28 ŞUBAT YÜZLEŞMELERİ İÇİN 'AYNA'

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : / DARBE İZLERİ

Okunma Sayısı: 3440

Yazar: Fatma Karabıyık Barbarosoğlu

28 ŞUBAT YÜZLEŞMELERİ İÇİN 'AYNA'

Başlığı görünce o geçen haftanın gündemi idi geç kaldın diyorsunuz belkide. Acele etmeyin, biz 28 Şubat gündemine öykü eşliğinde bakacağız. Tahsin Yücel'in 'Aykırı Öyküler' kitabında yer alan 'Ayna' öyküsü, dönenlerin ve dönmeyenlerin; nedamet getirenlerin getirmeyenlerin; her dönemin adamı olanların hikâyesi. Her ne kadar öykü 1989 yılında yayınlamış olsa da bizim 'bin yıllık' fotoğrafımızın bütün renklerini içinde barındırması hasebiyle hiçbir zaman dünde kalmayacak bir hikâye.

'Ayna' öyküsünü, cumartesi günü Nisan yağmurunun bütün tozları temizlediği, ortalığı mis gibi toprak kokusunun kapladığı bir akşamda okudum tekrar. Ara ara başımı kitaptan kaldırıp açık pencereden yağan yağmura bakarken; o yağmurun altında kıpırdamadan duran martıya bakarken; Sayın Meral Akşener'in Cuma günü yapmış olduğu açıklama, daha doğrusu 28 Şubat'ın yargılanmasına dair sormuş olduğu sorular geldi aklıma.

28 Şubatı alkışlayanlar sonradan nedamet getirdi baş tacı oldu, bürokrasinin içindeki iş birlikçileri bugün yine zirvede diyordu Akşener. En önemlisi birfinge giden yargı mensupları ile ilgili olarak söyledikleri:

'Yargı mensupları brifinge çağrıldılar, gittiler. Korkudan gitmiş olabilirler. Ona bir şey diyemem. Herkes aynı cesarette olmayabilir. Ancak 8 dakika ayağa kalkıp da alkışlamaları için onları zorlayanın olduğunu zannetmiyorum.'

'Ayna' hikayesi tam da adeleti hiçe sayanların nasıl 'hukuk adamı' olarak kalabildiklerini anlatıyor.

Öykünün kahramanı Tarık Uysal karısı tarafından 'Artık ben seni tanımıyorum' diye terk edilmiş bir hukuk profesörü. İyi bir hukuk adamının özelliklerini; kanunların satır aralarındaki boşlukları yakalayarak, müvekkilini daima kazandırması; müvekkilini kazandırırken kendisinin de kazanması olarak görüyor Prof.Tarık Uysal.

Karısı onu 'sen artık çok değiştin' diye terk etmiş olsa da o kendisinin değil sadece 'yukarıdakiler'in değiştiğini düşünüyor. Profesör Uysal'ın tek yaptığı 'yukardakiler' in söylemine ayak uydurması.Siyasi görüşü, kullandığı kelimeler 'yukarıdakiler' e göre değişiyor. (Bu size kimi/kimleri hatırlatıyor?)

Sayın Meral Akşener'in sekiz dakika ayakta alkışlayanların zihniyet dünyasını anlamasını sağlayacak satırlara buyurun:

'Profesör Tarık Uysal eşti, babaydı, hocaydı, danışmandı, ama her şeyden önce bir hukukçuydu, yasaları ve kuralları savunmaktı onun işi; bunun sonucu olarak, yasaları ve kuralları koyanları da savunacaktı ister istemez, yasa ve kural koyucular değişirlerse yeni yasalar, yeni kurallar getirirlerse, öncekilerin yüzde yüz karşıtı bile olsalar, onları da savunmayı boynunun borcu olarak görürdü. Bunun için doçentliği sırasında dönemin yöneticilerini derslerinde ve yazılarında coşkuyla savunduktan sonra, askerlerin söz konusu yöneticileri devirip içeri tıkmalarını izleyen ilk dersinde sırtında Merkez Komutanlığı'ndan özel izin alarak giydiği yedek subay üniforması, sesinde inanç ve güven, 'Arkadaşlar hepinizin malumu olduğu üzere, bu gidişin bizzarure böyle neticeleneceğini bu kürsüde müteaddit defalar tekrarlamıştım.'

'Ayna' hikâyesi sadece 28 Şubat'ı yapanları, alkışlayanları anlamamızı sağlamıyor. Aynı zamanda 28 Şubat 'mağduru' olarak hızla kapitalistleşenleri, sınıf atlayıp eski mahallesine aşağılayarak bakanları da anlamamızı sağlıyor.

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Fatma Karabıyık Barbarosoğlu	17-05-12
E mail: yenisafak.com.tr		Tweet

Yorumlar: 1

Cihat ERDEM
Merhamet Damarı			Tarih : 18-05-12
En azılı katil bile iki damla gözyaşı döküp nedamet duygularını ifade edince vicdanımızda aklanıveriyor hemence. Yaptığı onca zulüm unutulup gidiyor. Ez zayıf tarafımız mı desem; en güçlü tarafımız mı?