ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 123
Yazar: Mustafa Yürekli
PEYGAMBERLE UYANIŞ, DİRİLİŞ VE KURTULUŞ

PEYGAMBERLE UYANIŞ, DİRİLİŞ VE KURTULUŞPeygamberlere iman, İslam itikadının en temel esaslarından biridir. Peygamberler, Allahu Tealanın insanlar arasından seçip vahiy ile şereflendirdiği doğru, güvenilir, zeki, günah işlemeyen ve vahiy yoluyla kendisine gelen emir ve yasakları insanlara ulaştıran kimselerdir. Peygamberin karşılığı olarak Kur’an’da “resul” ve “nebi” sözcükleri kullanılır.

Peygamberlik, Allah vergisidir (vehbî). İstemek ve çalışmakla (kesbî) elde edilemez: “Bu (peygamberlik), Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir...” (Cuma Suresi; Ayet: 4) Peygamberlere iman, peygamberlerin Allah celle celaluhu tarafından seçildiğine, getirdikleri bilgilerin doğru ve gerçek olduğuna inanmaktır.

İNSANLIĞIN PEYGAMBER İHTİYACI

Allah azze ve celle, insanların ihtiyacı olduğu için peygamberleri göndermiştir. İnsan, aklı ile Allah’ın (c.c.) varlığını, birliğini anlayabilir ancak nasıl ibadet edileceğini, ahiretin varlığını, sevap ve günah kazandıran şeylerin tümünü aklı ile bulamaz. Bu konularda insan, peygamberlerin bilgilendirmesine ve kılavuzluğuna ihtiyaç duyar.

Yarattığı varlıkları ve onların ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilen Allah celle celaluhu insanın irade zayıflığını, dünyaya karşı aşırı istek ve arzularını da bildiğinden peygamberler göndererek Hak ve hakikate ulaşma yolunda onlara destek olup doğru yolu göstermiştir: a) Allah celle celaluhunun varlığını aklıyla kavrayabilen insan, O’nun zât ve sıfatlarını anlamada tek başına yetersiz kalır, O’nun hakkında bilgi sahibi olmak için peygamberlere ihtiyaç duyar; b) yaratılış amacını bilmede kendi kendine yetersiz kalan insan, varoluş nedenini; nerden gelip nereye varacağını anlamak ve bilmek için de peygamberlere muhtaçtır; c) bireysel ve toplumsal mutluluğu, birlik, düzen, barış ve güvenliği temin edecek ilke ve prensiplerin, ahlak ve hukuk kurallarının insanlara öğretilmesi için peygamberlere ihtiyaç vardır; d) dünyaya imtihan için gönderilen insanın, kullukla sorumlu tutulması için Allah celle celaluhunun emir ve yasakları konusunda bilgilendirilmesi gerekir; e) insanların dinî hükümleri öğrenme ihtiyaçları olduğu gibi, dünyaya ait sanat, ziraat, ticaret ve çeşitli meslekleri öğrenmek için de peygamberlere ihtiyaçları vardır; f) adaletli devlet yönetimi ve etkin liderlik gibi tarihin en büyük problemini çözecek peygamber usulüne ihtiyaç vardır.

PEYGAMBERLE UYANIŞ VE DİRİLİŞ

Din, Allahu Tealanın peygamberlerine vahyederek insanlığa bildirdiği tevhit öğretisi, emir ve yasaklar bütünüdür. Dinî hükümler, peygamberler sayesinde bilinir ve öğrenilir.

Yaratılış amacı Allah celle celaluhuna kulluk olan insana bir peygamber doğru yol gösterilmelidir ki hak ile batıl seçenekleri oluşsun, insanlar uyansın, imtihanda özgür olsun.

İlk insan ve peygamber Âdem aleyhisselamdan son peygamber Muhammed sallalahu aleyhi vesellme kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir. Rabbimiz her topluma bir peygamber göndermiştir: “...Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber bulunmuştur.” (Fatır Suresi; Ayet:24)

Adem aleyhisselamdan itibaren bütün peygamberler aynı iman hakikatlerini anlattıkları için her peygamber kendisinden önce gelen peygamberleri tasdik edip yani onların hak ve doğru olduğunu belirtip kendilerinin bu inanç zincirini devam ettirdiklerini özellikle vurgulamışlardır. Peygamberlerin bir kısmının hayat hikâyeleri ve mücadeleleri Kur’an’da anlatılmış bir kısmı ise anlatılmamıştır: “Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik...” (Nisâ Suresi; Ayet: 164)

Kur’an’a göre: a)peygamberlik Allah vergisidir; b) peygamberler de insandır; c) peygamberler kendi milletlerinin dilleriyle gönderilmişlerdir; d) peygamberler de diğer insanlar gibi ölümlüdürler; e) peygamberler de sorumlu ve mükelleftirler; f) peygamber gönderilmeyen bir topluluk veya millet yoktur; g) dinî hükümlerden sorumlu olmak için peygamber gelmesi şarttır; h) peygamberler arasında derece farklılıkları vardır.

İman zincirinin birer halkasını teşkil eden peygamberlerin tümüne inanmak gerekir. Allah celle celaluhu, her Müslüman’a, aralarında herhangi bir ayrım yapmadan, gönderilen bütün peygamberlere iman etmeyi farz kılmıştır: “Peygamber, Rabb’i tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız’ … dediler.” (Bakara suresi; Ayet: 285)

Peygamberlerin mesajlarında değişmeyen ortak yönler vardır. Bunların başında Allah’ın varlığı ve birliğini ifade eden tevhit inancı gelir: “Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: ‘Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiya Suresi; Ayet: 25) Ayrıca temel ahlaki esaslar, ibadetler ile dünya ve ahiret mutluluğu gibi konular peygamberlerin mesajlarındaki diğer ortak yönleri oluşturur.

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen peygamberler, sürdürdükleri tevhid mücadelesinde, çoğu zaman muhatapları tarafından ağır hakaret ve işkencelere maruz kalmışlardır. Hatta bazıları en yakın akrabalarını bile karşılarında bulmuşlar ve doğup büyüdükleri yurtlarını terk etmek ve başka bir yere hicret etmek zorunda bırakılmışlardır. Ancak onlar, maruz kaldıkları onca baskı ve hakaretlere rağmen yüklendikleri ilahi vazifenin sorumluluğuyla davalarından vazgeçmemiş, sabır ve kararlılıkla mücadelelerine devam etmişlerdir. Tevhid mücadelesinde Hz. İbrahim’in en yakınlarını bile karşısında bulup tek başına kalmış olması, akli ve mantıki yöntemlerle kavmini iknaya çalışması, canlı canlı ateşe atılmasına rağmen davetinden vazgeçmemesi onun mücadelesinin ne denli zor ve büyük olduğunu gösterir. Mekke, Hz. İbrahim’den beri tevhit mücadelesinin merkezi olmuştur

Tarih boyunca tevhid mücadelesinin en zorlu yaşandığı dönem, hiç şüphesiz insanlığın cahiliyye dönemini yaşadığı bir zamanda gönderilen son peygamber Hz. Muhammed sallahu aleyhi vesellem dönemidir. İnsanların kendi elleriyle yaptıkları putlara tapacak kadar hakikatten uzaklaştığı bir dönemde gönderilen Sevgili Peygamberimiz sallahu aleyhi vesellem hayatını ümmetinin kurtuluşuna adayarak, kendisine ve inananlara yapılan onca tehdit, baskı ve işkencelere rağmen inandığı davasından asla geri dönmemiştir. Hz. Muhammed sallahu aleyhi vesellem tüm inananları kardeş ilan ederek tarihte “ümmet” olma bilincini yerleştirmiş, Kur’an-ı Kerim’de ideal insan, Usve-i Hasene, ‘güzel örnek’ bir peygamber olduğu bildirilmiştir.

PEYGAMBERLE DİRİLİŞ

Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin, insan olma bakımından, diğer insanlardan farklı olmadıkları belirtilir. Onlar da yer, içer, evlenir, çocuk sahibi olur, hastalanır ve ölürler.

Tüm peygamberlerde ortak olarak bulunan birtakım sıfatlar vardır: a) Peygamberler doğrudur, asla yalan söylemezler (sıdk); b) güvenilir insanlardır, emanete hıyanet etmezler (emanet); c) günah işlemezler (ismet); d) zeki ve akıllıdırlar (fetânet); e) Hakikatin sözcülüğünü yaparlar, Allah azze ve celleden aldıkları bilgileri eksiksiz olarak insanlara ulaştırırlar (tebliğ). İslamın ahlak öğretisi, insan bu beş sıfatla sağlıklı özne (insan-ı kamil) olur ve istikamet üzere yaşar.

Peygamberler bu beş sıfatla ve güzel ahlaklarıyla insanlara örnek olurlar; düşünce, duygu ve eylemde dirilişin öncülüğünü yaparlar. Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: “Ben, alışılagelen kötü âdetleri ve nefislerin lüzumsuz isteklerini ortadan kaldırmak için gönderildim.” (Kenzü’l-Ummâl, XV, 226) O öyle bir şahsiyettir ki, O'nu kendilerine rehber edinip kendisine tabî olanların her biri göklerdeki yıldızlar gibi insanlığın mümtaz şahsiyetleri olmuş; ebedî seâdet ve huzûra ermişlerdir. O'na muhâlefet edenler ise, ebedî bir pişmanlık ve perîşanlığa sürüklenmişlerdir.

O öyle bir şahsiyettir ki, Cenâb-ı Hak O'na «habîbim» demiştir. O öyle bir şahsiyettir ki, her yönüyle insanlık için rahmetten ibarettir. Bu bağlamda O'nun kalbinin insanlara karşı ne derecede şefkat ve merhametle dolu olduğunu şu âyet-i kerîme ne güzel ifade eder: “Size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, sizin hüsrânınıza üzülüyor, saâdetinizi cidden istiyor, mü'minler için yüreği rikkat ve merha­metle çarpıyor.” (Tevbe Suresi; Ayet:128)

Peygamber sallahu aleyhi vesellem tüm insanlığa gönderilmiş nübüvvet halkasının son temsilcisi olup ondan sonra artık bir peygamber gelmeyeceği hem Kur’an’da hem de hadislerde haber verilmektedir. Bu özelliğinden dolayı Kur’an’da, Hz. Peygamberden peygamberlerin sonuncusu anlamında “Hâtemü’n-nebiyyîn” diye bahsedilerek şöyle buyurulur: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resul’ü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzâb Suresi, 40. ayet.)

Allah celle celaluhu insanlık için seçip kemale erdirdiği tek din olan İslam’ı, yine yüce bir ahlakla donattığı Hz. Peygamberle nihayete erdirmiştir: “Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem suresi, 4. ayet.) Allah’a iman edip O’nun rızâsını isteyen, âhirette lutfedeceği emsalsiz nimetlere mazhar olmayı uman ve daima Allah sevgisiyle istikamet üzere yaşamak isteyen insanlar için eşi bulunmaz örnek, O’nun sevgili kulu, elçisi, rahmeti, şahidi, müjdecisi, davetçisi, ışığı olan Muhammed Mustafa’dır: “Andolsun ki, Resûlullâh’ta sizin için, Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için bir “üsve-i hasene” vardır” (Ahzâb Suresi; Ayet: 21) buyruluyor. Hz.Aişe annemiz, Allah kendisinden razı olsun, peygamberimizin ahlakı sorulduğunda “Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur’an ahlakıdır.” (Müslim, Müsafirin 139) demiştir.

PEYGAMBERLE KURTULUŞ

Yer yüzünde barış ve adaleti hakim kılmak için Allah azze ve celle tüm insanlığa tek evrensel din olarak İslam’ı göndermiştir. Onu insanlığa duyurmak için gönderilen peygamberler getirdikleri mesajlarla tevhid ilkesi etrafında birleşirken, kavimleri de sözleşmişler gibi benzer tepkileri göstererek vahyin karşısında durmuşlardır. Farklı coğrafya ve zamanda yaşamalarına rağmen birçoğu Allah’a (c.c) isyandan vazgeçmemişler ve hakikatten yüz çevirmişlerdir. Neticede peygamberlerini yalanlayıp şirk ve inkârlarında ısrar eden toplumların büyük çoğunluğu, birtakım imtihanlardan geçirilerek ilahi afet ve belalar ile helak edilmişlerdir.

Bir peygambere ümmet olanlar da kurtulmuşlardır. Peygamberler tarih sahnesinde kurtuluş yolunu gösterirken insanlığa büyük hizmet etmişlerdir: a) Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarını O’nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidayet elçileridir; b) nübüvvet insanlar için bir “örneklik” müessesidir. Peygamberler de Allah’a (c.c) kul olma yollarını yaşayarak göstermiş model insanlardır. Kişi, bu örneklik müessesinin model insanlarına tabi olarak kişiliğini yeniden sağlam bir şekilde inşa eder; c) peygamberler insanın yeryüzündeki konumunu, sorumluluklarını, nereden gelip sonunda nereye varacağını, sahip olduğu güç ve kapasiteyi öğretir ve gösterirler; d) insanları tevhid inancına davet etmekle beraber yeni bir kültür ve medeniyetin de inşasını sağlarlar; e) tebliğ ettikleri ilahi kitaplarla; insanlar arasında sevgi, kardeşlik, barış ve adalete dayalı bir düzenin kurulmasını sağlamışlardır; f) peygamberlere tabi olan toplumlar adalet ve hakkaniyet ilkelerini koruyarak her türlü sınıfsal farklılıkları ortadan kaldırmışlar ve sosyal barışın önderliğini yapmışlardır; g) sadece dinî ve ahlakî alandaki öğretilerle değil, aynı zamanda ticaret, ziraat, sanat ve teknik gibi bir çok alanda da toplumlara yol göstermiş ve onların gelişmelerine öncülük etmişlerdir.

Allahu Teala peygamberlerini bir takım olağanüstü olaylarla da desteklemiştir ki buna “mucize” denir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin kıssaları anlatılırken bu mucizelere değinilmektedir. Bu bağlamda Peygamberimize de birtakım mucizeler verilmiştir. Bunlar içinde sürekli devam eden bir mucize olarak kutsal kitabımız Kur’an özel bir yere sahiptir.

Hz. Muhammed sallahu aleyhi vesellem bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber, dolayısıyla âlemlere rahmettir. Onun getirdiği Kur’an-ı Kerim, çağlar üstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk veya kültürel çevre farkı gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl ve sağduyuya hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik ve yardımlaşmaya çağırmaktadır: “... Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim...” (Mâide Suresi, Ayet: 3)

O geldiği zaman insanlık onuru çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Allah celle celaluhu insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber sallahu aleyhi vesellemi göndermiştir. O getirdiği dinî ve ahlâkî prensipler sebebiyle insanlık için bir rahmet olmuştur: “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ Suresi; Ayet: 107)

Onun tebliğ ettiği kitap ve geride bıraktığı sünneti vasıtasıyla insanlar dünya ve âhiret hayatı bakımından kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğrenmiştir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Yürekli
26-09-23
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
PEYGAMBERLE UYANIŞ, DİRİLİŞ VE KURTULUŞ
Online Kişi: 17
Bu Gün: 32 || Bu Ay: 9.928 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.580 || Toplam Tıklanma: 52.179.733