sözlerindeki dinginliğe, enkazın tozuna bulanmış gözlerdeki çakmak çakmak umuda, sabra bakıyorlardı.

Hiçbir silahla, hiçbir bombayla tahrip edilemeyen imana bakıyorlar ve anlamaya çalışıyorlardı. Gördükleri bu iman karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. Biri neredeyse ağlayarak ve hayıflanarak “Hepiniz nasılda bu kadar yenilmez bir umutla inanıyorsunuz” diyordu.

Filistin’de açığa çıkan iman, Batıl itikatları sarsıyor, yüzeysel kabulleri tuzla buz ediyor ve kalpleri hala kararmamış olanları İslam’ın enginliklerine çekiyordu.

****

“Yenilmez bir umutla inanmak…”

Gazze direnişinde Müslüman Filistin halkının göstermiş olduğu metanet, soğukkanlılık, tevekkül ve teslimiyet, Batının yüzeysel yaşam tarzını içselleştirmiş zihinlerde adeta bir şok etkisi yarattı.

Renkli, parlak, göz alıcı, çekici ama içi boş, derinlikten yoksun, insanın anlam ihtiyacını doyurmayan yaşam tarzlarının mensupları, gördükleri iman karşısında iliklerine kadar titrediler. Şarjı bittiğinde depresyona giren çağımız insanları, çocuğunun cesedini tevekkülle taşıyan adamların manevi heybeti karşısında cüceleştiler.

****

Evi yıkılmış, en yakınları öldürülmüş bir adam çıkıyor, ve olağandışı bir sakinlik içinde “Elhamdülillah” diyor. “Biz Allah’ın hükmüne boyun eğdik” diyor. İsyan etmiyor. Lanet okumuyor…

Bu imanın dünyada bir eşi benzeri olduğunu sanmıyorum. Filistin katliamının insanları bu kadar sert bir şekilde sarsmasının ardında Filistinlilerin Allah’la olan bağlarının, O’na duydukları saygının ve teslimiyetin payı çok büyük.

İnsanlar bu imana bakıp, hiçbir şeye bu kadar derinden bağlanamamış, hiçbir şeye bu kadar tutkuyla inanamamış olmanın acısını duyuyorlar. Hayatlarının boşluğu, anlamsızlığı bir tokat gibi yüzlerine çarpıyor. Gazze de sergilenen iman karşısında onların yapay hayatlarının bütün “anlamı” önemini kaybediyor.

Filistinlilerin metanetlerini izledikçe kendi hayatlarının yüzeyselliği daha da rahatsız edici geliyor onlara. Filistinliler Gran Torino filmindeki gibi ölümleriyle bile insanlığa gerçek yaşamın, gerçek imanın nasıl bir şey olduğunu öğretiyorlar. Bir bir ölerek, bütün dünyaya ders veriyor, tebliğ yapıyorlar. Öldürülebileceklerini ama yenilmeyeceklerini ilan ediyorlar.

İşte ancak bu tebliğ dünyanın yalan duvarını çatlatabilir. Halis Aydemir’in, Batılıları etkileyen bu durumla ilgili söylediği, “Allah’ın planı bambaşka olabilir” sözü ne kadar da manidar…

****

Sadece madde peşinde koşan, madde için yaşayan insanın izzeti, itibarı, haysiyeti, insanlığı aşınıyor. Maddeye sahip olmak insana kafi gelmiyor. Çünkü sahip olmak, sahip olunduğunda tükenen cansız bir şey haline geliyor. İnsan- madde, insan- haz ilişkisi insanı beslemiyor. Onun en temel inanma ihtiyacını karşılamıyor.

Doğru yere kanalize edilmeyen inanç insanları konser kalabalıklarına, İphone kuyruklarına, estetik budalalıklarına, mağazaların kar istatistiklerine dönüştürerek “insanlıktan” çıkarıyor.

İnanması gerekene inanmayan insan, inanmaması gerekene inanır hale geliyor. Bu da insanın kırılganlığını, sefaletini, boşluğunu artırıyor. Bu yüzden Kur’an muhteşem bir tespitle, “Allah’tan başkasına sığınanların misali örümceğin bir ev edinmesi gibidir. Eğer bilseler, evlerin en zayıf ve dayanıksızı kesinlikle örümceğin evidir.” diyor.

Gazze de sergilenen tavra baktığımda batılılar gibi ben de halimin “örümceğin halinden” hiç de farklı olmadığını görüyorum. Bu yüzden “insanlığı” temsil eden o adamları, aynı zamanda utançla izliyorum!

Fakat bütün içtenliğimle inanıyorum ki sadece Allah’a sığınanlar evlerin en sağlamını inşa etmiş olurlar. Başka tüm evler örümceğin evinden farksızdır. Bu yüzden Allah’tan başkasına sığınanlar er geç yenileceklerdir. Filistinliler ise öldürülebilirler ama yenilemezler! “Çünkü onlar yenilmez bir umutla inanıyorlar.”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
05-11-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
FİLİSTİNLİLERİN ÖLÜRKEN DİRİLTTİKLERİ İNSANLAR
Online Kişi: 13
Bu Gün: 87 || Bu Ay: 9.749 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.077 || Toplam Tıklanma: 52.172.298