ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DARBE İZLERİ
Okunma Sayısı: 2788
Yazar: Zeki Dursun
28 ŞUBAT HAYATIMIZI NASIL ETKİLEDİ?

Mustafa Kara, Türkiye’de tasavvuf sahasında salt arkaik çalışmalar yapmayan, gönle hitap eden bir akademisyen olarak yine özgün bir çalışmaya daha imza attı: 28 Şubat Öncesi ve Sonrası Türkiye’de Dini Hayat. Mustafa Kara Hoca, bin yıl süreceği iddia edilen ama 10. yılında (ki kadere bakın ki o dönemin meşhur marşı da 10. Yıl Marşı idi) bir yüzleşme ile karşılaşan bir dönemle içten bir okuma gerçekleştiriyor.

Mezkur dönemde olanlar, yaşadıklarımız, hissettiklerimiz dönemi yaşayanların hafızalarında hâlâ sıcaklığını koruyor. Müslüm Gündüzler, Fadime  Şahinler, Ali Kalkancılar hafızalarda unutulmaya başladılar bile. Herkesin şeyhülislam olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Yalçın Doğan gibi düşünenler  “Ne Kur’an’da ne Peygamberin döneminde tarikat yok”vari cümleleri rahatça serdedebiliyordu. Aktörler özellikle Cumhuriyet gazetesinde toplanmıştı. Kur’an kursları, imam hatipler, ilahiyat fakülteleri ile ilgili yaşananlar herkesin malumu.

Mustafa Kara, askeri vesayetin zirvesi dediği bu dönemi anlamak için öncesi ve sonrasıyla okumak/anlamak gerektiğini düşünenlerden. Eserde uzun bir girişten sonra 18 başlık açılmış. Bu bakımdan geniş bir okuma ile tesadüf eder kitapta okur.

Mustafa Kara giriş bölümünde son yüz yılın dinî-tasavvufî sahadaki özetini çıkarır. İlk Meclisin dervişlerinden üç meşhur olaya (Medreselerin kapatılması, Şeyh Sait Ayaklanması, Menemen Olayı), Molla Kabızlardan Tevhid’e ve Tekbir’e, demokrasiden ihtilallere pek çok mesele gündeme geliyor. Her dönemin inançsızlarını Molla Kabız olarak tanımlayan Kara, Cumhuriyet Türkiyesinin Molla Kabızlarından birinin şiirine yer verir: “Atatürk’ün tapkınıyız. Her şey odur, her yerde o var/ Her gökte o eser. Her enginde o çağlar/ Varsın, teksin, yaratansın.”

Aydınımız kısa pantolonludur

1987’le başlayan bir dönem irdeleniyor birinci bölümde. Dinin bir afet olduğunu düşünenlerin iktidar dönemi. Yeni bir hayat var ve bu yeni hayat karşısında tepkiler var. Mustafa Kara, “Türkiye’de dinî hayatın sosyolojik izah ve tenkidi yapılırken, bu asırda gerçekleştirilen inkılâbın göz ardı edilmemesi” gerektiğini söylüyor. Zenginler arasında yapılan ankette evlilik dışı ilişkilere % 57 oranında “evet” diyenlerin dönemi. Dinî hayatla ilgili yazı ve röportajların sık olduğu yıllar. 1987’de bilgi o kadar "olmayan bilgiler" içerir ki Sami Ramazanoğlu merhum 1987’de Refah hareketine destek veren bir tarikat lideri olarak anılır. Halbuki merhumun vefat tarihi 1984’tür.

Üniversitelerde başörtüsüyle okumak isteyenlerin sorun(!) olduğu bir dönem. Özal’ın dilinde “Türk-İslam sentezi” diye bir garabet. Özal’ın Hacca gidişini “istismar edilmeyen bir Kâbe kalmıştı” diye eleştiren Demirel  bir tarafta. Melih Cevdet Anday şairimiz Homeros’u bizden sayar, Mevlana’yı bizden saymaz, o da edebi(!) bir taraf. Türkiye’de düşünce adına söz söyleyenlerin dine değil de şeriata karşı oldukları yıllardır 80’lerin sonu. Başörtüsü için asla referandum yapılamaz, hatta önerilmez, referandum önerisi anayasaya aykırıdır.

Emekli müftü  Turan Dursun, 80’lerin sonlarında adından sıkça söz ettirenlerden biri. Başörtüsü üniversitelerde serbest edilir ve Kemalistler yollarını Anıtkabir’e devşirir. Anıtkabir’e şikayet üstüne şikayet gider.

“İslam insanı taşla öldüren bir rejimdir”, “İslam dört kadınla evlenmeyi emretmiştir”, “İslamiyet de laik bir dindir” benzeri cümleleri hatırlayanlarımız az değildir. 20 milyon Alevi’den bahsedilen yıllar… (Ne hikmettir bilmem bu 20’de bir keramet var herhalde. Herkes bir 20 tutturmuş gidiyor, herkes kendini 20 milyon görüyor.) 1994’de özgün bir ses, Sezai Karakoç ve Diriliş Partisi beyannamesidir.

Hemen 28 Şubat’ın öncesinde Türkiye’nin gündeminde şu konular vardır: “Ezan Türkçe okunsun mu?”, “Sahur vakti ileri alınsın mı?”, “Mehdi geliyor mu?”, “Kadınlar cenaze kılsın mı?”

Ne olursa olsun her tecelli Hakk’tan

28 Şubat bizim hayatımızda değişiklikleri neden olmuştur, bu ortadadır. Bu süreçten sonra yüzlerce makale, onlarca kitap yazılmış hatta belgeseller çekilmiş. Mustafa Kara mezkûr eserinin sonunda bir de “28 Şubat Literatürü” adı altında bir okuma demeti sunmaktadır. 28 Şubat süreciyle yüzleşmek isteyenler için iyi bir literatür taraması olmuş.

Mustafa Kara’nın Emin Yayınları'ndan çıkan mezkûr çalışması son 100 yıl içinde, özellikle de 1987 sonrasında Cumhuriyet Türkiyesinde yaşanan olayların dinî hayata etkileri üzerine durması bakımından önem arz ediyor. Hâlâ Türkiye’de dinî hayatın toplumun yegâne dinamiği olduğunu fark etmek istemeyenlerin sayısı hayli fazla. Milletin harcı, dinî hayatıdır. Bu bakımdan unutan millet hafızası için oylumlu bir kitap okurlarını bekliyor.

Zeki Dursun yazdı

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Zeki Dursun
12-01-13
E mail: dunyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
28 ŞUBAT HAYATIMIZI NASIL ETKİLEDİ?
Online Kişi: 8
Bu Gün: 450 || Bu Ay: 908 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.599 || Toplam Tıklanma: 52.219.598