ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 3072
Yazar: Dr. Oğuz Tan
DÖNEKLİĞE ÖVGÜ

Tolstoy, Sanat Nedir? adlı eserinde şöyle der:

'Zeki olarak bilinen çok sayıda adam tanıyorum. Hatta sadece zeki olarak da değil, çok zeki olarak bilinen, en karmaşık bilimsel, matematiksel, felsefî problemlere nüfûz edebilen adamlar... Ama en basit ve en açık gerçeği fark edemiyorlar. Çünkü o basit ve açık gerçeği fark ederlerse, bu zekî adamlar, hayatları boyunca büyük zorluklarla oluşturdukları fikirlerin yanlışlığını itiraf etmek zorunda kalacaklardır. Gurur duydukları, başkalarına öğrettikleri, üzerine bir hayat kurdukları fikirlerin...'

Bilgililer, cahillerden daha doğru fikirler üretecekler diye birşey yoktur.

Zekî ve bilgili adamların hakikati görmeleri daha zordur.

Çünkü insanın hayatını yöneten fikirleri, hayatının erken döneminde, genellikle ergenlik döneminde oluşur.

Onlu yaşlardaki gençler (İngilizce'de teenager tabir edilir), ne kadar zekî ve bilgili olurlarsa olsunlar, henüz çok az şey okumuş, çok az şey öğrenmişlerdir.

Onlu yaşlardaki dahilerin henüz ne meslekleri vardır ne uzmanı oldukları bir konu. Hayatlarındaki her şey ilktir: İlk cinsel uyanış, ilk aşk, ilk ayrılık, ilk kişilik arayışı...

İnsanların hayat felsefeleri bilgiye, okumaya, aydınlanmaya falan dayanmaz yani. İlk gençlik yıllarındaki çevre etkisine dayanır.

Bu kadar basittir bu iş. En yakın çevremizde İslâmcılar varsa İslâmcı oluruz, dinsizler varsa dinsiz oluruz, komünistler varsa komünist oluruz, liberaller varsa liberal oluruz, Türkçüler varsa Türkçü oluruz, Kürtçüler varsa Kürtçü oluruz.

Ha bir de bu yakın çevremizdeki adamları sevmemiz ve kişiliklerinden etkilenmemiz gerekir. Yani dayımın kişiliği beni daha çok etkiliyorsa, dayımla daha çok 'takılıyorsam', babamın değil dayımın mezhebine dâhil olurum. Babamın veya dayımın değil okuldaki Kemal Ağabey'in halkasına girdiysem ve Kemal Ağabey'in karizması gönül telimi titretiyorsa, Kemal Ağabey'in yolundan giderim hayatım boyunca.

Ve ne kadar zekiysem, ne kadar bilgiliysem, hakikatlere gözüm o kadar kapanır.

Çünkü zeki ve bilgili adamlar tezlerini çok iyi savunurlar. Ergenlik yıllarında inanmış bulundukları ideolojileri destekleyecek öyle fikirler üretirler ki, yoğurdun ak değil kara olduğuna birçok zekî ve bilgili insanı da inandırırlar (doğru okudunuz, zeki ve bilgili insanları da ikna ederler, sadece aptalları ve bilgisizleri değil).

Zekî ve bilgili inanmışlar için her olgu, bir bulgudur. Yani hayatta karşılaştıkları her vaka, istisnasız, fikirlerini doğrulayacak bir işarettir. Öyle üstün bir beceriyle yorumlarlar vakaları.

Ergenlikte edindikleri hayat felsefesini sonradan değiştirenler vardır, ama azınlıktadırlar. İlk gençlik fikriyatına sıkı sıkıya sarılmanın matah birşey olduğunu sananlar, bunları dönek olmak pâyesiyle şereflendirirler.

Doğrudur, insan ne kadar ahde vefalıysa, ne kadar temiz kalpliyse, içi dışı ne kadar birse, 70 yaşında da 14 yaşındaki tezlerini savunma ihtimali o kadar yüksektir.

Çünkü onlar iyi adamlar oldukları için fikirleri uğruna mücadele etmişler, büyük fedakârlıklar yapmışlar, çekilmez çileler çekmişlerdir.

Şimdi bu dürüst, lekesiz, berrak adamlar, hayatlarını adadıkları fikrin yanlış olduğunu gösteren apaçık gerçeklerle karşılaştıklarında, 'Hata yapmışım' diyebilirler mi?

İnsanoğlunun, zihnindeki şemalara uymayan hakikatlere kör kalmak gibi bir eğilimi vardır. Ömrümün her saniyesi, fikriyatımı doğrulayan bir kanıt bulmuşum. Ömrümün bir saniyesinde önüme çıkan bir karşı-kanıt, beni dâvâmdan döndürebilir mi?

Bunun çarpıcı bir örneği komünizmdir. Komünizmin tarihi, saymakla bitmez, birbirinden yetenekli dahilerle doludur.

Üstelik komünizm son derece vicdanlı bir ideolojidir. Emperyalizmin köleleştirdiği insanların zincirlerini kırması, fakirlerin sefaletten kurtulması, herkesin eşit olması gibi hülyâlar hangi vicdanlı insanı mest etmez?

Bu yüzden komünizm uzun süre vicdanlı dahilerin dîni oldu.

Hayat 1989'dan sonra komünizmle öylesine çelişti ki, yeryüzünde komünist kalmayacağını düşündü pek çok kimse. 1990'larda komünist ülkelerin birer birer yıkılıp altından mutsuzluk ve fakirlik çıkması bile, çoğu komünisti yolundan döndüremedi. Çünkü onlar için komünizmden dönmek vicdandan, namustan, ahlâktan, iyilik duygusundan, eşitlik ülküsünden, bilimden dönmekti. Hakikat beni tekzip etti diye, ben de mi kendi kendimi tekzip etmeliyim? Hayat beni inkâr etti diye, ben de mi kendimi inkâr etmeliyim?

Oya Baydar Taraf'ta yazmaya başladıktan sonra, solcuların kendisine pavyona düşmüş namuslu kadın gözüyle baktıklarını yazmıştı Ahmet Altan. Oya Baydar'ın romanlarında, hayatın komünizmi tekzip etmesi sonrasında solcuların yaşadıkları buhran, dönenler ve dönmeyenler anlatılır. Çok da başarılı romanlardır. Adları bile oldukça dokunaklıdır: Sıcak Külleri Kaldı, Hiçbiryer'e Dönüş...

Yazıyı Saadettin Öktenay'ın bir zamanlar meşhur olan hicaz şarkısıyla bitireyim de bu kurşun gibi ağır konuyu biraz 'erotize' etmiş olayım:

Acımasız ağını şimdi örüyor zaman,
Sana inanmak kadar seni sevmek de yalan.
Birkaç damla gözyaşı, kurumuş birkaç çiçek..
Ne kaldı elimizde buruk hatıralardan?

 

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Dr. Oğuz Tan
28-06-11
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DÖNEKLİĞE ÖVGÜ
Online Kişi: 17
Bu Gün: 109 || Bu Ay: 1.749 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.014 || Toplam Tıklanma: 52.242.158