ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1960
Yazar: Mümtaz'er Türköne
SİLİVRİ VE İMRALI

Çukurca saldırısının ardından, Paris’te üç tanınmış Kürt siyasetçiye yönelik suikast PKK’nın içindeki “derin örgüt”ün panik halinde harekete geçtiğini gösteriyor. Demek ki İsrail ve İran, taşeronlarını sıkıştırıyor.

Şu iki olay bile Türkiye’nin doğru adımlar attığını göstermek için yeterli değil mi? Sürece muhalefet edenler, kimlerle aynı çuvala girdiklerini görmeli. İster istemez “Bahoz’dan farkınız ne?” türünden sorulara muhatap olacaklar.

Sakin, soğukkanlı ve sabırlı olmalıyız. Mayınlarla, tuzaklarla dolu bir yolda ilerliyoruz. Balyoz davasının gerekçeli kararına, politika yapıcıların geçmişte ve bugün ne belalı bir zeminde ilerlediğini anlamak için müracaat edebiliriz. Gerekçeli karar metni sağlam bir hukuk metni; çok dikkatli ve özenli kaleme alınmış. Hukuk fakültelerinde “olay incelemesi” olarak okutulmalı. Bu arada bizler de Türkiye’nin geçmişte ne badirelerden geçtiğini, ne ihanetlere maruz kaldığını ibretle hatırlamalıyız.

Bu ülke açıkça ihanete uğramış. PKK terörünü sona erdirmek için altın fırsatlarla dolu bir yılı, askerlerinin bir kısmı darbe hazırlıkları ile harcamış. PKK’nın değil, İstanbul’un üzerine nasıl “çökecekleri”ni planlayan, tankları Kandil’e giden yollara değil İstanbul’un meydanlarına yerleştirmek için hazırlık yapan, PKK’lı teröristleri değil sıradan vatandaşları stadyumlara doldurup tutuklamaya niyetlenen hainlerden bahsediyoruz. İhanetin çapını kavrayabilmek için şöyle düşünün: Allah korusun bu darbe 2003 yılında gerçekleşseydi, Türkiye bugün ne durumda olurdu? En hafifinden tek parça halinde kalabilir miydi?

Tam yüz yıl önce bu günler, Balkan Savaşı’nda darmadağın olan ordumuzun Trakya’nın sert kışında aç-sefil perişan olduğu günler. Neden? Çünkü subaylarımız askerlikle değil siyasetle meşguldü. Bir subayın ak dediğine diğeri kara diyordu. Düşmana karşı ateş emri alan subayın, “komutan öbür fırkadan” diyerek emri yerine getirmediği bir savaşı hangi ordu kazanabilir? Balyoz planını yapanları, Balkan savaşlarındaki zabitan kadrosundan farklı kılan tek özelliği var: Uygulamaya geçmemesi. Bugün her şey yoluna girmiş vaziyette. Darbeciler temizlendikten sonra askerimiz daha iyi savaşıyor. Bu sene Şemdinli’de güvenlik güçleri bir destan yazdı. Yargının tepesindeki isimlerden birinden dinledim. Generallerimiz dağda yatıp kalkıyormuş. Yüksek komuta kademesi büyük fedakârlıkla canını dişine takarak, elde silah savaşıyormuş. Pamukoğlu’nu kaynak gösterip, eskiden Güneydoğu’ya tayini çıkan generallerin emekliliğini istediğini hatırlayalım. Demek ki darbeciler, savaşmayı beceremeyen askerlerden çıkıyormuş.
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Mümtaz'er Türköne
11-01-13
E mail: zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SİLİVRİ VE İMRALI
Online Kişi: 11
Bu Gün: 89 || Bu Ay: 2.282 || Toplam Ziyaretçi: 2.230.394 || Toplam Tıklanma: 52.255.810