ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KADIN VE ÂİLE
Okunma Sayısı: 3865
Yazar: A. Muhsin Yılmazçoban
KADIN ERKEK AYRIMINDAN YANAYIM!

Evet, bazıları dediğimi eksik anlayacak, tam anlamayacak ya da yine işlerine gelmeyecek ve yanlış anlamaya çalışacaklar ama olsun, kadın erkek ayrımından yanayım. Ayrım yapıyorum, tutun götürün, hücreye koyun beni.

Düpedüz diyorum ki, kadın erkek ayrıdır, farklıdır ve eşit değillerdir. Bunu da her Allahın kuluyla istediği ortamda oturup konuşur ve ispatlarım, modernist feministlerden gönüllü olan var mıdır acaba?

Modern ve feminist kıskaç altındakilere söylüyorum

Önce şöyle bir sokağa çıkın ve aşina olduğunuz gündelik hareketlere ve gelişen döngüye bu sefer, başka bir gözle bakmaya çalışın. Evet, bunu yapmaya hala mecaliniz olduğuna inanıyorum, yapabilirsiniz fakat yine de sağlıklı ifade edemezsiniz. Çünkü doğruya ve güzele çarpık bakar aslına eremezsiniz.

Batının yutturmacasıyla müslüman ülkelere, insanlarına, sivil topluma, devlet ve hükümetlerine dayatılan kadın erkek eşitliği, kadına pozitif ayrımcılığa, kadının ev hapsinden kurtarılarak özgürlüğe kavuşturulmasına, erkeklere rakip olarak piyasada yeni istihdam politikaları oluşturulmasına sonuna kadar karşıyım.

Kadın erkek ayrımına inanıyorum, fakat ayrımcılığa karşıyım

Kadın ve erkek cinsiyeti ve özellikleriyle birbirinden tamamen ayrıdır. Ancak zamane modası mucibince kadına vurgu yaparak “ayrımcılık” yapmak çarpıklıktır. İkisinin farklı özellikleriyle aynı çatı altında birbirini bütünlediğine inanırım. Kadın sıradan işlerde değil nitelikli işlerde çalışsa da ev merkezli hayat sürmek, onu mutlu edecektir. Kadın daha çok içe dönükken erkek dışa dönüktür.

Her alanda tek bir hizbin, tek düşüncenin, tek partinin, tek ırkın (kavramı batılı, bilimsel, anlaşılmaz kılıp “etnik”; “etnisite” demeyeceğim) tek dini görüşün ve mezhebin, tek cemaatin vs. vs. ..calığına/ celiğine karşı olduğum gibi ayrım(cılığa)’da karşı duruyorum. Bulaç’ın dediği gibi cinsiyet ayrımı değil ayrımcılığı yapılmamalıdır. Cinsiyet ayrımı ise yaratılıştan kaynaklı doğal ve her iki cinsi de mutlu edecek özelliklerin sonucudur.

İnsanlık teknoloji ve modernleşmeden önce yok muydu?!

İnsanlığı teknoloji ve modernleşmeden önce olmamış, yaşanmamış gören aklı evvellere, muhafazakâr ya da Kemalist feministlere çıkın çevrenize bakın ve hayatı bir daha okuyun diyeceğim fakat yapamayacaklarını ve değişimi göremeyeceklerini biliyorum.

Çünkü her kutsanan ve kutsallığına tapınılan devir, daha öncekileri reddeder ve görmezden gelir, kendine tehdit algılar.

Tarihte binlerce örneği görülmüştür ki, sadece İslamiyet kaynaklı Doğu Medeniyetine ait toplum düzeni ve yönetim biçimleri hangi kültür ve zihniyet olursa olsun diğerini hoş görür, kabul eder ve hatta onunla birlikte özünü kaybetmeden değişebilir. Diğerini içine alabilen özelliğinden dolayı da tarihte bazen diğeri, kaleyi içten fethedebilmiştir.

Modern(izm)’in öncesi yoktur ve sonrası da olmayacaktır. Nasıl Kemal(izm) ideolojisine inanmış Cumhuriyet rejimi tarafından tarihin en büyük devleti Osmanlı İmparatorluğu yok sayılmış ve bırakın tebaayı, Hanedan bütün sülalesiyle kapı dışarı edilerek, mezarları dâhil yok edilmişse; yeni bir devir olan modern(izm)’de böyle yapmış ve hala da yapmaktadır.

Modern(izm)’e göre sanki daha önce insanoğlu yaşamamış, aile var olmamış, hiçbir ilişki, iletişim düzeni tecrübe edilmemiştir! Ona göre kadın erkek ve aile adeta kendiyle birlikte var olmaya başlamıştır. Yoksa bu durum, köklü tarih ve gelenekten mahrum olan ABD’nin eksiklik duymaması için, ülkelerin ve diğer toplumların psikolojilerine zerk ettiği zorunlu bir bilinçsizlik aşısı mıdır?!

Milletimiz kadını erkeğiyle, müslümanı gayrimüslimiyle, dulu, bekârı, evlisiyle, Devleti hükümeti sıradan insanıyla uyanık olmak zorundadır. Modernizm bu topluma ve en çok da kadınına gaz vermektedir. Hayır, efendim bu dünya, bu millet, bu din, bu aile ve bu çilekeş Anadolu kadını dün de vardı yarın da var olacaktır.

Dikkat edin zihinleriniz ve ruhunuz aracılığıyla sizi benliksiz ve kimliksiz yapmayı hayal ediyorlar, en başta kadınımız buna fırsat vermemeli

Eğitim sisteminin içi boşalmış durumda. Kız ve erkekler bu ülke için öğrenmek, gelişmek ve yetişmek değil birlikte nasıl aynı sırada göz kırpışlarla oturur ve sıradanlaşan dersler sonrası bir cafe ve pastane köşesinde nasıl geyik yaparlar onun peşindeler.

Düşünce üretmek, fikir geliştirmek ve idealler peşinde koşmanın değil birbirlerine kur yapmanın peşindeler. Bekâret ve iffet anlayışı, TV dizisine isim kalmış olarak, “kaç kızın namusu hangi ölçüler içerisinde ve sınırı nereye kadardır acaba” meraklarına habire kamçı vuran ergen erkeklerin, gelişim dönemi insafına ve yerden bitmeliklerine emanet.

Daha 20 yıl öncesinde okul ve mahallelerde “Ona yan bakamazsın, o kız bize emanettir” diyen delikanlı anlayışı yavşayarak kendisi için kız kapma rekabetine dalmış durumda. Artık, genç kızlar kendi aralarında saç saça baş başa kavgaya başladı erkekler için!..    

Kadın mı? “Çokları mutsuz, tatminsiz, sabırsız, kanaatsiz, duygusuz ve duyarsızlaştırılmış hayatlar içinde. Yine aynı marketlerden çokça lüzumsuz ihtiyaç(!) maddeleri alıyor. Her gün takip ettikleri 3-5 diziyle gittikçe yozlaşıyorlar. Kadın film, dizi, sinema, moda, hızlı tüketim alışkanlığı, gazeteler ve TV’lerin kışkırttığı oyuncaklar durumuna düşürüldü. Kadın kocasına isyanda.. Nasıl çocuk ebeveynine karşı kışkırtılıyorsa kadın da kocasına karşı kışkırtılıyor. Modern öncesinde bizim aile geleneğimiz yok ya! Arpa verir gibi yedir de yedir..

Evlilik öncesinde “aman bu adamı beğenme, parası yok”, “yüz verme, işi yok”, “pas verme, karizması yok”, "yakışıklı değil, güçlü değil" vs. vs. "Sen kadın olmakla ondan zekisin, güzelsin, zenginsin, güçlüsün, eşitsin hatta ondan üstünsün…Sana evlenecek adam mı yok!..Elini sallasan ellisi..Akıllı ol güzelliğini kullan, boşuna harcama, ucuza kapatma kendini.." telkinleriyle kadın kışkırtıldı. Hiç "bu adam ahlaklı, terbiyeli, edepli, doğru, dürüst ve itikatlı..." denmedi..

Kadın sandı ki ben dünya güzeliyim

Arkasından "sen özgürsün" denildi.. "sana kimse karışamaz." "Evleneceğin erkeği anana babana sorma, kendin bul ve kendin seç" denildi. Sonra flörtler, çıkmalar ve erkekle yarışmalar başladı. Kadın, cinsiyetinin özelliklerini sokakta, caddede ve işte kullanmaya, cinsel farklılığıyla kendini teşhir edercesine görünmeye başladı. Kadın kışkırtıldı, sonra da erkeği kışkırttı…

Saçını, başını, kolunu, göbeğini açan kadın tipi nerelere varacak sizce? Üstüne başına giydiğiyle, aynı tür markaların reklam panosu olmuş ve ilginçtir kendini bununla şuh oldum sanan, kıt akılların sıradanlaşmış kadın erkeklere ne ifade ediyor acaba?! Kadın fazla olduğunun, böyle yapmakla bayağılaştığının farkında mı dersiniz?

Kadın evlendiğinde kışkırtma artarak devam etti

Çünkü kapitalist tüketim kültürü kadını, çocuğu kışkırtarak tüketimi devasa artırma formülünü bulmuştu. Artık kadın sadece bir meta idi, maldı. Etinden, sütünden, derisinden kazanılmalıydı. Evli kadına dendi ki "sen kocana esir olamazsın, hizmetçi olamazsın, saçını süpürge edemezsin. Kocanın eline bakma çalış, kendi paranı kazan, böylece özgür ol ve rahatça bize harca." Evde başkaldıracak bütün mekanizmalar hazırdı ve yıldan yıla artarak aile mutluluğu bozuldu, huzur yitti gitti.. Ne adına? Ailenin değil kadının özgürlüğü adına. Erkeğine baş kaldırmış ve kendine rakip gören bencil, hazcı ve tatminsiz kadıncıklar türedi.

Hanım yazarlarımızdan birisi yazmış; “Ali Bulaç’ın temcidi” başlığıyla. Başımıza gelebildiği için konu başlığı, bir dizgi ve yayın hatası olarak yanlış yayınlanmış olabilir. Herhalde hanım yazarımız da bunun farkındadır. Zira temcid tek başına kullanılmaz ve “müezzinlerin sabah ezanından önce okuduğu ilahilere” denir.

“Temcid pilavı” ise bir deyimdir ve birlikte başka anlam ifade eder

Manası; tekrar tekrar bahsedilen şey, daima öne sürülen madde. Mükerreren ortaya sürülen bahis, yahut söylenilen sözdür. Bir de deyimin menşei var, yani kaynağı ve geleneği: "Erkeğini sahura bekleyen kadının, pilavı yanmasın diye kaldırması ve soğumasın diye tekrar koyması" diye söylenir.

Buradaki anlam beni ister istemez gülümsetti ayrıca konumuzla ilgili ve manidar geldi. Deyimin menşei’nin önümüze sunduğu manzara ve gelenekteki kadın figürü çok hoş değil mi? Erkeğine ve evine sahip kadın erkeğini sahura bekliyor ve pilavı yanmasın diye kaldırıp soğumasın diye tekrar koyuyor. Allahınızı severseniz bu sıcaklık, karı koca dayanışması ve paylaşımına modernliğin kıskacında tutsaklaşmış hangi batı ülkesinde şahit olabilirsiniz?

Kadının çarpık modernleşme macerasına son verilmelidir

“Temcid pilavı” geleneğin köklü yapısından neşet eder. Ali Bulaç ise kendi başına köklü geleneği temsil edecek kadar nitelikli ve farklı bir aydınımızdır. Fikirleri ve ürettikleriyle, bu milletin üzerinde emeği ve hakkı çoktur. Onu anlamadan geleneği, doğuyu, batıyı ve modernizmi anlayamazsınız.

Selam, sevgi ve muhabbetle…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.  

Yazar: A. Muhsin Yılmazçoban
23-01-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KADIN ERKEK AYRIMINDAN YANAYIM!
Online Kişi: 12
Bu Gün: 197 || Bu Ay: 10.889 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.574 || Toplam Tıklanma: 52.200.830