ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 1963
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 37

Ahmet Selim

(ZAMAN - 12 Mayıs 2011)

“Birbirimizi eleştirelim, ama suçlamayalım, töhmet altında bırakmayalım, hakaretleşmeyelim. Demokratlık böyle olur, lafla olmaz.
İnönü başından beri öyleydi.”
 

Kompozisyon zayıf... (Bu zayıflık, medya pazarında adım başı, satır başı…)
İnönü başından beri öyleydi.”
diyen Ahmet Selim, buradaki “öyle” kelimesini, yukarıda sıraladığı sıfatlardan hangilerine bağlamış?
Bir başka ifadeyle soralım:
Ahmet Selim
’in bu ifadesine göre İnönü nasıl biriymiş?
A)
Tenkit eden ama suçlamayan, töhmet altında bırakmayan, hakaret etmeyen
B) Tenkit etmeyip suçlayan, töhmet altında bırakan, hakaret eden; lafla demokrat olan

Doğru cevabı bu cümlelerden çıkaramıyoruz. Peki, nasıl anlayacağız?
Yazıda, İnönü’nün 1951’de söylediği kaydedilen şu sözü dışında bize bu hususta yardım edecek hiçbir şey yok:
“Bunlar devleti yönetemeyecekler ve ben göreve çağrılacağım.”
Doğru cevabı işte bu sözden istidlal yoluyla buluyoruz: Bunu söyleyen kişi olsa olsa
B şıkkındaki sıfatları taşıyabilir, diyoruz.
Mademki öyle, buna uygun söz bulmak ve cümle kurmak mümkün:

“Demokratlığı lafta kalan çok siyasetçimiz var. Bunlar tenkidi bir yana bırakıp rakiplerini suçlayan,  töhmet altında bırakan, onlarla hakaretleşmeyi tercih eden politikacılardır.
İnönü başından beri öyleydi.”

İşte böyle…

***

(ZAMAN - 12 Mayıs 2011)

“İfrâta kaçmak, iddiaya da savunmaya da zaaf getirir. Bazıları güç katar zannediyor; hiç öyle değildir. Çok istemek başka, sonuç almak başkadır. İfrâta kaçıp çelişkilere düşerek tutarsızlaşırsınız, kimi ve hangi iddiayı savunmak istediğinizin önemi de anlamı da kalmaz.”

Ahmet Selim – çoklarının yaptığı gibi – “iddia” ile “savunma” kelimelerini birbirine karıştırmış...
Önce “İfrâta kaçmak, iddiaya da savunmaya da zaaf getirir.” sözüyle aslında bu iki kelimenin farklı, hatta birbirine zıt fiiller olduğunu belirten Selim, sonra “iddiayı savunmak” sözüyle iki mefhum arasındaki sınırı kaldırdığının farkında mı?

Herkesten bu inceliği beklemek olmaz, ama Din Dil Tarih Şuuru sahibi bir mütefekkirden beklerdik.

Eğer “kimi ve hangi iddiayı savunmak” diyeceğine “kimi ve hangi fikri savunmak” deseydi o mahzur kalkardı.
Aşağıdaki ifadeler de o sözün yerini tutardı:    
“kime ve hangi fikre taraftar olmak”
“kimden ve hangi fikirden yana olmak”
“kimi savunup hangi fikirden taraf olmak”

Müdafaa - Savunma
“Müdafaa etmek”
sözünü Türkçeden atmak için TDK tarafından 1945’te imal edilip dile sokulan “savunmak” kelimesi artık hem “müdafaa” hem “iddia” yerine geçer oldu. (Uydurma kelimelerin birçoğunda bu başıbozukluk görülmekte.)
Ahmet Selim Bey
’in şu sual çevresinde tefekkür etmesini isterdim:
1945’ten önce “iddia etmek” yerine “müdafaa etmek” diyen, yazan bir muharrir var mıydı?
Yazısına “Kelimeler, Cümleler” diye başlık atan ve “Kelimelerle kavramlarla aramız hiç iyi değil. Bazı sıkıntılar sırf bu yüzden doğuyor. Ve bu sıkıntılar halledilemediği için düşünce üretiminde verimsiz kalıyoruz.” diyen bir aklıselim sahibi bunları düşünmeli…
Aklıselim (veya hissiselim) sahipleri tefekkür etmezse kim düşünür?..

  


Yazar: C.Yakup Şimşek
12-05-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 37
Online Kişi: 18
Bu Gün: 111 || Bu Ay: 10.358 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.662 || Toplam Tıklanma: 52.194.866