ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 3879
Yazar: Betül Kaymaz
N. TOPÇU, YOLA ÇIKAN ADAMDI
Topçu yola çıkan  adamdı!
Topçu, yola çıkan adamdı.

Vefatının 35. yılında tanımayanlar için Nurettin Topçu’yu Prof. Dr. Mustafa Kara anlattı.


Muhterem hocam, bir nesli yetiştiren anıt şahsiyetlerden olan Nurettin Topçu kimdir, ilim irfan dünyamızdaki yeri nedir?

Hz. Peygamber’in meşhur hadisini hatırlıyorsunuz:“İlim Çin’de de olsa onu arayıp bulun,İlim nerede ise sizde onunla olun.”

Son Peygamber’e aşık olan Mehmet Akif Ersoy ise farklı bir istikameti gösteriyordu

         “Alınız ilmini Garb’ın alınız sanatını
         Veriniz mesainize hem de son süratini.”

Aslında iki söz arasında fark yoktur. Çünkü her ikisi de ilmin ve hakikatin peşinde olmayı tavsiye ediyor. Kâinattaki “ayet”leri bulmak için “kutlu yolculuk”un gerekli olduğunu söylüyor. Buradaki farklı istikametler meselenin özü ile ilgili değildir. Zaten dünya yuvarlak olduğuna göre doğuya giden batıya, batıya giden doğuya ulaşır. Önemli olan nerede ne aradığını bilmek, kimden nasıl istifade edeceğine karar vermektir. XIX. Yüzyılda bizim toplumumuzda yaygınlaşmaya başlayan “Batıya gitme” anlayışı XX. Yüzyılın başında hızlandı ve Osmanlılar çeşitli sahalarda yetişmek üzere gençlerini Avrupa ülkelerine özellikle; Almaya, Fransa ve İngiltere’ye göndermeye devam etti. Dinî hayatla ilgili köklü değişikliklere imza atan Cumhuriyet döneminin yöneticileri de aynı yolun yolcusu oldular. Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Garbın İlmini” almak üzere bu topraklara gönderilen gençlerden biride Nurettin Ahmed idi. 1909'da Erzurumlu Ahmed Efendi ve Eğinli Fatma Hanım’ın çocuğu olarak İstanbul’da doğan Topçu, İstanbul Lisesini tamamladıktan sonra 1928 de Avrupa’da öğrenim imtihanını kazanarak Fransa’ya gitti. 1934’te Sorbon’da felsefe doktorasını veren ilk Türk unvanına sahip oldu. Ülkesine döndü, öğretmenlik yapmaya başladı. Doçentliği kazandığı halde üniversiteye alınmadı.

Burada ister istemez aklımıza beş harfli bir kelime gelmektedir: Niçin?

 XX. yüzyıl Avrupa’sı, kiliseye meydan okuyan materyalizm, kapitalizm, rasyonalizm başta olmak üzere birçok cereyanın cirit attığı bir alandı. Dolayısıyla daha derinlerde akıp giden mistik ve manevî alan gözden düşürülmüştü. Topçu ise hakikate aşıktı ve onu arıyordu. Kader onu aradığı dünyanın büyükleriyle bir araya getirdi. Aynı yıllarda mistik felsefesinin en büyük temsilcilerinden biri Henri Bergson’la tanıştı. Hareket (aksiyon) felsefesinin piri Moris Blondel’le buluştu. Hallac ve İslâm tasavvufu ile meşgul olan Luis Masignon’un Türkçe öğretmeni oldu. Böylece fıtratında var olan bir “hazine”nin keşfedilmesinin önündeki engeller kalkmış oldu. Bu ilim ve hakikat aşkı ile 25 yaşında “İsyan Ahlakı” isimli doktora tezini tamamladı, ülkesine döndü.

Ancak ülkemizde 1925-1935 yılları arasında Şeyh Said ve Menemen olayları sebebiyle bir çok şey değişmiş, değerler farklılaşmış birçok insan sürgüne gönderilmiş ve idam edilmişti. “İsyan Ahlakı’nın son cümlelerinde şöyle der:

“Anadolu bin yıllık tarihinden beri sadece sınırlarda değil hem de devlet merkezinde ve aynı zamanda kendi kalblerinin derinliğinde, kutsal cihad ilân ederek cemaatin selameti için kendilerini feda eden kahramanlardan ve şehitlerden mahrum kalmadı. Kendi tasavvuf geleneğine yeniden sarılacak olan Anadolu çocukları, hem kendi nefislerinin zorbalığına hem de despotların zulmüne karşı her zaman kutsal cihad ilân edecekler ve kendi darağaçlarının önünde cesaret ve gururla cihadlarının tam anlamıyla şuurunda olarak: “Ben Hakikatim ene’l-Hakk” diyebileceklerdir.

Nurettin Topçu eğitim ve öğretim faaliyetlerine lise öğretmeni olarak devam etmiş 1939 yılında itibaren yayınlanmaya başladığı “Hareket” dergisiyle düşüncelerini kamuoyuna aktarmış, kaleme aldığı eserlerini birer birer yayınlamıştır. İç alemindeki derûni kıpırdanışlar Abdülaziz Bekkine hazretlerinin sohbetleriyle mecraını bulurken Celal (Hoca) Ökten’in, Hüseyin Avni Ulaş’ın, Ali Fuat Başgil’in ahlak ve cesaretlerine her zaman hayran olmuştur. 1967 de vefat eden Ali Fuat Başgil’in mezar taşındaki metin ona aittir: “ Kırk yıl Türk milletine ilim ve irfan aşılayan ilmi asârından, şahsı ilminden, kalbi âlemden büyük Anadolu’nun asil evladı Ali Fuat Başgil burada Rabbinin eşiğine ulaştı. Ruhu için fatiha istiyor.”  Bu cümleyi Nurettin Topçu’nun mezar taşına yazmanın hiçbir mahzuru yoktur. Aslında onun dostları için yazdığı ve “Millet Mistikleri” isimli eserde bir araya getirilen yazıların hepsinde kendisinin ümit ve özlemleri vardır. XX. Yüzyılın en büyük velisi olan Mehmet Akif Ersoy* için ise müstakil bir eser kaleme almıştır. Dostlarından Ali Nihad Tarlan için daha sağlığında 1970 yılında bir yazı yazmış, Tarlan da vefatına şöyle tarih düşürmüştür:

    Göçtü o hilkat-i güzin
    Oldu ufülü pek hazin
    Sâl-i vefatını anın
    Üç melek-i ziya-cebin
    Çıktı figan edip dedi
    “GİTTİ DİRİĞ NUR-I DİN”


Ömrü boyunca okuyan, okutan ve yazan hocamızın eserleri Dergâh yayınları tarafında neşredilmiştir.

Yarınki Türkiye’nin 14 Mayıs 1961 tarihli önsözü “Anadolu’nun kurtuluş savaşı ruh cephesinde henüz yapılmadı” diye başlıyor ve şöyle neticeleniyor: “Yarınki Türkiye’nin kurucuları millet ve cemaat uğrunda fedakârlıkları kabullenenlerin artık bulunmadığı cemiyetimizde, muhtelif simada insanları şahıslarında birleştireceklerdir. Onlarda Yunus, Yavuzla birleşecek; Sinan, Akif’e uzanacak; Ebu Hanife, Hüseyin Avni’yi tebrik edecektir. Ve onların eseri olacak Yarınki Türkiye şu temellerin üstünde kurulacak: Anadolu’nun toprağından kaynayan bir kan, cemaat için harcanan emek, bin yıllık bir tarih, otoriteli bir devlet ve ebedî olduğuna inanmış bir ruh…”

10 Temmuz 1975 günü vefat eden Nurettin Topçu, Kozlu mezarlığına defnedilmiştir. Mezar taşında Mehmet Akif’in mısraları var:

Serilmiş secdemin inler durur yerlerde miracı
Semalardan gelir ummanların tehlil-i emvacı
Karanlıklar, ışıklar, gölgeler sussun ki Allah’ım
Bütün dünyayı inletsin benim secdem, benim âhım


Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

*Şerh: Bu husus, velîliğe yüklenen mânâ ile alâkalı. Acizane kanaatimiz, M. Akif'e "velî" yerine "mücadele adamı" denilmesi daha uygundur. (Doğruluş)

Yazar: Betül Kaymaz
15-07-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
N. TOPÇU, YOLA ÇIKAN ADAMDI
Online Kişi: 32
Bu Gün: 101 || Bu Ay: 1.049 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.125 || Toplam Tıklanma: 52.223.725