ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KÜLTÜR ve MEDENİYET
Okunma Sayısı: 4447
Yazar: Enver Çapar
İNSAN VAHİYLE DİRİLİR

KSÜ Kültür ve Medeniyet Topluluğu Muharrem Ayının 10. Günü “Medeniyetimizin Kaynakları: Mâverâünnehir ve Ehlibeyt” başlıklı bir program düzenledi. Programda Medeniyetimize kaynaklık eden Maveraünnehir ve Ehl-i Beyt ilişkisi vurgulandı.

16 Aralık 2010 (10 Muharrem) Saat 14:30’da KSÜ Avşar Yerleşkesi Prof Dr. Nafi Baytorun Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programın konuşmacısı Semerkand ve Mostar Dergileri yazarı Ali Yurtgezen idi. Topluluk danışmanı Öğr. Gör. İsmail Göktürk’ün açılışını yaptığı programın ilk bölümünde Neyzen Metin İspiroğlu’nun Nây-ı Şerif ve Ahmet Gürüzoğlu’nun yaylı tambur icraları eşliğinde Ehl-i Beyt mersiyeleri okundu. Hattat Arif Yücel ve Cemal Ergün’ün sesleriyle revnak kattıkları mersiyeleri Mehmet Yaşar Şiir formunda seslendirdi.

Rektör yardımcısı Prof.Dr. Uğur Yıldırım, İİBF dekanı Prof Dr. A. Hamdi Aydın ve çok sayıda öğretim elemanının katıldığı programa öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Program sonunda, Semerkand K.Maraş dergi temsilciliğinin hazırladığı aşure ikramı yapıldı.

Programa konuşmacı olarak katılan Ali Yurtgezen konuşmasında, özetle şu konuları vurguladı. Horasan bölgesinin kadim kültürlere ev sahipliği yapan bir bölge olduğunu, Kerbela faciası ile andığımız ehli beyt ve Haşimoğulları ile Ümeyye oğulları arasındaki siyasal çekişmelerden bizar olan ehlibeyt mensuplarının siyasal çekişmelerden uzak kalmak için maveraünnehir bölgesine gelmeleriyle, konuşmaktan öte, yaşayarak temsil ettikleri İslâmı orada yaymaları ile medeniyetin filizlendiğini dile getirdi. İkinci Muaviye döneminde hicaz bölgesinde halifeliğini ilan eden Abdullah ibn-i Zübeyr döneminde hicaz bölgesinde rahat edecekleri bir ortamın sağlanmasında bile ehlibeyt mensupları siyasal çekişmelerden uzak kalmak için maveraünnehir bölgesini tercih etmişlerdi. Çeşitli siyasal görüş ve inanışların bir arada olduğu maveraünnehirde “fitne” olarak adlandırılan bir durumdan nasıl olup da saf bir İslam anlayışının doğduğu konusunu Ali Yurtgezen şöyle izah etti. “Fitne” kelimesi aslında bir kuyumculuk terimi olup, saf altın ile curufun ayrıştığı potanın adıdır. Bu potada, islamı “Muhsin” mertebesinde yaşayıp temsil eden ehlibeyt, hilm, şefkat merhamet ve beyefendilikle örnek olarak; ama Efendimizin “bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz davamdan vazgeçmem” buyurmasında olduğu gibi islamın ölçülerinden asla taviz vermeyerek saf bir İslam anlayışının temsilcileri olmuşlardır. Milletimiz İslam'ı ehlibeytten saf haliyle öğrenmiştir.

Maveraünnehir’de Hz. Hızır camii vardır. Orası “mecmaülbahreyn” diye adlandırılmaktadır. Bilindiği gibi Kur’an'da Hz.Musa ile Hızır aleyhisselamın buluşması nakledilir. Onların buluştuğu yer mecmaülbahreyn, yani iki denizin birleştiği yerdir. Maveraünnehir’de zahir ve batın ilimleri bir araya gelmiştir. İki denizden kasıt iki ilim alanıdır. Mecmaülbahreyn’de balığın canlanması ab-ı hayat ile ilişkilendirilir. Cenab-ı Hakk’ın Hay ismi şerifinin tecellisi olarak balık canlanmıştır. Ab-ı hayat genellikle vahiy olarak nitelendirilir. İnsanın vahiyle dirilmesi sözkonusudur. Beşer taraflarından sıyrılarak ademiyeti ile öne çıkması ve gerçek diriliğe ulaşmasıdır.

Medeniyet kelimesinin etimolojisi üzerinde de duran Ali Yurtgezen, medeniyetin Medine kelimesinden türetildiğini, aslı Yesrip olan yerin, Efendimizin (İslamın) gelmesi ile Medine olduğunu vurguladı. Medine kelimesinin de deyn yani din kelimesinden türetildiğini söyleyerek, dinin bir sorumluluk düzeni getirdiğini söyledi. Yani dinin ölçüleri istikametinde sorumluluk içinde hareket eden mütedeyyin insanların medineyi yani medeniyeti inşa ettiğini söyledi. Medeniyet inşa eden Müslümanların durumlarını da “Cibril hadisi” olarak bilinen hadisten hareketle anlatan Ali Yurtgezen, İslam (Müslüman, Müslim), İman (Mü’min) ve İhsan (Muhsin) mertebelerine işaret ederek, medeniyeti Muhsin mertebesinde bulunan, takva ölçüsü ile hareket eden seyitlerin kurabileceğine işaret etti. Maveraünnehirdeki Muhsinler ehlibeyt mensupları, Haşimoğulları idi. Onların yetiştirdiği ulular, Horasan Erenleri olarak Anadoluya gelmişler ve Anadolu’da kurduğumuz medeniyeti inşa etmişlerdi.

Bugün yeniden medeniyetimizi ihya etmeyi düşünüyorsak bizlerin de seyit olması gerektiğini söyleyen Ali Yurtgezen, seyitliğin efendilik olduğunu, seyyidilbeşer olan Efendimizi kendimize örnek alarak bunu sağlayabileceğimizi söyledi.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Enver Çapar
20-12-10
E mail: haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İNSAN VAHİYLE DİRİLİR
Online Kişi: 27
Bu Gün: 196 || Bu Ay: 1.579 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.368 || Toplam Tıklanma: 52.238.226