ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 2068
Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
MYANMAR MÜSLÜMANLARINA REVÂ GÖRÜLENLER

MYANMAR MÜSLÜMANLARINA REVÂ GÖRÜLENLERAlev Alatlı’nın Beyaz Türkler Küstü isimli romanında çok hoş bir pasaj vardır. Myanmar’da yaşanan katliamları düşünürken aklıma geldi: ”Sinkretik iman….Bugünlerde  ‘bağdaştırmacı” diyorlar; cihanşumûl  bir din oluşuyor. Olacağına bakın, medeniyetler ittifâkı için papayla , patrikle uzlaşmak yetmez, eninde sonunda şamanla da, kabile büyücüsüyle de Om Sinrikyo tarikatıyla da uzlaşacaksınız. Ne diyor Asaharasan? ‘Hakikât dünyâ dinlerinin bileşkesidir, Hristiyanlık, Budizm, Taoizm ve Yoga’, diyor. İslâmın adı bile yok”(Beyaz Türkler Küstü , s.281)…

Aslında ve daha derininde , modernliğin kabuller ve yasalar listesi var. Modernlik, yine Alev Alatlı’nın kavrayışına göre, panteizme bayılmıştır. Onun için Spinoza’ya ayrı bir yer verilir. Tanrı’yı bütün varlıkların toplamı gören bu bakış ile Adam Smith’in Gizli El piyasacılığının bir bileşkesidir modernlik. Her ikisi de el ele verip sorumsuzluk ve dokunulmazlık üzerinden modernliği kanatlandırmıştır.

Bu değerlendirmelere sonuna kadar ve her gün biraz daha fazlasıyla katılıyorum. Alev Alatlı’nın kullandığı “panteizm” ile benim tercih ettiğim “paganizm“ kavramları çakışıyor. Batı modernitesi, kurumsal bir din olarak Hristiyanlıktan nefret etti. Onun için Katoliklerin modernleşmesi, her zaman Protestan veyâ Püritanlara göre daha geç ve sancılı oldu. Pagan geçmişler bir tür Aydınlık Yitik Zamanlar olarak mütalâa edilmiştir. Meselâ Kant ile birlikte  modernliğin en zirve iki  filozofundan birisi olan  Rousseau’nun Paganlık övgüsü nihayetsizdir.

İyi de, Paganlıkta ne buldular? Buldukları en başta yatay bir zeminde “karşılıklılık”  oldu. Çünkü semavî dinlerdeki  karşılıklılığın dünyevî bir zemini yoktur. Bu dünyâdaki amellerin ancak ahirette bir karşılığı olacağı fikri kapitalist zihniyet ve onun beklentilerini kesmiyordu. Hâlbuki kapitalist zihniyet, amellerin bu dünyâdaki karşılıklarıyla âlâkadardı. Bu dünyâda ektiklerimin karşılığını bu dünyâdayken almalıydık. Bunu da en sağlam vurgulayan paganlıktı.

Paganlık tabiatla son derecede iç içeydi. Batı modernliği, Stoik temellerde buna da bayılıyordu. Hâsılı Stoiklik ve Paganlık birbirini emziriyordu. Ezcümle; modernliğin her ikisinin yenicil (neo) yorumlarından oluştuğunun söyleyebiliriz. Bu doğrultular üzerinden Batı’nın halâ Hristiyan kalabilmesi, biraz da bir “târihsel din” olarak Hristiyanlığın Paganlığı masseden karakteri üzerinden olmuştur kanâatindeyim. Ama bu durum bir taraftan Hristiyanlığın  modern dünyâdaki tutunumunu sağlamış; diğer yandan ise  her zaman için tartışmalı kalmıştır. Safçılığı ve özcülüğü ile Batı, kendi paganlığına sinen bir Hristiyanlıkla da çok fazla tatmin sağlayamamış; dünyâ paganlığının izini sürmeyi ihtiraslı  çalışmaların motoru hâline getirmiştir. Özellikle karşıt kültür dalgalarında Batı dışı paganlıklara duyulan ilgi ve arzu dikkât çekicidir. Bunun da en tipik  ve yakın misâli 1960’lı senelerdeki gençlik hareketlerinde izlenebilir.

Şimdi soralım: Neden bu nesiller -68’liler başta olmak üzere- Kudüs’ü Katmandu ile ikame ettiler? Aslında aradıkları Tanrılarını önce çoğaltmak, sonra da yok etmekti. Hindistan ve Nepal üzerinden Tanrılara ulaşıyorlardı. Ama aslında bu çok Tanrılı Hinduist tecrübe, daha ileri bir tecrübe olarak Tanrı fikrinin yok edildiği Budizmi temrin etmek içindi. Zâten sâhip oldukları Üçlü(Trinity) bir Tanrı’yı yüzlerce Tanrıyla daha küçük; toz zerresi misâli parçalara bölmek ve nihâyetinde  Everest zirvelerinde üfleyip elden çıkarmak; rahatlamak, huzûra ermek, Nirvana’ya, yâni tanrısızlığa  ulaşmak… Hikâye buydu.

Batı düşüncesi dâima yedeğinde Uzak Doğu inançlarını taşıdı. Hinduizm ve Budizm  her dâim özel bir sempatinin konusu oldu. Çin mezalimine uğramış Dalai Lama ve müridleri hep hoş ve el üstünde  tutuldu.  Zâten çok az sayıda olan; Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiş olan Batılı entelektüeller ve  meşhurlar ise garipsendi; kendilerine kırgınlık gösterildi; yer yer unutturuldu. Ama daha beteri de yapıldı: İslâmî dâire içinde yer alan; ama anaakım-kurumsal- anlayışlarla uyuşmayan, veyâ uyuşmadığı varsayılan, genellikle de  tasavvufî bâzı isimler ise, karma, reenkarnasyon, meditasyon tekniklerinin cirit attığı  bu havuza sokuldu. Meselâ Hz. Mevlâna üzerinden Rumîlik diye nevzuhûr bir din icâd edildi. Bizden bâzıları da bu işe gönüllü soyundu. Mevlâna’nın ne kadar hümanist ve dinler üstü bir figür olduğunu; yâni bir tür Müslüman görünümlü bir Buda olduğunu anlatmayı bir mârifet saydılar.

İşler tıkırında giderken Myanmar’da yaşanan facia ortaya çıktı. Budist  râhibi kaatillerin döktüğü Müslüman kanı karşısında herhâlde afallamayan kalmadı. Nasıl oluyordu da karıncayı bile incitmediklerini zannettiğimiz  Budist râhipler bu denli acımasız birer kaatile dönüşebiliyordu?  Kendisine Nobel Barış Ödülü verilen, üstelik bir hanım olan Myanmar lideri Suu Kyi'nin katledilen Müslümanları suçlayan konuşmalarını dehşet içinde tâkip ettim. (Allah cümlemizi şu aralar Nobel’den, özellikle de Barış Ödülünden  uzak tutsun…)… Bu defâ merak içinde  Batı’nın Barış Güvercini muamelesine mazhâr olan hikmet sâhibi Dalai Lama Hazretleri bu manzaralar karşısında ne buyuruyorlar, diye baktım… Çok üzgünlermiş, dehşetle kınıyorlarmış. Kendileri Myanmar’lı Budist rahiplere bir çağrıda bulunuyor ve Buda’nın resmine bakmalarını buyuruyor. Eğer Buda sağ olsaymış, Müslümanların yanında yer alır, onları kurtarmak için uğraşırmış… Tıpkı Batı’nın mezâlimleri karşısında kem küm eden bir Papa gibi… ”Tüh, tüh, ayıp oldu, keşke olmasaydı… Lütfen artık olmasın…”

Biz de yuttuk… Bundan sonra  Budizm’e  güzelleme yapacaklara, Karma Kurma lâfları edeceklere  bir çift  lâfımız var: Artık yapacaklarını  iki defâ düşünsünler, olur mu?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
31-08-17
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MYANMAR MÜSLÜMANLARINA REVÂ GÖRÜLENLER
Online Kişi: 18
Bu Gün: 180 || Bu Ay: 9.437 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.102 || Toplam Tıklanma: 52.164.134