ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 4162
Yazar: Ali Ayçil
KÜRTLER KOMŞULARINI BÖYLE Mİ SEVER...

Bu yazıyı, bir kez daha üzerime düşen bir borcu ödemek için yazdım. Önümde duran gazetede, kimi yerleri buzlanmış iki ceset resmi var. Belli ki, gövdelerinden taşların üzerine yayılan kan görülmesin istenmiş. İki adam, sabah saat yedide, evlerinden işlerine giderken bir pusuya düşürülüp oracıkta öldürülmüş. İkisi de asker, ikisi de alt rütbeden, ikisi de bir orduevinde değil de, herhangi bir mahallede, herhangi bir evde oturacak kadar yaşadıkları kasabanın insanına güvenmişler. Yaşadıkları yer Yüksekova! Kuşların bile üzerlerindeki uykuyu henüz atamadığı bir vakitte, Nedim Zeydan Caddesi’nde gövdelerine kurşun boşaltılmış. Haberi okuyunca, en çok onların orada bir evde kiracı olarak oturduklarına takıldım kaldım. Kürtler komşularını böyle mi sever…

Hiç kuşku yok ki bu iki adam, resmî birkaç onurlandırma konuşmasının ardından, annelerinin, bacılarının, eşlerinin ve kendi mahalle ahalisinin gözyaşları eşliğinde, gündemi işgal etmeden sessiz sedasız toprağa verilecek. Başkalarının ölümleri üzerine yazı yazmakta pek mahir olan kalemler, bu iki cesette ilgiyi hak edecek bir yan yine bulamayacaklar. Ne de olsa onlar, devletin zimmetine kayıtlı iki eşya; zayiatlarına makul bir gerekçe bulunarak, yerlerine yeni eşyalar konulabilir. Dahası, yerde yatana şu sivil giyimli iki adamın ölümü üzerine yazı yazmanın “duruşu bozan” bir tarafı da var! “Aydın”, mağdurların safındadır ve bu cesetlerin şimdilik mağdurların safındadır ve bu cesetlerin şimdilik mağdurlarla bir ilgisi yoktur. Sürekli gadre uğrayanlardan bahsetmeyi meslek haline getirenler, bir yerden sonra mazlumların nasıl zalimleşebildiklerini göremez hale geliyorlar.

Oysa biz, gittikçe şu “zulmedilmiş Kürt” imajına biraz daha az inanıyoruz. “En büyük zalimler, mazlumlardan çıkar” diye yazmıştı Cioran. Bir zamanlar aslında kimseye ait olmayan kontrolsüz bir devletin açtığı yaraları her telafi etmeye kalktığımızda, birkaç cesetle geri dönmek zorunda kalıyoruz. “Kürtlerin, bu durum karşısında eli kolu bağlı kalmayacaktır” türünden söylevler veren Güneydoğulu politikacıların tehditlerinden, yüzleri maskeli insanların şuraya buraya fırlattıkları Molotof kokteyllerinden, bir köşede sıkıştırdığı polisi acayip bir şehvetle linç etmeye kalkan kalabalıkların nefretinden yorulduk artık. Artık mağduriyetine tapınmaya başlayan bir topluluğun zulmüyle karşı karşıyayız. Asker, polis ve devlet, bu öç ayininin şeytan taşlama faslı için zorunlu birer sembol hâlini aldı…

Birkaç gün önce Yüksekova’da, Nedim Zeydan Caddesi üzerinde sabah saat yedide, sivil bir evde, Kürtlerin kiracısı olan ve muhtemelen Kürtlerle komşuluk eden iki asker. Hiç kuşku yok ki, maktullerin doğup büyüdükleri kentlerde, kasabalarda da Kürt komşuları olmuştur. Selamlaşılan, bayramlaşılan, kimi akşamlar çay içmeye gidilen komşular. Türkler, komşuları kuşluk vakti sokak ortasında vurulup öldürülse, bundan derin bir üzüntüye kapılırlar. Toplaşır, uğurlar, bir süre yastan nasiplenmeyi tercih ederler. Ülkenin dört bir tarafına defnedilmiş şehit oğullarının hatıralarına rağmen bu hâlâ böyledir. Nedim Zeydan Caddesi’nde oturanlar da Yahya Karakaya ile Murat Özkozanoğlu’nun sokaklarında katledilmesine üzülmüşlerdir mutlaka. Nihayetinde iki genç adam, birisi evlenmemiş, ötekinin çocuğu karısının karnında…

 

Gerçek Hayat, 11-17 Temmuz 2011

Yazar: Ali Ayçil
20-08-11
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KÜRTLER KOMŞULARINI BÖYLE Mİ SEVER...
Online Kişi: 17
Bu Gün: 189 || Bu Ay: 1.829 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.197 || Toplam Tıklanma: 52.243.632