ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ŞUUR YAZILARI
Okunma Sayısı: 3209
Yazar: Muhammet Esiroğlu
KAZÂYA BIRAKILMIŞ İDEALLER

Fıkıhta bir kural vardır. Bilerek terk edilen namazın kazası olmaz diye. Ama biz yine de meşguliyetlerimiz arasında vaktin eriyip gittiği zamanlarda ibadetlerimizi hayatın ilerleyen safhalarına erteleyiveririz. Her erteleme bir sonraki aşamada yeni bir ertelemeyi doğurur. Böylece üzerimizde yığınlaşmış mesuliyetlerin yükü ile ecelin ertelemediği zamanda son noktayı koyacağız hayata. Yalnızca ibadetlerimiz mi kazaya bırakılan? İdeallerimiz, hassasiyetlerimiz, kaygılarımız, hayallerimiz, yüreğimizde sakladığımız sözlerimiz hepsi günün meşguliyetinde istiflenip herhangi bir yarına savrulup gitti.

Modern yaşam biçimi ve teknolojinin, lüks ve hazzın, içimizde şahlanan dünyevi meşakkatlerin ve nefsin öncelikleri bize, önce ibadetlerimizi, sonra ideallerimizi kazaya bırakmayı fısıldadı. Yaşam biçimimizi modern zırvaların tasallutu altında pespaye ederken imanımızı ve ideallerimizi kazaya bıraktık meçhulde yerine getirilmek üzere. Kaygılarımız kayboldu, hassasiyetlerimiz tükendi ve haysiyetimiz yırtıldı. Oysa ne ideallerimizi bayraklaştırmıştık, bayraklarımızı bez parçasına indirgeyip katlamadan önce. Ve şimdi ideallerimizi sandıklarımıza bir zamanlar çıkarılmak üzere sakladık.

Her sabah bir umudu doğururdu bizim için. Geceleri idealler uğruna uykusuz kalmanın verdiği hazla uyanırdık sabaha. Sabah bizim için başlangıçtı, her sabah her şeye yeniden başlayacağımız hissine kapılırdık. Her şey çok güzel olacaktı sabahın ilk vaktiyle. Sabah güneş ışınlarının çehremizi tokatlamasıyla girmezdi, sabah salatın uykudan daha hayırlı olduğunun semada yankılandığı o vakit giriyordu. Ne değişti? Sabahları neden bu kadar önemsemez olduk? Neden artık bir başlangıç hissi uyandırmıyor bize? Biz ideallerimizi, sabaha dünden bıraktığımız meşgalenin kaygısı ile uyandığımızda kaybettik.

Uzun zaman televizyon karşısında yaptığımız ibadetin hazzı kalplerden silinmeden, ne alnımız seccadede nasırlaşır, ne de gözümüz kitabın nazarından kamaşır. Televizyon ekranlarından sızan yasak meyveyi yememizi söyleyen fısıltı, zamanımızı zimmetine geçirip bizi geleceğe yolculukla avutuyor. Saatlerce elimizden düşürmediğimiz hokkabaz değneği ile kutsal aygıtı zaplattıkça bizi çevreleyen “manevi” atmosferin içinde imana tutunmaya çalışıyoruz hala. Zamana bu kadar acımasızca işkence eden bizlerin ideali, televizyon ekranlarından islami şuur hassasiyetlerinden ziyade eşitlikten, insan hak ve özgürlüğünden, demokrasiden, liberalizmden dem vuran şarkın sulandırılmış muhafazakarlarına alkış tutmaktan öteye gidemedi. İdeallerimizi gerçekleştirme aşaması televizyon karşısında geçirdiğimiz zamanla eriyip gitti. Zamanımızı o kadar daralttık ki ideallerimize ayıracak vakit bulamadık. Biz evlerimizde cambaza bakarken vakti tükettik.

Kitle iletişim araçları, güdükleşmiş münevver bukalemunların öğretilerini pompalarken, biz de donkişotçuluk oynamaya başladık ideallerimiz üzerinden. Bizi ötekileştiren sınıfsal “zillet”imizden kurtulalı pek değer atfedilir olunduk. Biçilmiş vazifelerimizi icra etmek vakti gelince önce afalladık, “bu durum bizi bozar” edebiyatından kurtultuktan sonra bozuk düzende bozulmanın düzene entegrasyonumuzu sağladığının farkına vardık. Düzende “ideal”lerimizi gerçekleştirmek için yer kapmamız gerektiği bilincine ile rekabetlendik.. “İdeal”lerimizi bir süreliğine kızağa almaya karar verdik. Zira düzende önce güçlü ve söz sahibi olma gerekliliğini gördük. Güçlü olana kadar hep erteledik, lakin güç öyle bir şey ki, gölgemiz gibi hep az önümüzde yürüyor. Biz gölgemizin peşinde koşar adım giderken ışığı çok geride bıraktık. Sonunda ışığı kaybettiğimizde karanlıkta kalakaldık. Ne gölgemiz kaldı önümüzde ne de yolumuzu aydınlatacak ışık.

Sanırım ideallerimizi evde unuttuk, tıpkı eve gitmeyi unuttuğumuz gibi. Otel odalarını andıran yalnızlık buhranlarında köhneleşmiş evlerimiz, içindekilerle birlikte küçülüp gitti gözümüzden. Annemizi aşçı, babamızı veznedar, eşimizi mutfak robotu, çocuklarımızı altını ganyanın altıncı ayağı gibi gördüğümüz “idealist” penceremizden yarına söyleyecek çok şey bırakıp bugünü susmakla ihya etmiş olduk. Bugün yapacak o kadar çok şeyimiz vardı ki, söyleyeceklerimizi hep yarınlara erteledik, tıpkı dünden kalanlar gibi. Lüksün ve konforun işgal ettiği evlerimiz büyüdükçe, en şatafatlı eşyalarla hacmi daralttık ve misafirlere yerimiz kalmadı. Eşyalar evlerimizi sahipleneli misafirlerimizi dışarıda bıraktık. İdeallerimizi de dışarıda bıraktık, zira onlar lüks ve konforun cenderesinden kendini boşluğa savurdu yarınlarda toplanmak üzere.

Gençlerimizin gelecek kaygısı ideallerine galebe çaldı. Eğitim sistemimizin değirmeninde öğütülerek yosun tutmuş gencecik beyinlerin idealleri adına söyleyecek sözleri pek kalmadı. Onları korku tünellerinden geçirdik. Hepimiz gibi onları da fakirlikle, açlıkla ve rızıkla korkuttuk. Oysa ki Allah her canın rızkını vereceğini vaat etmiyor mu? Çocuklarımıza bırak okumayı düşünme fırsatı bile vermiyoruz. Okul, dershane, özel ders ve sınav gibi modern ibadetlerle gençlerimize ideal kurma şansını tanımıyoruz. Onları çocukluğundan yetişkin olma evresine kadar robot olma seanslarından geçiriyoruz. Gençlerimize ve çocuklarımıza hayali kahramanlar olmayı aşıladık sinema ve medya ile. Tarihi yazan kutlu insanların testin bir şıkkı olmaktan başka bir anlam ifade etmediği bilgi dağarcıklarında bize ait bir şeyleri kalmadı. Daha düne kadar gençlerimizin gözlerinden ateş olup yürek yakan idealler, şimdilerde kendini nadasa bıraktı. (Keşke nadasa bıraksaydı; nadasta yine de ümit var; idealler gömüldü! "Doğruluş")

Dünya küçüldü, zaman daraldı, külfet azaldı, bizler büyüdük, omuzlar genişledi, sabahlar kuşluğa kaldı, umutlar çoraklaştı ve bugün yine mazeret var, idealler kazaya bırakıldı.

Anadolu Gençlik Dergisi Ekim 2010

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Muhammet Esiroğlu
28-10-10
E mail: cemaat.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KAZÂYA BIRAKILMIŞ İDEALLER
Online Kişi: 15
Bu Gün: 272 || Bu Ay: 9.529 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.312 || Toplam Tıklanma: 52.165.822