ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 120
Yazar: Zekeriya Say
ONLAR DİRENDİ, İLERİ ATILDI VE KAÇMADI!

ONLAR DİRENDİ, İLERİ ATILDI VE KAÇMADI!Temel harcı “katliam” olan…

Araplar'ı “insan” olarak görmeyen…

Varlığını sürekli çatışma üzerine kurgulayan…

Kendi yazdıkları kutsal kitaplarında “katliamları” öven…

“Seçilmiş ırk, vaat edilmiş toprak” safsatasıyla inancını diri tutan…

Kendisine ördüğü “demir kubbelerle” dünyanın en tehlikeli açık akıl hastanesine dönüşen İsrail, 75 yıldır kan dökmeye doymadı.

Genç yaşlı, sivil asker ayırımı yapmayan…

Doğurmasınlar diye Filistinli kadınları katledecek kadar ileri giden Siyonist katiller…

Doğan çocukları da “Büyüyünce terörist olacaklar” diyerek pervasızca hedef alıyorlar.

Daha çocukluğunu dahi yaşama fırsatı bulamayan binlerce masum sabi ya İsrail bombaları altında can veriyor.

Ya da henüz hayatının baharında uzuvlarını kaybederek ağır travma yaşıyor.

Daha düne kadar bu masum çocuklar, “Ben büyüyünce elim de büyüyecek mi?” diyerek kaybolan elinin yeniden büyüyüp büyümeyeceğini annesine soruyordu.

Ya da…

Yüzleri parçalananlar, “Nasıl bu korkunç yüzle okula gideceğim” diyerek endişeleniyordu.

7 Ekim’de başlayan Siyonist soykırım sonrası bu endişeleri de ortadan kalktı.

Artık her Gazzeli çocuk sıra kendisine gelecekmiş gibi ölüme hazırlanıyor.

Kimi, İsrail saldırısında yaralanan kardeşine son nefeste kelime-i şehadet getirmesi için yardımcı oluyor..

Kimi de öldüklerinde teşhisi zor olmasın diye de eline, koluna veya bacağına kimlik bilgilerini yazıyor.

Vurulmaları halinde kolaylıkla tanınmak için isimlerini ayak bileklerine yazan o çocuklardan bazıları dün sedyede cansız halde yatıyordu.

Tabii bir de korkudan konuşamayan, azıcık şefkat görünce hıçkırarak ağlamaya başlayan minikleri yavruları da unutmamak lazım…

Gazze’den gelen katliam ve dram görüntüleri artık dayanılacak gibi değil…

Dünya resmen kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir vahşete tanık oluyor…

Diğer yandan…

Ukrayna’da Rus bombalarıyla 3-5 çocuk öldüğünde "Mavi gözlü beyaz tenli çocuklar öldürülüyor!" diye dünyayı ayağa kaldıranlar, Gazze’de yaşanan vahşeti görmezden geliyorlar.

Amerika’nın ve Batılı ülkelerin desteğini alan katil İsrail'in zaten hiçbir şey umurunda değil…

2014 yılında Gazze’de benzer bir katliama imza atan Ehud Olmert, yaptıkları soykırımım dünyada nasıl algılandığını umursamadıklarını,

"Dünya kamuoyundaki imajımızı önemsemiyoruz" şeklindeki rezil sözlerle dile getirmişti.

*

Bizler elbette, Gazzeli çocuklar hür ve özgür bir Filistin'de büyüyünceye kadar, onların yanında olacağız ama…

İmamesi koparılan tesbih tanelerine dönen 2 milyarlık İslam dünyası, henüz bir araya gelerek Gazze’deki katliama karşı gerekli aksiyonu alamadı.

Başta ABD olmak üzere Haçlı ülkeler peşi sıra İsrail katliamına destek açıklamasında bulunurken…

İslam dünyasının adeta ölü toprağı serpilmiş halini görünce…

Aklıma,

Bütün vücudu felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadele etmekten hiçbir zaman geri durmayan ve Siyonist İsrail devleti tarafından oturduğu tekerlekli sandalyesinde füze ile kalleşçe şehit edilen intifadanın büyük önderi Şeyh Ahmet Yasin'in “şikâyeti” geldi. 

Ömrü İsrail zindanlarında geçen ve “İslâm'ın gençleri er ya da geç işgal altındaki Kudüs'ü özgürleştirecekler. Bizler bütün çocuklarımızı, kadınlarımızı, gençlerimizi özgür Kudüs için feda etmeye hazırız"  diyen Şeyh Ahmet Yasin, ümmetin suskunluğunu Allah’a şu satırlarla şikâyet etmişti:  

"Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!"

Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!

"Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!

Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!

Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!

Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!

Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

Siz ey Müslümanlar!

Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!

Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında?

Bir halk yok mu?

Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?

Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?

Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!

Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!

Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?

Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı?

Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!

Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!

Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!

Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!

Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!

Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!

Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!

"Allah'ım! Sana şikâyette bulunuyorum... Sana şikâyette bulunuyorum...

Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum.

Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?

Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.

Sana şikâyette bulunuyorum!

Gücümüz dağıldı... Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...

Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."

*

Evet!..

Onlar direndiler, ileri atıldılar, kaçmadılar ve şehit oldular.

Şimdi de çocukları, gençleri, kadınları ve yaşlıları vatan toprağı için can veriyor.

Biz mi?

Hala susuyoruz!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Zekeriya Say
23-10-23
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ONLAR DİRENDİ, İLERİ ATILDI VE KAÇMADI!
Online Kişi: 24
Bu Gün: 162 || Bu Ay: 10.058 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.865 || Toplam Tıklanma: 52.183.775